Efgan Efekan ve Efkan Ala…

Lise yıllarında, Cumartesinin gelmesini büyük bir özlemle beklerdik… O yıllarda, Cumartesi günleri de öğleye kadar okul vardı… Okuldan çıkar çıkmaz kasabanın (Baf’ın) sokaklarında guruplar halinde dolaşmaya başlardık! Müthiş yıllardı! Kurtuluş Lisemizin yanı başında bulunan Rum cimnasyosundan çıkan siyah çoraplı, diz üstü etekli Rum kızlarını takip etmek, onlara laf atmak en büyük zevkimizdi! Rum kızları bize dillerini çıkararak nannik yaparlardı. Bazıları Rumca küfreder, “ belloTurko” gibi sözler atarlardı! Bu yüzden Rum oğlanlarla sokak ortasında kavga eder, dalaşırdık… Vaz geçmezdik yine de… Neme lazım, Rum kızları da güzel mi güzeldi valla…! *** Cumartesi öğleden sonra sinemaya giderdik… Siyah beyaz Türk filmlerini büyük bir coşkuyla izlerdik. Filmin bitmesini istemezdik! Sabaha kadar devam etse usanmadan seyredebilirdik! Müthiş yıllardı! Bir gün okula filmlerden tanıdığımız iyilik meleği koca şişko Necdet Tosun, EfganEfekan ve Muhterem Nur’un gelecekleri söylentisi yayıldı… Merakımızdan o gün derslere girmedik. Okulun bahçesinde saatlerce bekledik. Öğretmenlerimiz bizi sınıflara sokamadı… En sonunda geldiler... Hepimiz etraflarını sardık. Beyaz perdeden tanıdığımız artistleri yakından görmek olağan üstü bir sahneydi… Okul müdürümüz Hamdi Güneş bey ( Allah rahmet etsin, ışıklar içinde yatsın;Türkiyeliydi) onlara çay ikram etti… Bu günkü gibi anımsıyorum, Necdet Tosun tam yedi adet sandüviçi bir nefeste yemişti! O günlerde “ ohhaa yani “ deyimini bilmiyorduk; bilseydim “ ohhaa”diye bağırırdım ona! *** Nereden, neden şimdi bu anılar derseniz… Bir haber, bir çağrışım, bir duyum size anımsatabilir bazı durumları… Türk sinemasının yakışıklı romantik jönü EfganEfekan’ı hatırladım birden… T.C. eski İçişleri Bakanı, Tayyip Bey’in baş danışmanı Efkan Ala’yı rahmetli EfganEfekan’a benzettim… Akrabalık mı var diye düşündüm? Efkan Ala da onun gibi yakışıklı maşallah! Tatlı dilli, ileri görüşlü bir politikacı olduğu duruşundan bile anlaşılır! Doğuludur mutlaka! Her söylediğini beğenirim da, son Kıbrıs için söylediğine bayıldım! Ne kadar doğru konuştu! Ne demiş biliyor musunuz? “ – Kıbrıs’a su götürdük, Kıbrıs artık bize mahkum!” Kem küm yok! Dobra! Geçmiş yazılarımdan birinde yazmıştım(*): “ Dragon çayının başındaki vanayı kontrol eden bir deli Dumrul çıkarsa…!” Vayyy halimize!!!   (*) Detaydaki “ Su kadar aziz olabildiler mi?” başlıklı yazım!