Beklenmedik gelecek olsa da, başlıktaki soru yıllardır bilim insanlarının kafalarında soru işaretlerine neden olan bir sorudur. Bilim böyledir, aşina olduğumuz ama cevaplanmamış birçok gizem perdesinin peşinde koşar. Çünkü aşinalıktan kaynaklanan duyarsızlık, birçok kıymetli gerçeği gözümüzün önünde olmalarına rağmen kaçırmamıza neden olabilir. Bilim, buna engel olan müthiş bir araçtır. Soru her ne kadar kolay geliyor olsa da, bir türlü aydınlatılamamıştır. Sahi, heteroseksüel erkekler neden dişilerin göğüs bölgesinde bulunan yağlı bir doku parçasına bu kadar kafayı takmış durumdalar? Bilim insanlarının bu konuda yeni bir teorisi var.
Birbirine Karıştırılan Terimler: Meme ve Göğüs
Önce terimleri temizleyelim: her ne kadar tuhaf bir şekilde "kibar" olduğu iddia ediliyorsa da "göğüs" ile "meme" aynı şeyler değildir. Eş anlamlı olarak kullanılmaları bilimsel olarak hatalıdır. Örneğin "göğüs kanseri" diye bir kanser türü yoktur (eğer göğüsteki deri kanseri kastedilmiyorsa). Yaygın olarak bilinen o kanser türünün adı "meme kanseri"dir. Göğüs, bilimsel adıyla "toraks" (thorax) olarak bilinir. Hayvanlar Alemi içerisindeki sayısız hayvanın, dolayısıyla insanın da, boynu ile karnı arasındaki bölgeye işaret eder. Türüne bağlı olarak göğüs bölgesinde, vücudun içinde ve dışında çok sayıda yapı ve organ bulunabilir: kalp, akciğerler, göğüs kafesi, "meme" de, Memeli Hayvanlar Sınıfı'nda bulunan bu yapılardan biridir.
Çoğunda öyle olsa da, her memeli hayvanın memeleri göğsünde bulunmak zorunda değildir; ancak bu sınıf içerisindeki insan (Homo sapiens) türünün hem dişilerinde, hem de erkeklerinde meme, göğüste bulunur. Meme, özellikle Primatlar Takımı'nda (dolayısıyla insanlarda) göğüste bulunan, dişilerde süt bezlerini barındıran, erkeklerde ise evrimsel süreç dolayısıyla neredeyse tamamen körelmiş bir organdır. Konunun anlaşılması için bunun netleştirilmesi gerekmektedir. Şimdi, ana konumuza dönelim:
Erkekler Neden Memeleri Sever?
Erkeklerin neden dişi memelerine bu kadar düşkün oldukları konusunda bugüne kadar çok sayıda teori ileri sürülmüştü. Bunlardan bazıları, halk arasında popüler olsa da, düpedüz yanlıştır: Örneğin kadın memelerinin büyüklüğünün, süt verme kapasitesi ile hiçbir ilgisi yoktur; dolayısıyla erkekler (eğer ki kitleler halinde ve nesiller boyunca yanlış bir sinyalin peşinden koşmadılarsa), dişileri daha fazla süt verme ihtimaline yönelik bir seçilime maruz bırakmış olamaz. Yani erkeklerin meme düşkünlüğünün cevabı, bu tür bir cinsel seçilim değildir.
Diğer teoriler, genelde Freud'a atfedilen ve pratik olarak test edilmesi pek mümkün olmayan (veya güvenli bir şekilde test edilmesi çok zor olan), bilinçaltıyla ilgili teorilerdi. Bazılarıysa evrimsel antropolojiden gücünü alıyordu. Örneğin bir teoriye göre sıradan bir yağ bezi olan memeler, süt verme kapasitesini değil, kadın doğurganlığını sinyalliyordu.
