Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, SETA tarafından düzenlenen "Başkanlık Sistemi İçin Ülke Örnekleri ve Türkiye İçin Başkanlık Sisteminin Temel Dinamikleri" Paneli'nde konuştu.
İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:
IMF ile görüşmelerin olduğu dönemde kendimi çok farklı bir atmosferde hissediyordum. Hovardalığı ile nam salmış biri vardı. Onunla Davos'ta görüşüyorduk. "Siz bizi idare mi edeceksiniz yoksa bu parayı bize mi vereceksiniz. ‘Ben bu parayı veriyorum ama sizi idare edeceğiz' dersen biz böyle bir hükümet değiliz" dedim. Sonra kopardık bağı ve takır takır parayı ödedik. Şimdi Türkiye'den 5 milyar dolar ister hale geldiler. Bu bir dik duruşu gerektiriyor.
"SEN BİR GAZETESİN HADDİNİ BİLECEKSİN"
New York Times edep dışı bir yazı ile Erdoğan'ın Türkiye'sinde bunlar oluyor diye oradan göndermeyi yapmış adeta ABD'ye talimat veriyor. Niye duruyorsunuz diyor. Ya sen bir gazetesin haddini bileceksin. Bir defa sen bunu yazmakla böyle bir haberi yapmakla kendi özgürlük alanının dışına çıkmakla Türkiye'ye müdahale ediyorsun.
Sen kimsin ya. Sen ABD yönetimine böyle bir şey yapabilir misin. Anında gereğini yaparlar. Böyle bir şey yok. Türkiye'deki malum medya grubu da, onlar da belli yerlerden destek almakla bu vesayeti sürdürmek istiyorlar. Yeni anayasa ve başkanlık sistemi bu darbecilerin önlerinin ebediyen kesilişinin ilanı olacaktır.
Niye bir Türk tipi başkanlık sistemi olmasın… Neden? Bakıyorsunuz Meksika başka Brezilya daha başka. Önemli olan genel prensiplere genel çerçeveye uygun şekilde hareket etmektir. Bizim Türk tipi başkanlık sistemi geliştireceğimize inanıyorum. Her sistem gibi başkanlık sistemleri de kendi içlerinde krize girebilir. Cumhuriyet tarihine baktığımızda başkanlık sisteminde kriz ihtimallerinin, parlamenter sistemle karşılaştırdığınızda çok daha az olduğunu göreceksiniz. Başkanlık sistemine karşı çıkmalarının nedeni ilkesel değil tamamen kişiseldir. Bilseler ki bu sisteme geçildiğinde kendi güdümlerindeki isim başkan olacak o zaman başkanlık sistemini savunurlar.
Bugün başkanlık sistemine kim karşı çıkıyor diye bakıyoruz.
En başta, mesela çıkıyor bir tanesi… Değmez ama bir nükte olsun diye söylüyorum…
"Benim cenazemi kiliseden kaldırın" diye vasiyette bulunan yazarın medya grubunu görüyoruz. Onlar bunu savunuyor.
Aynı medya grubu, mesela çok enteresan ve yalan üzerine yalan…
Şimdi benim resmimi koyuyor sosyal medyasına üstte resmim var. Altına da Mısır Cumhurbaşkanı Mursi'ye istenen idam cezasını ‘Yüzde 52 ile seçilen Cumhurbaşkanına idam' başlığı ile veriyor.
Şimdi tabi bu kendince bir tehdit. Ama ardından tabi karşı bir kontra bir saldırı gelince "Biz onu demek istemedik" diyor. Ya niye oraya benim resmim koydun o zaman…
Resmi koyuyorsun altına da ‘Mursi'ye yüzde 52 ile idam diyorsun, bu ne demektir. Bunu herkes anladı zaten, ‘Sıra sende' demektir…
Şimdi tabi bütün bunlar bize uyan şeyler değil.
Sen hangi başlığı atarsan at, neyi yazarsan yaz. O ayrı mesele. Bu mesele bir cibilliyet meselesidir. Bir karakter meselesidir.
Bunlar tabi beyefendileri rahatsız ediyor.
İşte şimdi bir yerde yapmış oldukları konuşmalarda, "Bizi terörist de yaptılar, bize şunu da söylediler…" vesaire filan falan birçok şey de söylüyorlar.
Tamam da sen ne istiyorsun önce bunu söyle… Ama samimi söyle.
Bunların başkanlık sistemine karşı çıkmaları demokrasiye olan bağlılıklarından değil darbecilere olan aşklarındandır.
