Çağımızda, ve keza, en uzak geçmişten en yakın geçmişe, dindar geçinenlerin en büyük özelliği dindarlık kisvesi altında insanlığa karşı her türlü kindarlığı, dönekliği, ihaneti ve hıyaneti yapmakta hiçbir sakınca görmemeleridir.
Müslümanlık haricinde olan dindarların en önemli özelliği çoluk çocuk demeden Müslümanları katletmek veya katledilmesine zemin hazırlamak, “bizim” dindarların en önemli özelliği Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı olmalarıdır!
Herifçioğulları Atatürk’ün adına bile dayanamazlar, kudururlar, delirirler, soyları soplarını, atalarını, dedelerini, analarını, ülkelerini kurtaran Atatürk’ün adını duymaktansa cehennemde yanacakları gelir…
Diğer özelliklerine gelince,
Bu dindar kılığındaki kindar herifçioğulları bir taraftan ben gavur tarzı giysi giymem derler, Arabın bin senelik çul tarzı kıyafetini giyerler ama ardından gavurun Mercedes’inin, BMW’sinin en son modeline, uçağının helikopterinin en lüksüne binmekte, yatının en lüksünde bikinili hatunları çevrelerinde pervane etmekte hiçbir sakınca görmezler…
Dindarlık adı altında çeteleşirler, tarikatlaşırlar, cemaatlaşırlar, aşiretleşirler, yok yardımmış, yok himmetmiş, yok bilmem neymiş adı altında binbir alavera dalavera ile elde ettikleri parayla holdingleşirler, derin devlet kurarlar, devlete bir kuruş vergi vermemek için ellerinden gelen her türlü üçkağıdı çevirirler, bir taraftan devlete vergi vermemek için üçkağıt üstüne üçkağıt çevirirken diğer taraftan vergisini adam gibi veren insanların cebinden çıkan parayla yaratılan devlet imkanlarını sömürmek için besmeleyi çekerler, bir taraftan mağdurları oynarlarken diğer taraftan devleti nasıl ele geçireceklerinin alengirli hesaplarını yaparlar…
Bir taraftan işlerine geldiğinde Allah’ın insanoğlunu eşit yarattığını söylerler, diğer taraftan el etek öpmeye, öptürmeye pek de meraklıdırlar, kendini peygamber zanneden iki paralık softaların, şarlatanların, sahtekarların ayaklarının dibinde sürünürler…
Kadın ve çocuk, özellikle de kız çocuk bunlar için bir metadan öteye hiçbir şey değildir, bir taraftan çocuklara Allah yolunda yürümeyi öğretirken diğer taraftan cinsiyet ayrımı yapmadan çocuklara her türlü cinsel istismarı ve sömürüyü yapmakta hiçbir sakınca görmezler, medya bunların yaptığı pisliklerle dolup taşarken “nolacak canım, istisna işte, bunlar herkese mal edilmemeli” derler, işin içinden sıyrıldıklarını sanırlar…
Bunların en namussuzları, namusuna en düşkün olduğunu iddia ederken insanlık ayıbı olarak yemedik halt bırakmayanlarıdır, bir taraftan elalemin namus bekçiliği yaparken diğer taraftan kendi çocuklarına, komşu çocuğuna, kendine emanet edilen çocuklara hiç acımadan tecavüz edenidir, katledenidir…
Bilime hiçbir şekilde inanmazlar, küflü, kokuşmuş, kin dolu beyinleriyle bilime hiçbir katkı koymazlar, koyamazlar, bilime ve bilimi temsil eden herşeye ve herkese karşı kinli ve nefret doludurlar, ama bilim sayesinde insanlığa sunulan her türlü imkanı da tepe tepe kullanırlar, başları ağrıdığında koşa koşa tomografinin altına girerler, salamura beyinlerinin ne halde olduğunu gavur icadıyla görürler.
Bir taraftan cihat, yani İslam yoluna savaşa çıktıklarını iddia ederler, diğer taraftan kendileri gibi Müslüman olanları çoluk çocuk demeden katlederler, bunu yaparken de Hristiyan dünyasının en güçlülerinin emperyalist emellerine bir güzel hizmet ederler…
Bir taraftan mağdurları oynarlar, diğer taraftan herkese ve her şeye karşı akıl almaz bir kindarlıkla, herkesin yaşam tarzına, evine, işine, saçına, başına karışırlar.
