Osman Kavala hakkında 10 ülke büyükelçisi tarafından yapılan açıklamanın ardından Türkiye'den gelen 'istenmeyen kişi' tavrı ve oluşan gergin hava yine büyükelçilerin Viyana Sözleşmesi'ni işaret etmesi ile yatıştı. Kriz şimdilik daha sakin bir zemine taşınmış gibi görünse de bugüne kadar yaşananlar sadece siyaseti değil ekonomiyi de yakından ilgilendiriyor.
Zira ABD, Fransa, Almanya, Hollanda, İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka, Kanada ve Yeni Zelanda Türkiye'nin ekonomi pastasında hafife alınmayacak bir paya sahip. Ticaretteki bu güçlü işbirliği, Türkiye tarafından atılması muhtemel yeni olumsuz adımların da önüne geçiyor.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre 2021'in dokuz aylık döneminde Türkiye'nin toplam ihracatı 147.1 milyar dolar. Bahsi geçen 10 ülkenin bu ihracattan aldığı pay ise yaklaşık 40 milyar dolar. 1 Ocak - 30 Eylül tarihlerindeki ihracat rakamlarına bakıldığında Almanya'ya 12.9, ABD'ye 9.2, Fransa'ya 6.1, Hollanda'ya ise 4.5 milyar dolarlık ihracat yapıldığı görülüyor. Ayrıca Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre Türkiye'de son 18 yılda en fazla yatırım yapan ülke 26.2 milyar dolarla Hollanda. Bu alanda ABD 12.9 milyar dolar, Almanya 10.1 milyar dolar ve Fransa ise 7.5 milyar dolarlık yatırıma sahip.
Ekonomistler ise Türkiye'nin yabancı sermayeye olan ihtiyacının arttığı bu dönemde bu tarz söylemlerin olası dış yatırımların önüne duvar ördüğünü söylüyor.
Yarıdan fazlası Avrupa'dan
Son dönemde ekonomiyi etkileyen olayların üstüne bu çıkışın ancak "tüy dikme" şeklinde tanımlanabileceğini ifaden eden Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Kurucu Direktörü Güven Sak, "Yabancı yatırımların önemli bir bölümü hatta yarıdan fazlası zaten Avrupa birliği ülkelerinden geliyor. Biz Avrupa ekonomisine oldukça entegreyiz. Onların bir parçasıyız" dedi.
Ancak Türkiye'nin özellikle son dönemde 2001-2002'de olduğu gibi net yabancı sermaye girişlerinde yeniden negatife düştüğünü ifade eden Sak, Türkiye’nin önümüzdeki süreçte yabancı sermaye yatırımlarını arttırmak için her an her şeyin olabileceği bir ülke olmaktan çıkması gerekiyor" değerlendirmesini yaptı.
Türkiye'nin yakın zamanda Paris İklim Anlaşması'na imza attığını ve bu imzanın gereklilikleri için daha fazla sermayeye ihtiyacı olduğunu dile getiren Sak, "Bu çerçevede sermaye yoğun bir iktisadi süreç başlayacak. Bu sürecin finansmanı için yabancı sermaye yatırımlarına ihtiyacınız olacak" uyarısıda da bulundu.
Yatırımlar için belirsizlik
Kadir Has Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Alp Erinç Yeldan da Rahip Brunson krizine dikkat çekerek "Brunson olayından sonra Batı'nın Türkiye'yi kıskanma hikayesine ciddi bir hayali öykü daha eklendi. Tüm bu yaşananlar özellikle Türkiye'ye yeni gelecek yatırımlar için belirsizlik ortamı yaratıyor" dedi.
Türkiye'nin dış politikada yalnızlaştığını söyleyen Yeldan, sözlerini "Faiz indiriminin ardından böyle adımlar ekonomiyi içinden çıkılamayacak bir sürece sokuyor. Üstelik bürokratlar bu yanlışın karşısında duramıyor" diye sürdürdü.
Pazarlığa dönük bir hamle
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Birdal ise "Büyükelçiler çıkışı ekonomiyi zora sokuyor ama Erdoğan bunu ilk kez yapmıyor. Erdoğan, daha önce de siyasetin kızıştığı, anketlerde büyük oy kaybına uğradığı dönemlerde benzer çıkışları yaptı" dedi.
Özellikle bir seçim havası varsa Erdoğan'ın bu tarz çıkışlar yaptığını söyleyen Birdal, "Ondan sonra da geri adımlar atıyor. Bir taraftan faizi indirip diğer taraftan ticari partnerlerinizi arayı bozarsanız girdi maliyetleriniz artar. Ancak bu çıkışın henüz daha arkasını görmedik. Mutlaka arka planda bir pazarlık dönecektir. Pazarlığa dönük bir hamle olarak adımların atıldığı belli. Avrupa, Türkiye'nin hem ikili ticarette hem de yabancı yatırımlarda oldukça önemli bir ekonomik partneri. Kolay kolay gözden çıkartılamaz" şeklinde konuştu.
"Ekonomik kriz için bir gerekçe aranıyor"
Almanya'daki Konstanz Üniversitesi'nden ekonomist Prof. Dr. Erdal Yalçın'a göre de Erdoğan devam eden ekonomik krize gerekçe göstermek için büyükelçileri hedef almış olabilir.
Yalçın'a göre “siyaseten tecrit edilmiş durumdaki Türk hükümeti, giderek kötüleşen ekonomiyle beraber artan halk memnuniyetsizliğine karşı durumu nasıl ele alacağına dair bir yol haritasına sahip değil."
Merkez Bankası'nın son sürpriz kararının da doğrudan Erdoğan'ın talimatı olduğunu söyleyen Yalçın, Erdoğan'ın zayıf TL'nin ülkenin ihracat kapasitesini arttıracağını savunsa da aslında bunun dolarizasyon ve yüksek enflasyona neden olacağına işaret etti. İhracata fazla odaklanılmaması konusunda da uyaran Yalçın, Türkiye'nin özellikle de enerji ve tarım alanlarında çok fazla ithalat yaptığına dikkat çekti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.