Denetim mekanizması ortadan kalkacak diyor. Şu anda ABD'de denetim mekanizması yok mu? Denetimi yapıyor, yapmanın ötesinde çok güçlü geldiğinde Obama bir sağlık reformunu yapamamıştır. İnat ettiler, yüklendiler. Halledemedi o işi. Biz Türkiye'de nice mücadelelerden sonra sağlıkta reformu yaptık geçtik. Ve Amerikalı turistler Sultanahmet Camii'nde namazı kıldım. Arka tarafta birikmişler ben de o hafta ABD'ye gideceğim.
Dediler sağlık reformunu nasıl yaptınız dediler, kendilerine anlattım. Sayın Obama'ya da bunu anlat da ABD'de gerçekleştirsin dedi. Senatodan nasıl geçirecekler dedim.
Bunu duyunca geçirirler dediler, ama yine geçiremediler. Niye? Dert başka. Biz zorlansak da bu oldu eyvallah. Ama orada iki yılda bir Meclis'in yenilenmesi olayı bana göre bir handikaptır. Türkiye'de böyle bir şey olsa ben derim ki bu yanlıştır. Ama iki yılda bir yenilensin dendiği zaman siz hesabınızı 4 yıla göre yapıyorsunuz, iki yıl sonra yenileme, halk desteğini vermiyorsa yandınız. Bu ülkeye millete kaybettiriyor.
Önümüzde bu kadar güzel örnekler var. Diyorum ki, bir arı gibi olalım. Her çiçekten ağaçtan nasibimizi alalım, balımızı yapalım, ortaya koyalım. Bunu akademisyenlerle, siyasetçilerle, medya mensuplarıyla bir araya gelerek başarmamız lazım. Ama hayatın içinde olanlarla teorisyenler başarmalıdır diye düşünüyorum.
Başkanlık sistemi diktatörlüğü getirir, padişahlığı getirir diye tutturanlar var. Bunlar İnönü'nün milli şefliğiyle başkanlık sistemini karıştırıyorlar. Merak etmesinler milletin seçtiği ve millete hesap veren başkandan diktatör çıkmaz. Ben çift kamaraya karşıyım. Ben diyorum ki tek kamaralı sistem olması lazım. Niye? Biz zamanla yarışıyoruz. Eğer çift kamaralı sistem olursa, senato temsilciler meclisiyle yarışacaktır. Öyle olacağına tek kamara ve burada bu işin olmasının çok daha isabetli olacağına inanıyorum. Ve seri kararlar çıkması lazım. Ve seri olarak da Türkiye'nin uçuşa geçmesi lazım.
Bizim şu anda bakın üç yıldır 10 bin 500 dolarda kaldık. Bizim 15 bin doları yakalamamız lazımdı kişi başı milli gelir olarak. Dedik ki 2023'te 25 bin dolara çıkması lazım. E bunun için çalışacaksak patinaj da yapmamak lazım. Sürekli yürümemiz, kalkınmamızın devam etmesi lazım.
Ülkenin bir an önce başkanlık sistemine geçmesi milletimizin en büyük beklentisidir. Bunu ben meydanlarda görüyorum. Yeni Türkiye dediğim zaman kendini ortaya koyuyor, başkanlık sistemi dediğimiz zaman aynı şekilde koyuyor. Zaman zaman TV kanallarında görüyorsunuz, vatandaş az veya çok bir şeye inanıyor. Diyor ki biz yeni Türkiye'yi istiyoruz. Eskiye pek ilgi yok.
Onun için yeni, yenilenen bir süreç bunu istiyorlar. Ve yeni anayasa noktasında da bizim samimi bir gayretimiz oldu. ve ben o zaman muhalefete şunu söyledim, gelin bir araya gelelim oturalım konuşalım, çerçeveyi belirleyelim ve yeni anayasayla ilgili ne gerekiyorsa yapalım. Eğer bir kısmını değiştireceksek bir kısmı, tamamını değiştireceksek tamamını. Zaten arada bir çok maddeler değişmişti. Hayır dediler, yanaşmadılar. Randevu istedim, randevu vermediler. Bu şahıs siyasi partinin başında. Üç kez randevularıma hayır dedi. Adam randevu vermiyor, böyle siyasetçi olur mu ya? Bu adamın her yeri siyasetçi olsa ne yazar? Bu ülkeye hizmet etmek için çıkmamış ortaya, sadece kavga etmek için çıkmış. Bu noktada hakikaten bizim millet olarak layık olduğumuz sistem genlerimizden gelen başkanlık sistemidir. Bizim bu genlerimizden geliyor. Yeni Türkiye en çok çocuklarımız gençlerimiz için önemlidir.