Bir taraftan el alemin karısının kızının namus bekçisidirler, diğer taraftan ellerine geçirdikleri herkesin ve her şeyin ırzına geçmekte hiçbir tereddütleri yoktur, televizyonlardaki en kokuşmuş evlendirme programlarının, en hayasız ve her türlü ahlaksızlığın fır döndüğü, kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli olmadığı, babanın gelini, ananın damadı, damadın baldızı, amcanın yengeyi düdüklediği pembe dizilerin en büyük müdavimleridirler…
Zina haramdır derler, kendi akrabalarını, ellerine geçirdikleri herkesi düzerler.
Alkol, kumar haramdır derler, Monte Carlo kumarhanelerinde, İngiltere barlarında kafa çekerler, yetmezse, bol bol eroin, kokain otlanırlar, sonra da Atatürk heykellerini parçalamaya kalkarlar…
Yeryüzünde yaşayan kadını şeytanın artığı görürler, cihat yolunda nalları dikince gidecekleri cennette kucaklarında oynaşacak bakire hurilerin rüyasını görürler…
Bir taraftan namus bekçiliği yaparken diğer taraftan el altından ya da aleni şekilde kerhane işletirler, pezevenkliğin en alası da bunlardan sorulur…
Daha ana kucağında olan kız çocuğunun dedesi yaşında bir bunakla evlenmesini, tüyü bitmemiş bir mahalle oğlanıyla evlenmesini din, örf, adet, anane, kültür bilmem ne gereği görürler, ufacık kız çocuklarını daha dünyaya gözlerini açamadan örf, adet bilmem ne kisvesi altında tecavüze uğratırlar…
Din kisvesi altında kendilerinden başka herkese ve herşeye karşı kin doludurlar ama saf dinde kindarlığın, ikiyüzlülüğün, ahlaksızlığın yeri olmadığını bilmezler…
Yaşama hakkına dair en ufak bir fikirleri yoktur, zombi gibidirler, en tepedeki “kanaat önderi” zombiden talimat alırlar, o talimatı peygamberin emri gibi görürler ve itaat ederler, hayatlarında aç susuz kalmış ne bir insan kuluna, ne de bir hayvan kuluna çıkarları olmadıkça bir tek zırnık vermezler, bir tek lokma vermezler, haramı bismillah çekerek çatır çatır yerler, gerek insanı, gerekse hayvanı öldürürken de olabilecek en vahşi ve acımasız şekilde, eziyet ede ede öldürürler, Allah adı altında taptıkları şeytana en kusursuz şekilde hizmet ederken üstüne de besmele çekerler, Allah’ın adını anarlar, yakayı ele verdiklerinde ise dedikleri tek şey “Şeytana uyduk” olur…
Herşeyden önemlisi, herkesi ve kendilerini bile kandırabileceklerini, ancak Allah’ı asla kandıramayacaklarını, ilahi adaletin kılıcının her zaman enselerinde olduğunu, cehennemin esas böylesi alçaklar ve mahlukatlar için yaratıldığını bilmezler, ya da bilmemezliğe gelirler…
Din kisvesi, din sömürüsü altında dindarlık ve kindarlık ve keza bilimum üçkağıtçılık ve namussuzluk işte böyle yan yana, kol kola yürür gider, öyle ki, en korkunç, en zararlı virüs, en güçlü nükler bomba bile bunlar kadar bulaşıcı, bunlar kadar zararlı, bunlar kadar yıkıcı, bunlar kadar aldatıcı değildir…
Dahası, bu bilgi çağında, bu teknoloji çağında, gerek internet, gerekse evrensel olarak ulaşılabilecek her türlü bilgi kaynağı bunların pislikleriyle, rezillikleriyle dolup taşmakta, hatta infilak etmektedir…
Peki bunları yok edecek bir ilacı var mıdır?
Malesef o da yok, ruhani fırsatçılığı (spiritual opportunism) bu gibileri paklasa paklasa ilahi adalet paklar, en sonunda sıraları gelip de geberip gittiklerinde, cehennem kapılarında bunları bekleyen zebaniler paklar…
Ne yazık ki, geriye tohumları kalır…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.