[caption id="attachment_24474" align="alignleft" width="100"] OSHAN SABIRLI[/caption] Çocuktum ufacıktım dediğim zamanlarda Ercan havalimanı, benim için çok daha mucizevi bir yerdi. Havaalanında çok daha az güvenlik olan o zamanlarda, otomatik açılıp kapanan kapıları sanıyorum ilk kez orada görmüştüm. Bir merdivenden ile üst kata çıkıp, harika tatlı kokuları arasında, şık ve lüks bir pastaneden geçip balkona ulaşırdık. Çok fazla uçak yoktu. Birilerini karşılamaya gidenler şanslıysalar 1-2 uçağın inişini görürdü. Çocuklar ise bu anı yaşamak için çok şey verirdi. Pastanenin ismi Akpınar Pastanesi idi, vitrinli buzdolabı içerisindeki tatlılar ve özellikle atari oyunlarının olduğu bölüm çocukların en büyük tutkusuydu. Üst katta loş ve boş bir salon vardı. Bu loş salonda oymaklı sandalyelerin, geleneksel desenlerin olduğunu hayal meyal hatırlıyorum. Bu salona girmek yasaktı. Yasak ailem tarafından mı konulmuştu yoksa pastane veya havaalanı kuralı mıydı, ne amaçla böyle büyük bir oda vardı hatırlamıyorum. Klimaların sigara kokusu ile karışan garip kokularını duyumsardık. Bu koku bize havaalanında olduğumuzu anımsatırdı. O klimalar üşütürdü biz ama içimizdeki coşku başkaydı. O zamanlar Ercan’da balkon vardı. Tek bir kişiyi bile karşılamak için, cümbür cemaat havaalanının yolunu tutardık. Sanki ne kadar kalabalık olursak sevgimizi ve özlemimizi o kadar yoğun gösterecektik. Üstelik eğer büyüklerimiz bizi kandırmışsa ve havaalanına götürmemişse saatlerce ağlardık. Dedim ya, balkon vardı bir zamanlar. Biz bu balkonda, gecenin karanlığında sarı turuncu ışıkların aydınlattığı apronu seyrederdik. Pist kenarlarında, pisti aydınlata ışıklar mucize gibiydi bizim için. O kadar ışığın eş zamanlı aydınlığı, kulenin yeşil ışığının yanıp sönmeye başlaması, uçağın gelişini müjdelemesi tıpkı bir oyun gibiydi. Üstelik uçağın inişini görmek, kapıların açıldığını izlemek, sıra sıra pistte yürüyen insanlar arasından “ilk kim görecek” oyunu oynamak garip bir şekilde ruhlarımıza işledi. İlk kez uçağa bindiğimde 6-7 yaşlarındaydım. 30 yılı aşkın bir zaman önce Türk Hava Yolları ile İstanbul’a uçtuğumda, uçağın ön tekerleklerinin yerden kesildiği anın hikayesi anlatılamaz. Oysa artık saatlerce uçup, ayni gün içerisinde 3 farklı uçağa bindiğim de oluyor. Hiçbir şey hissetmeden, profesyonel yolcu olmayı da becerdik. Günümüzün çocuklarının ilk uçuş anıları yok. Aslında havalimanlarının ruhu da yok. Dün bu duyguyu bir kez daha yaşadım. Çocukluk zamanlarıma, klima kokusu ile sigara kokusunun karışmasına, hatta kendiliğinden açılıp kapanan kapılara bile özlem duyuyorum. Ben çocukluğumu özledim. Ben Ercan’daki tatlı kokusunu, atarileri ve hatta balkonu özledim. Çünkü men masumluğumu kaybettim.
GÖZE ÇARPANLAR Sayın Yrd. Doç. Dr. Asım Vehbi, Girne Ameikan Üniversitesi’nin yeni eğitim yılında da iddiasını sürdürdüğünü görmek bizleri mutlu ediyor. Hiç kuşkusuz, 2014 – 2015 yılı üniversitenin atılım yılı olacak. Sağlık alanındaki yatırımlarınızı da heyecan ile bekliyoruz. Sayın Ayhan Barış, şu sıralar bizi çok fazla boşladığınızı fark ettik. Galiba fark etmeden kapsam alanın dışına düştük. Gözden ırak olanın gönülden de ırak olduğunu belirtmemiz gerek. Sayın Hasan Taçoy, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan Arabacıoğlu’nun istifa etmesi sonrasında sizin hangi bakanlığa geçeceğiniz merak ediliyor. Yeniden Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı görevinin size devredileceği, Ahmet Kaşif’in ise Eğitim bakanı olacağı iddia ediliyor. Sayın Hüseyin Özgürgün, sizi yeniden sokakta görmek bizi oldukça şaşırtıyor. UBP’nin muhalefette olduğunu galiba henüz idrak edemediniz ve suskunluğunuzun nedeni bu. Anlaşılan Cumhurbaşkanı’nın seçime konsantre olacağı dakikaya kadar hazırlıkları siz yürütme kararı aldınız. Sayın Görkem Bulunç, şu sıralar Güney Afrika farklı sağlık sorunları ile birlikte anılıyor. YDÜ’nün güneş enerjili arabası ile birlikte umarız ülkeye hem başarıyı hem de farklı sağlık sorunlarını getirmezsiniz. RA’nın bereketi yanınızda olsun. Sayın Prof.Dr.Abdullah Öztoprak, DAÜ’de işlerin hala karışık olduğu siyasilerin yaptığı açıklamalar ile gözler önüne serildi. Her ne kadar hükümetin DP kanadı size destek çıktı gibi gözükse de galiba CTP kanadındaki pürüzler ile biraz daha uğraşmanız gerekecek.
GÜNÜN FOTOĞRAFI [caption id="attachment_34481" align="alignleft" width="300"] Bugün 2008 yapımı bir filmi sizlere tanıtmak istedim. Filmin adı “Çizgili Pijamalı Çocuk”. Nazi Almanyası Bruno’nun babasını görevli olarak Polonya’ya gönderir. Bruno, kasabadaki toplama kampının tel örgülerinin öbür yanındaki bir çocukla arkadaş olur. Ancak iki çocuk arasında gelişen bu dostluk, özellikle oğlunun bu kampla ilgili gerçeği öğreneceğinden kuşkulanan Alman annenin endişelerini artıracaktır. Bruno ve ailesinin yeni evleri bir buçuk milyon Yahudi'nin Nazilerce öldürüldüğü Auschwitz toplama ve yok etme kampı'nın bitişiğindedir.[/caption]
DİKKAT ÇEKEN
[caption id="attachment_34482" align="alignright" width="300"] Yakın Doğu Üniversitesi tarafından üretilen Güneş Tanrısı NEU- RA 25, "South Africa Solar Challenge" uluslararası otomobil yarışının 2. gününde Kroonsted-Bloemfontein parkurunu koştu.[/caption]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.