Siparişlerini sıcak götürmenin derdinde olan yüz bini aşkın kurye, havaların soğuması, yağışların artmasıyla birçok kazaya karışıyor. Güvencesiz, günde 12 saat çalışan ve ortalama 50 paket götüren motosikletli kuryeler, "Çay içecek vaktimiz yok, yemeği bile ayak üstü yiyoruz", diyerek çalışma koşullarına tepki gösteriyor.
BirGün'den Gökay Başcan'ın haberine göre Şişli ve Taksim civarında konuşmaya çalışılan birçok kurye, “Cevap verecek vaktim dahi yok, paketi sıcak götürmem lazım. Bu havada sipariş yetiştirmeye çalışıyoruz" yanıtını veriyor. Müşterilerle ve patronla sıkça tartıştıklarını belirten kuryeler, “Kimse hava koşullarını, trafiği, paket yoğunluğunu düşünmüyor. Sadece kendi siparişini düşünüyor” diyor.
Kaza yapanlar, düşenler, ölenler
Motosikletli Kuryeler Derneği Başkanı Mustafa Özdemir, birkaç hafta önce İstanbul Merter’de trafik kazasında bir kuryenin öldüğünü belirtti.
Türkiye genelin yüz bini aşkın kurye olduğunu ifade eden Özdemir “Dışardan bakıldığında evet çok zor bir meslek. Fakat hala Çalışma Bakanlığı’nda bu meslek ‘tehlikeli meslek’ olarak geçmiyor. Tehlikeli meslek sınıfına girmesi konusunda diretiyoruz. Rüzgârlı havalarda 100 kilometre hızla köprülerden geçmek motokuryeler için büyük sıkıntı.
Düşüp kaza yapanlar, ölenler var. Avrasya Tüneli'nin kullanıma açılması gerekiyor. Daha birkaç hafta önce Merter’de bir arkadaşımı kaybettim. Su birikintisine giriyor, daha sonra da bariyere çarpıyor, o darbeyle de hayatını kaybediyor. Bu bariyerlerin altına bir koruma bandı çekilmeli. Biz olabilecek ihtimalleri hep söylüyoruz ancak üstüne düşmüyorlar. Ne yazık ki trafikte çok önemsenmiyoruz. Diğer araçların sahip olduğu tüm haklara sahibiz, aynı vergileri ödüyoruz. Ancak bir araç statüsünde görülmüyoruz hâlâ trafikte” diye konuştu.
"Ekipmanlar kalitesiz, yan sanayi"
Ekipmanların kalitesiz ve kuryeleri koruyacak yeterlilikte olmadığını belirten Özdemir “Biz mesleki yeterlilik belgesini sınıflandırırken bir motosiklet sürücüsünün üzerinde olması gereken ekipmanların hepsini yazmıştık. Pizzacılarda şu an çalışan çocukların taktığı kasklar 200, 300 lira. En ufak bir darbede yere düştüğünde hiçbir koruma özelliği yok.
Bir kaskın şu an ortalama fiyatı iki bin liradan başlıyor. Gerçekten işe yarar bir kıyafet ise maliyet olarak en az yedi sekiz bin liradan başlıyor. Ne yazık ki piyasada bunların yan sanayileri var, onları temin ediyorsunuz ama olası bir kazada sizi korumuyor. Ben 25 yıldır bu işi yapıyorum, çok fazla kaza atlattım.
Motor üzerinde ekipmanlarım olmasa kaç kez ölmüştüm sayamıyorum bile. Biz motokuryeler olarak, motosiklet kıyafeti satan yerlerden çok pahalı olduğundan dolayı alışveriş yapamıyoruz. Bizler, başka firmalardan kıyafetlerin sürekli muadilini almaya çalışıyoruz” dedi.
"Devletin bile mesai saati kanunsuz"
Motosikletli kuryelerin günde 8 saatten daha fazla çalıştırıldığını belirten Özdemir şöyle konuştu: “Ortada bir kanun var. Bir insanın günde 8, haftada 45 saatten fazla çalıştırılmayacağı söyleniyor. Fakat motokuryeler kat kat daha fazla çalıştırılıyor. Kanunu devletin kendisi uygulamıyor. Ben işten çıktım, işsizlik ödeneği alıyorum. İŞKUR’a başvurdum, daha sonra arandım.