Şimdi başkanlık sistemine yönelik söyledikleri ortada. Meydanlara şöyle bakalım. Ortalık obl keseden vaatlerden geçilmiyor. Yolda akıllarına geleni proje diye anlatıyorlar. İnanın çalışma filan yok. Niçin biliyor musunuz? Nasıl olsa iktidara gelemeyecekler, vaat ettiklerinden sorumlu tutulmayacaklarını da biliyorlar. Milletimiz elbette bunlara inanmıyor. Ama biz istismarı görmezden gelemeyiz.
Bugün, iki üç gün önce vermişlerdi bunu. Çiftçilere dağıtılmış olan ufak bir karne. Bu karne maalesef çiftçiye mazot için verilmiş bir karne. Bu da işte bugün bol bol mazotu böyle indireceğiz, bedavaya mazot vereceğiz diyorlar ya. Aynı zihniyetin temsilcileri. Yahu sen mazotu nasıl bedava vereceksin ya? Hangi kaynakla bunu vereceksin? 6 yıl SSK'ya genel müdürlük yaptın, başa baş noktasından aldın, zarar noktasında bıraktın. E şimdi tabi genç kuşak 2,5 milyon ilk defa oy kullanacak. Bunları bilmez, o bunları yaşamadı. Bunları bilmediği için de onlar zannediyorlar ki bunlar yapılabilir. İşçiler kuyruklarda bekledi maaşını almak için. Emekli işçi kuyruklarda bekledi, alamıyorlar.
Çiftçi mazot burada ve biz delikli paraya muhtaç hale geldik. Önüne gelen ne diyordu, o bir veriyorsa ben beş vereceğim diyordu. Birileri anahtar sallıyordu. Bunların hiçbirisi oldu mu? Olmadı. Ama bize bu ülkenin düşünenleri olarak sorumluluk noktasında olan insanlar olarak, milletini vatanını seven insanlar olarak ciddi sorumluluklar düşüyor. Aslında bizim bunları halkımıza anlatmamız lazım.
Ben kendi arkadaşlarım ya, arkadaşlarıma soruyordum. Şu anda kaç derslik yaptık diyordum, inanın arkadaşlarımın hiçbirisi bana doğru cevabı veremiyordu. Bakanlar kurulundaki arkadaşlarım doğru cevabı veremezse, millet ne kadar derslik yaptığımızı nereden bilecek? Öyleyse ne yapacağız, devamlı tekrar tekrar tekrar. Bunu yapmadıkça bu yapılanları kalıcı kılmak da mümkün değil.
Şu anda bakıyorsunuz, Marmaray 18 ayda 73,5 milyon yolcu geçti. Şimdi Avrasya tüneli yapılıyor, yavuz sultan selim köprüsü yapılıyor. Bunlar Türkiye'ye çağ atlatan eserler. Bu eserleri gören devlet başkanları, bu ülke işi bitirmiş olarak bakıyor. Şu anda körfez geçişi bittiği anda o da ciddi ses getirecek. İstanbul – İzmir 3,5 saate iniyor. Siz dünyanın üç tane asma köprüsünden bir tanesini oraya yapıyorsunuz. Bunlar zar zor da olsa kararlarını alıp adımları attığımız konular. Ama burada bir şey başardık biz. Yap işlet devret. Burada biz 9 milyar dolar İzmit geçişinde oranın yapım masrafı var. Biz buna para vermiyoruz. Burayı onlar yapacak. Aynı şekilde yavuz sultan selim köprüsünün maliyeti 12 milyar avro. 25 yıl işletecekler, ama 22 milyar avro kira verecekler.
Beyefendi çıkıyor projeden bahsediyor. Buna sorun proje nedir plan nedir bilmez. Birisinde kalkıyor diyor ki bana 4 yıl süre verin, bu ülkede işsiz kalmayacak diyor. Öbüründe de diyor ki, bu proje 20 yıllıktır, 20 yıl sonra işsizliği yüzde 5'e indireceğim. E şimdi tabi genç kuşak 2,5 milyon ilk defa oy kullanacak. Bunları bilmez, o bunları yaşamadı. Bunları bilmediği için de onlar zannediyorlar ki bunlar yapılabilir. İşçiler kuyruklarda bekledi maaşını almak için. Emekli işçi kuyruklarda bekledi, alamıyorlar.
