Endişelenmeli miyiz diye sormuştum!
Ekonomik protokole yargının girmesine.
Çok şaşırmıştım.
Ne alaka diye düşünmüştüm.
Bir bağ kuramamıştım.
Bana çok alakalı gelmemişti.
Bugün de aynı fikirdeyim.
Hatırlayacaksınız, Başbakan Ömer Kalyoncu o sadece işin mali yönü ile ilgilidir bu nedenle yargı ekonomik protokolun içine girmiştir demişti.
Oysa tam olarak öyle değilmiş.
Meğer yargıya ayar vermeye çalışıyorlarmış.
Kaygı duymamak elde mi?
Dört dörtlük bir yargı sistemimiz olduğunu tabi ki söyleyemem.
Yargıda da birtakım sıkıntılarımız vardır elbet.
İcra davalarının uzun bir süreye yayılması, ticaret mahkemelerinin olmaması yeterli hakim ve savcının bulunmaması,yeni mahkeme binalarının yapılmaması gibi sorunlarımız tabi ki de var.
Lakin bağımsızlığına henüz gölge düşürmeyen bir de yargı sistemimiz mevcut.
Anglo-Sakson Hukuk Sisteminin (Common Law) zemini oluşturduğu Avrupa yasaları ile harmanlanmış bir hukuk sistemimiz var.
Ha daha da iyi olabilir mi?
Elbette olabilir.
Ve/fakat bunlar bizim kendi otoritemizin nezdinde çözebileceğimiz sorunlardır.
Kendi hukukumuzla, kendi hukukçularımızla..
Dolayısı ile bunu ekonomik protokole dahil etmenin mantığını anlamakta zorlanıyorum.
Zira bu vesayet rejmini destekleyen sakat bir anlayışın ürünüdür.
Hükümet adına da büyük bir talihsizliktir.
Hatta buna beceriksizlik de diyebilirim.
Ne demek daha bağımsız bir yargı talebimiz var?
Bunu kendi hukuk sistemini tartışmaya açan ve yargıda siyasetin ağırlığı hissedilebilen bir coğrafyada bize karşı dillendirilmesi bile son derece rahatsız edicidir.
Türkiye’de yargının durumu malum.
Siyasi iradenin yargı üzerindeki korkunç etkisi de ortada.
Bunu bizler dahil 7 düvel görüyor, gözlemliyor dünyada.
Türkiye’de böyle bir pozisyona sahip siyasetin, bizim yargımıza örnek uygulama diye telkin edebileceği ne olabilir?
Açıkçası hiçbirşey.
Dolayısı ile bu anlamda Türkiye bize tavsiye verebilecek durumda değil.
Hoş örnek teşkil edebilecek durumda da değil.
O zaman yargının ekonomik protokolda ne işi var?
Bunu niye oralara taşıdık?
Ve tartışılan bir konu haline getirdik.
Bu büyük bir hata.
CTP gibi sosyalist ideolojiye sahip bir partinin, üstelik hükümetin büyük ortağı konumunda bir siyasi yelpazenin böylesi hatalara düşmesinin de izahı olamaz.
Zira karar verici iradeyi çoğunlukla temsil etmektedir.
Bu hatanın bedeli çok ağır olur.
Hem halk için, hem CTP için.
Eğer böylesi kurumlar üzerindeki bağımsızlık zırhını ekonomik kaygılar için devretmeye başlayacaksak ve bundan da demokratik yapımız olumsuz etkilenecek, özgürlüklerimiz kısıtlanacak, toplumsal yapımıza ayarlar verilecek, vazgeçin yapmayın bu işi iki günlük siyasi makamlar uğruna.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.