Ortam genellikle gri…Ama zaman, zaman bu grilikleri yırtan pırıltılı yakamozlar da çakıyor.Tıpkı Dr.Burhan Nalbantoğlu Hastahanesi Başhekimi Bülent Dizdarlı ‘nın geçen gün kendi bloğunda paylaştığı satırlar gibi.Bu önemli kurum yönetici ve doktor ve personelinin yaşadığı sıkıntılara rağmen verdikleri hizmetleri profosyonel habercilik döneminden yakınen biliyorum…(YDÜ Hastahanesinin TC SGK sı ile yaptığı anlaşma gereği gazilere de baktığı için rutin kontrollerimi bu kurumda yaptırıyorum…Çok ta memnunum)…Ana hastahanemiz Nalbantoğlu ,benim yıllarca önce yolumun sadece bir kez düştüğü bir gece yatıp, ertesi gün sabahın erken bir saatinde operasyona girdiğim güzide bir kuruluşumuz…
Profosyonel askerlik yıllarımda sualtı eğitimlerinden kalan ve yıllarca sonra çıkan bir araz da zaman, zaman su dolup şişen beni nefes alamaz hale getiren burun polipleri idi..Canımı dar eden bu torbacıklar bir en geç iki senede bir ameliyata gereksinim duyuruyor…ben de Kasımpaşa Deniz Hastahanesinin deneyimli Kulak Burun Boğaz Uzmanı ve Operatörü yeğenim Tabip Albay Cemal Yazıcıoğlu’nun bıçağı altına yatıyordum.Genelde alerji ortamının da tavan yaptığı bahar aylarından birinde soluğu gene beni kontrol altında tutan sevgili Dizdarlı’ nın muayenehanesinde aldım…-Dizdarlı yeni yasa ile muayenehanesini ilk kapatan tabiplerden biri oldu-.Muayeneden sonra Dizdarlı, “ağabey” dedi ve ilave etti :”Bu ameliyatların sonu gelmeyecek sana değişik bir yöntemi de uygulayacağım ameliyatını hemen yapacağım…Yarın hastaneye yatıyorsun …Öbür gün operasyon…!!!” Ve o operasyon sonunda yaklaşık on beş yıldır bu dertten kurtuldum…Aldığım her nefeste Dizdarlı ‘ya bir borcum olduğunu da düşünürüm…Sağ var olsun…Bunları yazdığım için umarım beni bağışlayacaktır…Onun bu zor görevinde mesleki her sorunu aşacak donanıma, hem kendisinin hem mesai arkadaşlarının sahip olduğunu biliyorum…Ama gel gör ki teknik,idari,personel vb konular tam başarıyı çok zora sokuyor…Yeni Sağlık Bakanımız başarılı hekim ve Tabibler Birliği Eski Başkanı Filiz Besim tüm bu konulara vakıf ,bu önemli hastanemize da desteğini esirgemeyeceğini ,mücadeleci ve azimli tutumu ile bu kuruluşumuzun çok daha iyi hizmet verecek duruma geleceğine inanıyorum..ve başarılarının devamını diliyorum…
Şimdi gelelim Dr.Bülent Dizdarlı ‘nın –iyi ki de- bizlerle de paylaştığı o güzel satırlara…Selam olsun…
“Saat üç sularıydı. Asistan sekreterim Havva Hanım :” Bir yaşlı hanım var ille sizinle görüşecek, ona randevusuz kimseyi kabul etmediğinizi söyledim ama ısrar etti. Devamlı gelemeyeceğini ve mutlaka sizi görmesi gerektiğini” söyledi. Yorgundum. “herhalde ya şikayettir ya da torpil isteyen bir vatandaş” diye düşünüp, Havva Hanım’dan onu dinlemesini ve mümkünse sorununu halletmesini istedim. Havva hanım teyzemizin istediğinin bağış yapmak olduğunu, bunun içinde beni görmek istediğini belirtti.
“Tamam” dedim ve içeri çağırdım. Yaşlı nur yüzlü teyzecik odama ezile büzüle girdi. Görüntüsünden şikayet ya da torpil için gelmediği belliydi. Daha ilk bakışta ilk düşüncemden dolayı kendimden utandım. O kadar tatlıydı ve beni önemsiyordu ki anlatmak mümkün değil. Sanki yanıma gelmekten sıkılıyordu. Yaşça benden büyük olmasına karşın kelimeleri son derece saygılı idi. Söze “değerli vaktimi çalmaktan duyduğu üzüntüyü” dile getirecek kadar kibar, bir o kadar da utangaçtı. “Ben bu hastaneden çok faydalandım oğlum. Duyarım ki eksiğiniz varmış, utanırım da ama küçük bir bağış yapmak isterim. Küçük bir miktardır diye utanırım ama sen bilirsin oğlum” dedi.
O andan itibaren ben ve odada bulunan diğer başhekim yardımcıları duygu dolu bir dünyaya taşındık. Ah keşke olanak olsa da trampetler borazanlar çalsa diye düşündüm o an. Seni evrene kraliçe yapabilsem. İçindeki güzelliği herkes görse diye geçirdim aklımdan. Sonra yutkundum. Gerçek dünyaya döndüm. Elimi omuzuna attım “ Anam . Çok sağol ama biz mevzuat gereği senden para alamayız. Makbuzum yok ki sana vereyim.Ya bakanlığa teslim edeceğiz bu parayı ya da ihtiyaçlarımızdan bir liste verelim sen bütçene göre uygunu al gel” dedim. Cevabı azarlar gibiydi ”Git oğlum işine .Mevzuatına başlatma beni. Ben kaç defa canımı emanet etmişim size. Şimdi birkaç kuruşu mu emanet edemeyecem.. Al bu parayı ve alabileceğini temin et. Aha para bu. Ben de kaçıyorum” . Kalktı ayağa .bu defa ben “olmaz bir çayımı içecen hiç olmazsa”diye emrivaki yaptım. Çaylarımızı içerken biraz sohbet ettik
Nihayette ayağa kalktı. Koştum onun elini öptüm... Duasını kabul ettim. Verdiği parayla 3 tane soğuk buhar makinesi aldırıp hastaların hizmetine sundum.
Hastalar adına teşekkür ederim SEVİM BORANHAN. 82 yaşında olduğun halde hala daha etrafına bir melek gibi yetiştiğin için. Çıkar dünyasında insanlığın kaybolmadığını, insanın kendi dışındakileri de hala düşünebildiğini gösterdiğin iöin...
Ama daha da önemlisi kendim için teşekkür ederim. İnsanlığın dünya üzerinden hele hele adamızdan hala kaybolmadığını bana gösterdiğin için. Bitmeye yüz tutmuş motivasyonumu tekrar canlandırdığın için. En önemlisi de toplumuma olan inancımı yitirmeye başladığım bir anda ortaya çıkıp beni tekrar inanmaya ikna ettiğin için. BİR KEZ DAHA ELLERİNDEN ÖPERİM”
Muhteşem
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.