Devlet 45 saat belirlemişken İŞKUR’un bana önerdiği şirket 60 saat çalıştırmak üzere eleman arıyor. Biri sipariş veriyor, istiyor ki yemeği hızlı gelsin. Mecburen motokuryeler de hız yapmak zorunda kalıyor. Yemek yoğunluğunda dükkan ne kadar çok paket satabilirsek kârdır mantığıyla yaklaşıyor. Motosikletli kuryelerin aldığı risk kendileri için değil. Ne yazık ki bu işin genetiğinde hep hızlı olmak var.”
"Konuşacak bile vaktim yok yetiştirmem lazım"
Görüşmek istenilen anda servise çıkacak olan, Taksim’de motosikletli kurye Erkan Göksu, kısa cevaplarla yaşadıkları sorunları şöyle özetledi: “Bak görüyorsun halimizi, acelem var. Paketi yetiştirmem lazım. Her çıktığım da en az 3 yere gidiyorum. Bak şimdi bunları Karaköy’e sonra da Kasımpaşa’ya yetiştirmem lazım. Burası kebap salonu olduğu için ürünlerin sıcak gitmesi önemli. Yoksa müşteri de şikayet ediyor, patron da”
"Para motorun masraflarına gidiyor"
Motosikletli kuryelik işini kendi motoruyla yaptığını, aldığı paranın çoğunun motosikletin masraflarına gittiğini belirten Önder Sancak, “7 yıldır kuryecilik yapıyorum. Fast-food ürünlerinin paketlerini taşıyorum. Kask, eldiven kullanıyorum. Başka türlü güvenli değil zaten. Bizim olayımız ürünü yetiştirmek, sıcak gitmesi gerekiyor. Aksi takdir de insanlarla sorun yaşıyorsun. 2 kere büyük kaza atlattım. Aldığımız para ile yaptığımız iş değmiyor.
Kendi motorumuzla yapıyoruz, bütün masrafları bize ait. Bir kaza yapsak aylık kazandığın motora gidiyor, zaten. Sigortam var, benim ancak geç başladı. 2 sene sonra yaptılar, sigortayı. Günde 12 saat çalışıyorum. Ortalama 50-60 paket taşıyoruz. İstanbul’da her yer kalabalık, trafik var. Trafik ayrı dert, müşteri ayrı dert. Sosyal hayatımız yok, sürekli motor üstündeyiz” diye konuştu.
"Ehliyetsiz motor kullanıyorum"
Hafta sonları ve cuma günleri okul çıkışında çalıştığını belirten Mahmut Kestereci, çok yoğun siparişlerde motor kalmadığını ve yakın yerlere bisikletle gitmek zorunda olduğunu söyledi. Ehliyetsiz motor kullandığını belirten Kestereci “Bazen motor olmayınca yakın yerlere bisikletle gönderiyorlar.
Buranın her yeri rampa, bisiklet elimde yürümek zorunda kullanıyorum. Yaşım tutmadığı için ehliyetim yok ama motorda kullanıyorum. Trafikte, araçlar yol vermiyor, umursamıyor bizi. Asansörsüz binalarda 4-5 kat merdiven çıkıyoruz. Müşteriler sanki yemeği biz yapıyoruz gibi davranıyor. Biraz geç kaldıysa laf söylüyorlar. Çay içmeye vaktimiz olmuyor. Hafta sonu yoğun oluyor günde 60-70 paket getirdiğimiz oluyor” dedi.
"3 günlüğüm içeride, sigortam yok"
İş yerinin kendine ‘güvence’ olarak üç günlük yevmiyesini içeride tuttuğunu belirten Fırat Baş, “Bu şartlar altında para kazanmaya çalışıyoruz ama hem işveren hem de siparişi veren insanlar bizi zor durumda bırakıyor. Sigortam şuan yok 1 ay sonra başlatacaklarını söylediler. Sağlık güvencemizin olmayışı bizi daha zor koşullarda çalışmaya itiyor” ifadelerini kullandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.