Dürüstlük

Görev süresi 5 yıldır. Milletvekili seçilebilme yeterliliği onun için de aranır. Tek fark yükseköğretim yapma şartıdır aralarında. Yaş da önemlidir. Milletvekilinden daha olgun olması gerektiği düşünülmüş ki alt sınır 35 olarak belirlenmiş. Keşke üst yaş sınırı da konsaymış ama konmamış! Türk ana ve babaya sahip olmalı ve en az 5 yıldan beri daimi ikametgâhı Kıbrıs’ta bulunmalıdır. Bağımsız olması gerektiği düşünülür. Devletin başıdır. Devletin ve toplumun birliğini ve bütünlüğünü temsil eder. Cumhuriyet Anayasasına saygıyı, kamu işlerinin kesintisiz ve düzenle yürütülmesini ve Devletin devamlılığını sağlar. Yasaları yayımlayandır. Yürütme yetkisi ve görevini, Bakanlar Kurulu ile birlikte kullanır. Cumhuriyet Meclisi’ni olağanüstü toplantıya çağırabilir. Anayasal şartların oluşmasıyla, Cumhuriyet Meclisi’nin seçimlerinin yenilenmesine karar verendir. Silahlı Kuvvetlerin kullanılmasını gerektiren çok acil hallerde ve meclisin toplanamaması durumunda, silahlı kuvvetlerin kullanılmasına karar verendir. Başkomutanlığı temsil eder. Başbakanı hükümeti kurmakla o görevlendirir. Bakanları atayan ve Başbakanın isteğiyle yine görevden alandır. Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kurulu’na başkanlık edebilir. Olmayan, Cumhuriyet Güvenlik Kurulu’na başkanlık eder! Atanamayan Ombudsman’ı atamak için Meclis’in onayına sunar. İleride! Silahlı Kuvvetler komutanını da atayacak! Başkanlığında toplanan, Bakanlar Kurulu, sıkıyönetim ve seferberlik ilan edebilir. Yüksek Adliye Kurulu, kendisine rapor verir. Anayasa Mahkemesi’ne doğrudan başvuru hakkı vardır. Evet… Yukarıda sayılan görev ve yetkiler mühim! Yasama, Yürütme ve Yargı alanında görevleri olan bir Cumhurbaşkanı makamı var ülkemizde. Etkin ve yetkin kullanıldığı durumlarda, önemi çok daha fazla artabilir. Kullanılmazsa “sembolik” olarak kalabilir. Tüm bu yukarıdaki görev ve yetkilerini kullanacak olan biri mi lazım bize, yoksa bir müzakereci mi? Müzakereci Başkan seçmek, artık müzakere kalmadığına göre zaten gereksiz! Demek ki bu seçimlerde müzakerecilik için başkan seçmeyeceğiz. Demek ki başkan olmadan da müzakereci olunabiliyormuş. Duyan da süreci yöneten biz Kıbrıslılar zannedecek. Zararı yok! Propaganda sürecinde kimse bu konuyu saptıramayacak. Çünkü “gerek şart” olmaktan artık çıktı. Adayların artık başka konular bulmaları gerekecek. Gelmiş geçmiş 3 seçilmiş Cumhurbaşkanı da “BARIŞ” sürecinde varlık gösteremedi. Hepsi de başarısız oldu. Laf salatasından başka hiçbir şey üretemediler. 1968 yılında başlayan süreç hala devam ediyor. Sıfıra sıfır elde var sıfır. Bugün gelinen durum ve bunun karşılığında konan tepkiler bunu açıkça gösteriyor. Barış demek, iki kardeşin birbirlerine güvendiği kadar iki komşunun da birbirlerine güvenmesi demek değil mi? Ona arkasını rahatça dönebilmesi, kız alıp verebilmesi demek değil mi? Öyle olmalı. Oldu mu? Asla. Seçilecek Cumhurbaşkanı ne gibi özelliklere haiz olmalı? Yabancı dil bilmeli mi? Bilmese ne olur? Bilen da seçildi bilmeyen de. Demek ki bu da “gerek şart” değil. Uluslararası İlişkilerden anlamalı mı? Ne yazar? Anlasa da olur, anlamasa da. Anlayan da seçildi, anlamayan da. O halde? Bunu da geçelim. Mesleği ne olmalı? Ne isterse olsun. Avukat da seçildi. Mühendis ve Doktor da. E? Ne fark etti? Kıbrıs Sorunu çözüldü mü? Başımız göğe erdi mi? Hayır. Demek ki bu da belirleyici bir kıstas değilmiş. İdeolojisi ne olsun? Sağcıları da gördük, solcu geçinenleri de. Mehter Marşı ile geldiler, İzmir Marşı ile gittiler. Onlarcasını daha sayabilirim. Hepsi boş… Yukarıda sıraladığım görev ve yetkilere bir kez daha bakınız lütfen. Ve düşününüz. Bize gereken nasıl bir başkan? Bizi kim düzlüğe çıkartabilir? Derdimize kim derman olabilir? Bence tek bir özellik yeter de artar bile… Geçmişi temiz olan DÜRÜST biri. İşte bu kadar!