Pleistosen Dönem'de (günümüzden 2.6 milyon ila 12.000 yıl öncesi arasında) açlık, ölüm kalım meselesiydi ve bu dönemde zayıf olmamak, besin bulabilme ve hayatta kalma başarısını yansıtıyordu. Memeleri büyük olan bir kadın, bu yağ dokusunu besleyebilecek kadar besin bulabiliyor demekti ve bu nedenle bu tür kadınları seçen erkekler (ve onların soy hattı), evrimsel avantaja sahipti. Elbette sadece bu da değil: Tıpkı günümüzde olduğu gibi, geçmişte de kadınların yaşı ilerledikçe, memelerinin fiziksel görünümü değişmekteydi. Dolayısıyla meme, doğurganlığın bir sembolü olarak evrimsel bir göreve sahipti. Erkekler, meme şekline göre dişilerin doğurganlığını tespit edebiliyordu.
Tabii bu tür bir cinsel seçilim, doğal seçilim ile dengelenmekteydi: Çünkü eğer yağ dokusu doğurganlık ve hayatta kalma becerisi sembolüyse, vücudun her yerinde yağ birikerek bu sinyal verilebilirdi; ancak atalarımız Afrika'nın sıcak savanalarında evrimleştiği için, bu kadar sıcak bir habitatta vücudun her yanına dağılmış (ve vücudu aşırı sıcak tutan) yağlar dezavantajlıydı.
Burada memelere düşen bir diğer rol, kadının hamileliğini sinyallemekti: Günümüzde "90-60-90" gibi terimlerle ifade edilen "kum saati" figürü, hamilelikte bu oranını yitirmekteydi. Bu da erkeklerin hamile dişileri kolayca ayırt edebilmesini ve sınırlı olan kaynaklarını henüz hamile olmayan dişilere ayırmalarını sağlamaktaydı. Ayrıca simetri de sağlık sembolü olduğu için, simetriyi sinyalleyen memelerin seçilmesi çok olasıydı.
Konu hakkındaki diğer teoriler ise evrimsel biyolojinin gücü sayesinde geliştirilebilmiş; fakat destekleyici pek fazla veri toplanamamış olmasından ötürü yaygın kabul görememiş teorilerdi. Şimdi bu teorilere bir yenisi daha eklendi; ancak bu, doğrudan test edilebilir olması bakımından umut vaat ediyor.
Emory Üniversitesi’nde Psikiyatri Bölümü'nde çalışan Profesör Larry Young, insanın evrimsel sürecinde anne ile bebek arasındaki ilişkiyi güçlendirmek için emzirme sürecinde bebekte birtakım sinir ağlarının (nöral ağlar) evrimleştiğini düşünüyor. Bu nöral ağlar, bebeklik çağını geçip ergenliğe ulaşan erkek bireylerde farklılaşarak farklı bir amaca hizmet eder hale geliyor olabilir. Bebeklik çağlarında hayatta kalmak için anne sütüne, dolayısıyla annenin memesine muhtaç olan erkek bireyler, ergenlikten sonra cinsel dürtülerin de etkisiyle kadın memelerine karşı ilgi duyuyor olabilir. Eğer bu teori güçlenebilirse, hem Freudyen yaklaşımı içine alması, hem de kendisinden önce gelen sinirbilimsel açıklamaların omuzlarında yükselmesi bakımından bilim için önem arz edebilir.
Emzirme esnasında kadınların meme ucu uyarıldığında annenin beyninde "aşk kimyasalı" olarak da bilinen oksitosin salgılanır. Bu hormon, annenin dikkatini bebek üzerinde toplamasına yardım eder ve onunla ilgilenmesi konusunda destek olur. İlginçtir ki son yıllarda yapılan araştırmalar, bu hormonun salgılanmasını sağlayan nöral devrenin aslında annelerin bebekler için kullanmalarını sağlamak amacıyla oluşmadığını gösterdi.
Birçok araştırma kadınların büyük çoğunluğunda meme ucunu uyarmanın cinsel istek uyandırdığını ve vajinal ile klitoral uyarım ile aynı beyin bölgelerini faaliyete geçirdiğini göstermiştir. Bir erkek, partnerinin meme ucuna dokunduğunda veya masaj yaptığında, bu eylem kadının beyninde oksitosin salgılanmasına yol açar. Anne ile bebek ilişkisini düşündüğümüzde bir önceki bahsettiğimiz durum için şunu diyebiliriz: oksitosin kadının dikkatini ve ilgisini partnerinin üstünde toplamasını yardım ediyor ve bu kişiyle arasındaki bağı güçlendiriyor.
