ABD ile Çin arasında küresel güç rekabetinin ve gerilimlerin arttığı döneme denk gelen görüşme, Biden’ın göreve gelmesinden bu yana iki liderin ilk yüz yüze buluşması olacak.
Görüşmede liderlerin, Tayvan, insan hakları, ekonomik rekabet, Ukrayna Savaşı ve Rusya’ya karşı tutum ile Kuzey Kore ve nükleer silahlanma konularını ele alması, gerilim kaynağı olan anlaşmazlıklarda “kırmızı çizgilerini” ortaya koyması bekleniyor.
Liderler, daha önce her ikisi de devlet başkanı yardımcısı oldukları dönemde karşılıklı ziyaretlerde ve yüz yüze görüşmelerde bulunmuş ancak Biden’ın geçen yılın başında göreve başlamasından bu yana yalnızca iki kez çevrim içi ve bir kez de telefonda görüşürken hiçbir araya gelmemişti.
Çin Devlet Başkanı Şi, Covid-19 salgınının başlamasının ardından yaklaşık 2,5 yıl boyunca yurt dışı ziyaretlerine ara vermiş ve yüz yüze diplomasiden kaçınmıştı. Şi, ilk kez temmuzda Endonezya Devlet Başkanı Joko Widodo’yu Pekin’de ağırlamış, ilk yurt dışı ziyaretini ise eylülde Kazakistan’a yapmış, ziyaretinin ardından Özbekistan’a geçerek Şanghay İş Birliği Örgütü Zirvesi’ne katılmıştı.
Beyaz Saray yetkilileri, Şi-Biden görüşmesinde, “Tayvan, insan hakları, Ukrayna Savaşı ve zararlı ekonomik pratiklerin ele alınacağını” belirtirken görüşmede sorunlarının tamamen çözülmesinin ve önemli bir uzlaşma sağlanmasının beklenmediğini dile getiriyor.
BIDEN KIRMIZI ÇİZGİLERİNİ ANLATACAK
Biden, 10 Kasım’da, ülkesindeki Senato ve Temsilciler Meclisi ara seçimleri sonrası düzenlediği basın toplantısında, Şi ile G20 Zirvesi’nde buluşacağını doğrularken, görüşmede muhatabına ABD’nin Tayvan ve diğer sorunlardaki “kırmızı çizgilerini” aktaracağını belirtti.
ABD’nin temel konularda ödün vermesinin söz konusu olmayacağını vurgulayan Biden, “Onunla (Şi) konuştuğumda yapmak istediğim; her iki tarafın kırmızı çizgilerinin ne olduğunu ortaya koymak; onun Çin’in ulusal çıkarları açısından kritik gördüğü şeyin ne olduğunu anlamak, benim ABD’nin ulusal çıkarları açısından kritik olduğuna inandıklarımı aktarmak ve sonunda bu ikisinin çatışıp çatışmadığına karşılıklı karar vermek.” ifadelerini kullandı.
Toplantıda Biden’a daha önce bir kez yinelediği, “Çin’in işgali halinde Amerikan askerinin Tayvan’ı savunacağına” yönelik sözlerini Şi’ye söyleyip söylemeyeceği soruldu.
Biden, söz konusu taahhüdü görüşmede doğrudan dile getirip getirmeyeceğini söylemekten kaçınırken, “Onunla (Şi) bu konuyu konuşacağız. Tayvan doktrinimizde değişiklik yok.” dedi.
ABD Başkanı, mayısta Japonya’yı ziyaretinde ve eylülde ülkesinde CBS televizyonuna verdiği mülakatta, ülkesinin Çin’in olası işgali karşısında Tayvan’ı askeri olarak savunacağına dair yorumlarda bulunmuştu.
Biden’ın sözleri, Washington’ın bugüne dek Tayvan konusunda izlediği “stratejik muğlaklık” politikasından kopuş olarak yorumlanmış fakat her iki açıklamanın ardından Beyaz Saray ve Dışişleri yetkilileri ABD’nin Tayvan politikasının değişmediği vurgulayarak Biden’ın sözlerini düzeltme gereği hissetmişti.
