DSÖ Genel Direktörü Ghebreyesus, DSÖ’de düzenlenen haftalık basın toplantısında, Türkiye ve Suriye’de, 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen bölgeleri ziyaretinin ardından dün Cenevre’ye döndüğünü belirterek, deprem bölgelerinde gördüğü yıkım ve acıların kendisini derinden etkilediğine işaret etti.
Hatay’da birçok binanın çöktüğünü veya hasar aldığını anlatan Ghebreyesus, yıkımın büyük olmasına rağmen Türkiye’nin deprem sonrası aynı büyüklükte müdahaleler gerçekleştirdiğini söyledi.
Ghebreyesus, “Depremden sonraki ilk iki hafta boyunca 55 binden fazla bakıma muhtaç insan helikopter, ambulans ve araçlarla Türkiye genelindeki hastanelere ulaştırıldı. İlk günden itibaren Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, depremden en çok etkilenen bölgelerdeki müdahalelere sahada öncülük ediyor.” dedi.
Çok sayıda Sağlık Bakanlığı ekibinin, depremden etkilenen bölgelere taşındığını belirten Ghebreyesus, ekiplerin, çadırlarda, konteynerlerde ve arabalarda sağlık çalışanları ve diğer müdahale ekipleriyle yan yana yaşadığını söyledi.
Hem Türkiye hem de Suriye’deki sağlık çalışanlarının özverili çalışmasından etkilendiğini ifade eden Ghebreyesus, depremin her iki ülkede de benzer acılara neden olduğunu kaydetti.
Ghebreyesus, Suriye’de yaşayan insanların karşı karşıya olduğu risklerin Türkiye’dekilere göre daha fazla olduğuna işaret ederek, iki tarafta da sağlık çalışanlarının aynı zorluklarla karşılaştığını fakat Suriye’dekilerin daha az kaynağa sahip olduğunu aktardı.
Suriye’de 12 yıldır devam eden iç savaşın altyapıyı, evler ve umutları yok ettiğini vurgulayan Ghebreyesus, “Depremden önce bile Suriye’deki insanların yüzde 90’ı yoksullukla yaşıyordu. Şimdiye kadar Suriye’nin kuzeybatısındaki sağlık tesislerine 200 tondan fazla yardım ulaştırdık.” dedi.
Ghebreyesus, uluslararası topluma depremden etkilenen Türkiye ve Suriye’ye yardımcı olmaları yönündeki çağrılarını yineledi.
PANDEMİ SÜRECİ
Son birkaç gün içinde Covid-19 salgınının kökenine olan ilginin yeniden arttığına dikkati çeken Ghebreyesus, “Herhangi bir ülke, salgının kökenleriyle ilgili bilgiye sahipse, bunu DSÖ ve uluslararası bilim camiasıyla paylaşması esastır. Bunu suçu paylaştırmak için değil, pandeminin nasıl başladığına dair anlayışımızı ilerletmek için istiyoruz. Böylece gelecekteki salgınları ve pandemileri önleyebilir, bunlara hazırlanabilir ve bunlara yanıt verebiliriz.” dedi.
Ghebreyesus, “Son dönemde medyada çıkan haberler ve politikacıların yorumlarının aksine, DSÖ’nün Covid-19 salgınının kökenlerini belirleme çalışmalarından vazgeçmediğini açıkça belirtmek isterim.” dedi.
DSÖ’nün 2021’de Covid-19 Patojenlerinin Kökenini Araştırmak İçin Bilimsel Danışma Grubunu (SAGO) kurduğunu anımsatan Ghebreyesus, SAGO’nun geçen yılki raporunda, Covid-19 salgınının kökenlerine ilişkin çeşitli hipotezleri doğrulamak veya ortadan kaldırmak için Çin veya başka ülkelerde yapılması gereken temel çalışmaları belirlediğini kaydetti.
Ghebreyesus, DSÖ’nün, Çin’i veri paylaşımı konusunda şeffaf olmaya, gerekli araştırmaları yapmaya ve sonuçları paylaşmaya çağırmaya devam ettiğini belirtirken bu amaçla, birçok kez üst düzey Çinli yetkiliyle görüştüğünü söyledi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.