Çiftçi mazot burada ve biz delikli paraya muhtaç hale geldik. Önüne gelen ne diyordu, o bir veriyorsa ben beş vereceğim diyordu. Birileri anahtar sallıyordu. Bunların hiçbirisi oldu mu? Olmadı. Ama bize bu ülkenin düşünenleri olarak sorumluluk noktasında olan insanlar olarak, milletini vatanını seven insanlar olarak ciddi sorumluluklar düşüyor. Aslında bizim bunları halkımıza anlatmamız lazım.
Ben kendi arkadaşlarım ya, arkadaşlarıma soruyordum. Şu anda kaç derslik yaptık diyordum, inanın arkadaşlarımın hiçbirisi bana doğru cevabı veremiyordu. Bakanlar kurulundaki arkadaşlarım doğru cevabı veremezse, millet ne kadar derslik yaptığımızı nereden bilecek? Öyleyse ne yapacağız, devamlı tekrar tekrar tekrar. Bunu yapmadıkça bu yapılanları kalıcı kılmak da mümkün değil.
Şu anda bakıyorsunuz, Marmaray 18 ayda 73,5 milyon yolcu geçti. Şimdi Avrasya tüneli yapılıyor, yavuz sultan selim köprüsü yapılıyor. Bunlar Türkiye'ye çağ atlatan eserler. Bu eserleri gören devlet başkanları, bu ülke işi bitirmiş olarak bakıyor. Şu anda körfez geçişi bittiği anda o da ciddi ses getirecek. İstanbul – İzmir 3,5 saate iniyor. Siz dünyanın üç tane asma köprüsünden bir tanesini oraya yapıyorsunuz. Bunlar zar zor da olsa kararlarını alıp adımları attığımız konular. Ama burada bir şey başardık biz. Yap işlet devret. Burada biz 9 milyar dolar İzmit geçişinde oranın yapım masrafı var. Biz buna para vermiyoruz. Burayı onlar yapacak. Aynı şekilde yavuz sultan selim köprüsünün maliyeti 12 milyar avro. 25 yıl işletecekler, ama 22 milyar avro kira verecekler.
Beyefendi çıkıyor projeden bahsediyor. Buna sorun proje nedir plan nedir bilmez. Birisinde kalkıyor diyor ki bana 4 yıl süre verin, bu ülkede işsiz kalmayacak diyor. Öbüründe de diyor ki, bu proje 20 yıllıktır, 20 yıl sonra işsizliği yüzde 5'e indireceğim. E şimdi nasıl oluyor? Bir tanesinde diyorsun ki 4 yıl, öbüründe 20 yılda yüzde 5'e indireceğim.
Çalışarak düşünerek üzerinde konuşulmuş şeyler değil bunlar. Hamdolsun biz ispatla, yaşayarak geldik. Başkanlık sistemiyle bunların yürütülebileceğine inanıyoruz. Tabi milletin umutlarını hayallerini bunlar istismar ediyorlar. Bu istismarı yaparak siyaset yapmak, parlamenter sistemin en büyük zaafıdır. Ama başkanlık sisteminde böyle bir şey asla mümkün olmaz. Çünkü bu sistemde yüzde 50+1 oyla seçilmek zorundasınız. Ha şimdi İtalya farklı bir şey getirdi. O da enteresan. O neye alternatif getirdi, koalisyon sistemlerine. Çünkü koalisyon sistemleriyle bu işin yürümeyeceğini kabul ettiler. O zaman dediler ki yüzde 40 oy alan tek başına hükümeti kurabilecek noktaya gelecek dediler.
Bu arayış niye? Başarısızlığı gördüler. Başarısızlığı gördükleri için bu adımı attılar. Eğer yüzde 40'ı yakalayan olmazsa, seçim öncesi koalisyonla yüzde 40'ı yakalamanın yolunu açacağız. Öyle veya böyle koalisyon olmayacak. Çünkü bedel ödediler. İtalya'nın durumu iyi değil, onu gördükleri için bu adımı atıyorlar. Kazanan söylediklerini yapmakla mükelleftir, nerede, başkanlık sisteminde. Yapmazsa, millet onu sandığa gömer.
Parlamenter sisteminde nice çarpıklık yaşadık yaşıyoruz. Biz dertliyiz. Karşımızda her seçimde olmayacak sözlerle milletin karşısına çıkan, her seçimde kaybeden, ama sürekli koltuğunu koruyan genel başkanlar var. Hiçbirinin birinci olmak gibi bir derdi yok. (f5haber)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.