“Tek Çin” politikasını benimseyen ve Pekin yönetimini tüm Çin’in meşru hükümeti olarak tanıyan Washington, 1979 tarihli Tayvan İlişkileri Yasası’nda, Ada’nın öz-savunmasını sağlayacak askeri kapasiteye sahip olması için destek sağlayacağı ve bölgedeki statükoyu tek taraflı değiştirmeye yönelik eylemlere karşı çıkacağı taahhüdünde bulunmuştu.
Ancak söz konusu taahhütler, ABD’ye Tayvan’ı doğrudan askeri olarak savunma yükümlülüğü getirmiyor. Washington’ın ABD ordusunun Ada’yı bilfiil savunacağına dair resmi beyanda bulunmaktan kaçındığı bu politika “stratejik muğlaklık” olarak adlandırılıyor.
PELOSI GERİLİMİ ARTIRMIŞTI
Biden ve Şi’nin 28 Temmuz’da yaptıkları son telefon görüşmesi, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Çin ile egemenlik ihtilafı içinde Tayvan’a yapmayı planladığı ziyaretin gölgesinde geçmişti.
Ada’yı kendi topraklarının parçası gören Pekin yönetimi, Washington yönetiminden üst düzey bir yetkilinin ziyaret etmesine tepki gösterirken, Şi, Biden ile telefon görüşmesinde, “Tayvan sorununda yabancı müdahalesinin kabul edilemeyeceği” mesajını vermişti.
Çin Devlet Başkanı, “Çin hükümeti ve halkının Tayvan konusundaki tavrı tutarlıdır; ulusal egemenliği ve toprak bütünlüğünü korumak, 1,4 milyardan fazla Çinlinin ortak iradesidir. Halkın iradesi çiğnenemez. Ateşle oynayan kendisini yakar” ifadelerini kullanmıştı.
Pelosi’nin Pekin’in uyarılarına rağmen ağustos başında Tayvan’ı ziyaret etmesi, gerilimi doruğa çıkarmıştı.
Çin ordusu, ziyaretin ardından Ada çevresinde askeri tatbikatlar başlatmış, 7 gün süren tatbikatlar Ada’nın çevresinde fiili abluka oluşturmuştu. Gerçek silah ve mühimmatın kullanıldığı tatbikatlar sırasında Çin ana karasından ateşlenen güdümlü füzeler, Tayvan yakınlarındaki sulara düşmüştü.
Ordu sözcüsü, 10 Ağustos’ta tatbikatların tamamlandığını duyurmuş ancak Tayvan Boğazı’ndaki askeri devriye faaliyetinin devam edeceğini bildirmişti.
Çin yönetimi ayrıca ziyaret nedeniyle Pelosi ve ailesine de yaptırım uygulayacağını bildirmiş, ABD yönetimiyle bazı ikili diyalog ve iş birliği mekanizmalarını durdurduğunu açıklamıştı.
İki lider, Bali’deki görüşmede Pelosi’nin ziyaretinin yol açtığı krizi ilk kez ele alma fırsatı bulacak.
İKİ ÜLKE ARASINDA ÇİP SAVAŞI SÜRÜYOR
Görüşme dünyanın en büyük iki ekonomisine sahip ülkeler arasında son dönemde artan ekonomik ve teknolojik rekabetteki sorunların da gündeme gelmesi bekleniyor.
Bilgisayarlardan akıllı telefonlara, uçaklardan elektrikli araçlara, ev eşyalarından askeri donanımlara kadar birçok teknolojinin temelini oluşturan yarı iletken çipler ve entegre devrelerin, son dönemde ABD ile Çin arasındaki artan rekabetin cephesi haline geldiği gözleniyor.