Bu da bizi heyecan verici bir ihtimale götürüyor: Erkekler bu davranışı kadınlar üstünde yaptıkça partnerlerinin kendilerine olan bağı artıyor. Evrimsel süreçte bu durum erkeklerin bu davranışı tekrarlamaları ve bunu yapmak istemeleri şeklinde insanın fizyolojik ve psikolojik yapısını şekillendiriyor. Evrimin en temel unsurlarından bir şüphesiz üreme ve neslin devamıdır. Neslin devamını sağlamak için de karşı cinslerin birbirlerine yakınlaşmaları gerekmektedir. Oksitosin hormonu bu yakınlaşmayı sağlamada önemli bir rol oynamaktadır. Young kendi sözleriyle bu gelişmeleri şu şekilde yorumluyor:
Erkeklerin kadın memelerine olan ilgisi heteroseksüel erkeklerde olan ve ergenlikle beraber harekete geçen bir beyin organizasyonudur. Evrim erkeklerdeki bu beyin organizasyonunu kadınlara karşı cinsel ilgi uyandıracak şekilde seçti çünkü sonuç olarak bu organizasyon kadınların bağlanma duygularını güçlendiriyor ve onları partnerine daha bağlı yapıyordu.
Neden Sadece İnsan Erkekleri, Dişilerinin Memelerine Bu Kadar İlgi Duyuyor?
Dr. Young'un evrim teorisinden gücünü alan yeni teorisi, zor bir soruya cevap vermemizi sağlayabilir: Neden diğer memeli hayvanlarda ve maymunlarda dişilerin memeleri bu kadar ön planda değil? Neden sadece insanların erkekleri dişi memelerine bu kadar ilgi duyuyor?
Young’ın düşüncesine göre bu durum tek eşlilikten kaynaklanıyor çünkü memeli hayvanların 97%’sinde tek eşlilik görülmüyor. Dolayısıyla çiftler arasında insanda olduğu kadar güçlü bir bağlılığa da ihtiyaç duyulmuyor. İkinci bir sebep olarak bizim fizyolojik yapımız ve cinsel ilişki esnasındaki pozisyonlarımız geliyor olabilir. İnsanlar birçok memeli hayvanın aksine iki ayağının üstünde kolayca dik durabilen ve yüz yüze bakarak cinsel ilişkide bulunan canlılar. Bu durum da erkeklerin kadınların meme uçlarına dokunması için daha fazla fırsat veriyor.
Tek eşli tarla farelerinde meme uçları aşağıya doğru sarkıyor ve bu hayvanlar arkadan çiftleştikleri için (köpek stili seks) onlarda bu tür bir evrimsel adaptasyon gerçekleşmemiş olabilir. Bu durumda insanın cinsel evrim süreci kadın memelerine daha fazla önem vermiş diyebiliriz ve erkeğin kadın memelerine olan ilgisi zaman içinde bir beyin nöral ağı geliştirmiş olmalı. En güncel bilgilerin de dahil olduğu bildiğimiz her şeyi göz önüne alırsak bu evrimsel değişikliğin en büyük sebebinin kadının partnerine olan bağlığını ve annelik bağını güçlendirmek olması çok olası gözüküyor.
Reklamı Kapat
Young’ın öne sürdüğü bu yaklaşımlar kültürden kültüre, milletten millete değişebilir. Evrimsel açıdan erkeklerin bu ilgisi genel olarak avantajlı bir durum olabilir ama örneğin bazı Afrika kabilelerinde kadınlar memelerini herhangi bir giysiyle örtmüyorlar ve erkekler de öyle aman aman bir ilgiyle onlara bakmıyorlar.
Ancak burada şu anlaşılmasın, bu insanlar memelerini örtmedikleri için cinsel faaliyetlerde memelerin hiçbir rolü yok demiyoruz. Meme uçlarına dokunmak bu kadınlarda cinsel uyarım sağlayabilir de sağlamayabilir de, bu konuda henüz yeterince bilimsel çalışma mevcut değildir.
Kaynak: Evrim Ağacı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.