Biden yönetimi, ağustosta onaylanarak yürürlüğe giren Çip ve Bilim Yasası ile ABD’de yatırım yapan yerli ve yabancı üreticilere yarı iletken üretimi için yaklaşık 52 milyar dolarlık destek açıklarken, desteklerden yararlanmak isteyen şirketlere Çin’deki üretim tesislerinin teknolojik kapasitesini geliştirmeme şartı getirerek Pekin’in bu alandaki etkisini sınırlama hedefini ortaya koydu.
ABD Ticaret Bakanlığına bağlı Sanayi ve Güvenlik Bürosu (BIS), 7 Ekim'de yayımladığı yeni düzenlemeyle, aralarında Çin'in en büyük hafıza çipi üreticisi Yangzte Memory Technologies, en büyük yarı iletken donanım üreticisi Naura Technology Group'un bulunduğu 31 Çinli şirket ve kurumun İhracat Kontrol Listesi'ne alındığını bildirdi.
Yeni kısıtlamalar ile bazı ileri teknoloji çipler ile çip üretimi için gereken malzeme, makine ve donanımın Çin'e ihracatı için de lisans şartı getirilirken ABD vatandaşlarının Çin'de çip endüstrisinde çalışmasını izne tabi kılındı.
Kısıtlamalar iki büyük güç arasında bir “çip savaşının” ilanı olarak yorumlanırken, ihracat kontrollerinin uluslararası ticaret kurallarını ihlal ettiğini savunan Çin tarafı, Washington'ın adımlarını “teknolojik hegemonyasını sürdürme çabası” olarak yorumladı.
Biden, görüşme öncesinde yaptığı açıklamalarda, Çin’in son dönemde Ukrayna Savaşı ile bağlantılı olarak “Rusya ile arasına mesafe koyduğunu” gözlediklerini belirterek, bunu ilişkilerde olumlu bir gelişme olarak yorumladı.
Çin Devlet Başkanı Şi’nin bu ay başında Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile Pekin’de yaptığı görüşmede iki lider, Rusya’nın Ukrayna’da nükleer silah kullanma tehdidini kınadıklarını bildirmişti.
Şi’nin, Ukrayna Savaşı’nın başlamasından hemen önce Pekin Kış Olimpiyatları’nda Rus mevkidaşı Vladimir Putin ile görüşmesinde “iki ülke dostluğunun limiti olmadığını” açıklaması, Moskova’nın Ukrayna’da başlatacağı askeri operasyona örtülü bir destek olarak yorumlanmıştı.
Pekin, krizin başlangıcından itibaren Ukrayna’daki savaş ile ilgili “işgal”, “saldırı” sözcüklerini ve “kınama” anlamına gelecek ifadeleri kullanmaktan kaçınmış, BM Genel Kurulunun kınama kararında çekimser oy kullanmıştı.
KUZEY KORE KONUSUNDA YAPICI ROL ÇAĞRISI
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Kuzey Kore’nin son dönemdeki füze denemelerinin ABD’nin bölgedeki müttefiklerine ve Amerikan askeri varlığına yönelik tehdidinin de gündeme geleceğini bildirdi.
Kuzey Kore’nin nükleer ve füze denemelerinin ABD, Japonya ve Güney Kore’yi tehdit ettiği, bölgedeki barış ve istikrara zarar verdiğinin altını çizen Sullivan, Biden’ın Şi’den Çin’in bu konuda yapıcı rol üstlenme çağrısı yapacağını aktardı.
ABD Başkanı’nın bu konuda somut talepte bulunmayacağını vurgulayan Sullivan, “Eğer Kuzey Kore bu doğrultuda devam ederse ABD’nin bölgedeki güvenliğini ve askeri varlığını güçlendirmesi gerekecek. Dolayısıyla Kuzey Kore’nin menfi eğilimlerini dizginlemek Çin’in çıkarına olacaktır. Tabi bunu yapmayı tercih edip etmeyecekleri kendi bilecekleri iş.” diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.