BAĞIMSIZ ADAY EROĞLU 2015 CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ SİYASAL VİZYON BELGESİNİ AÇIKLADI
“SAĞLAM VİZYON ZORUNLU… GÜVENLE İLERİYE”
“HEDEFİMİZ ÜLKEMİZİN HAK VE HUKUKUYLA ULUSLARARASI CAMİADAKİ YERİNİ BİR AN ÖNCE ALMASI, HALKIN REFAH, GÜVEN VE HUZUR İÇİNDE YAŞAMASI”
“BARIŞÇI ÇİZGİMİZDEN AYRILMADAN DİRAYETLİ BİR DURUŞ SERGİLEMEK, TEHDİTLERİ ORTADAN KALDIRACAK, ÇIKARLARIMIZI KORUYACAK PROAKTİF BİR SİYASET YÜRÜTMEK, AVANTAJLARIMIZI İYİ KULLANMAK, ANAVATAN TÜRKİYE İLE İŞBİRLİĞİ VE UYUM İÇİNDE ÇALIŞMAK KAÇINILMAZDIR”
“ÇÖZÜM VİZYONUMUZ; GERÇEKÇİ, AKILCI, BARIŞÇI ANTLAŞMA”
Cumhurbaşkanı ve Bağımsız Cumhurbaşkanı Adayı Derviş Eroğlu, Kıbrıs Türk halkını her platformda gereği gibi temsil edebilmek için, enerji jeopolitiği, güvenlik meseleleri, küreselleşme, uluslararası hukuk ve diplomasi gibi alanlarda sağlam bir vizyona sahip olmanın, aktif bir çalışma yürütmenin zorunlu olduğunu söyledi.
Eroğlu, KKTC Cumhurbaşkanı’nın, Anayasal görevlerine ek olarak, Kıbrıs Türk halkının devam eden haklı özgürlük ve egemenlik davasının uluslararası alandaki savunucusu olduğunu kaydetti.
Kıbrıs Rum tarafının tavrı karşısında barışçı çizgiden ayrılmadan dirayetli bir duruş sergilemenin, tehditleri ortadan kaldıracak, çıkarları koruyacak proaktif bir siyaset yürütmenin, avantajları iyi kullanmanın, Anavatan Türkiye’yle işbirliği ve uyum içinde çalışmanın kaçınılmaz olduğunu ifade eden Eroğlu, ülkenin hak ve hukukuyla uluslararası camiadaki yerini bir an önce almasının, halkın refah, güven ve huzur içinde yaşamasının hedefleri olduğunu dile getirdi.
Lefkoşa Merit Otel’de basın toplantısı düzenleyen Eroğlu, Cumhurbaşkanlığı seçimi için hazırladığı vizyon belgesini kamuoyuyla paylaştı.
Eroğlu 2010 yılında ne söz vermişse yaptığını, Kıbrıs Türk halkının haklı taleplerinin kabul görmesi için çok önemli kazanımlar elde edildiğini ifade etti.
Bu süre zarfında BM Genel Sekreteri’nin, Kıbrıs meselesinin çözümü konusunda ilk kez bir “son oyundan” söz ettiğini kaydeden Eroğlu, Rum lider Nikos Anastasiades’in ekim ayı başında masadan kaçmadan önce al-ver aşamasına gelindiğini belirtti.
“RUM TARAFI DAYATMACI”
Eroğlu, Kıbrıs konusunda kritik, hatta belirleyici olabilecek bir dönemin yakın olduğunu, Rum liderliğinin, yönetim ve güç paylaşımı, mülkiyet, toprak, garantiler, vatandaşlıklar, Avrupa Birliği gibi konularda aşırı taleplerinin söz konusu olduğunu, hidrokarbon yatakları ve ortak ürünler konusunda ise tamamen dayatmacı, kendi egemenliğini dayatma amaçlı bir yaklaşım izlediğini vurguladı.
DEĞİŞEN DÜNYA DÜZENİNDE KIBRIS TÜRK HALKI
11 Eylül 2001 saldırıları sonrası Washington öncülüğünde başlayan “teröre karşı küresel savaş”, İslamofobi ve benzeri akımların yayılması konularına da işaret eden Eroğlu, buna karşın Kıbrıs Türk halkının demokrat duruşu, hukuka olan bağlılığı, çağdaş ve geleneksel değerleri barışçıl bir perspektifle sentezlemesiyle, uygarlıklar arasında kültürel bir köprü görebilecek stratejik potansiyele sahip olduğunu ifade etti.
Öte yandan Ukrayna-Gürcistan gibi eski Sovyet coğrafyasından Orta Doğu ve Afrika'ya kadar önemli çatışmalara sahne olduğunu belirten Eroğlu, 2020 vizyonunun açık bir anlatımla, Kıbrıs Türk halkının uluslararası toplum ile entegrasyonunu ve milli güvenliğini aynı anda önceleyen bir vizyon olduğunu kaydetti.
Eroğlu, 21. yüzyılda Doğu Akdeniz havzasında yaşanan etnik ve mezhepsel temelli çatışmaların aksine, Kıbrıs adasında çatışmasızlık ortamının hüküm sürmesinin “barış” kavramının gerçek mahiyetinin doğru anlaşılmasını zorunlu kıldığını da ifade etti.
“HAKLARIMIZ VE GÜVENLİĞİMİZ ÖN PLANDA OLMALI”
Cumhurbaşkanı Eroğlu konuşmasında bir toplumun geleceğine mal olabilecek siyasi maceracılık ve hayalciliğin “çözüm iradesi” olmadığı gibi, “değişim iradesinin” de siyasal-ekonomik-sosyal hayattaki sorunlar bahane edilerek haklar ve güvenliğin feda edilmesi anlamına gelmediğini ifade etti.
Eroğlu, Kıbrıs Türk toplumunun “değişim” istediğini söz konusu isteğin haklı gerekçeleri yansıttığını fakat “değişimin” ideolojik bir saplantı değil, rasyonel bir hedef olursa doğru ve yapıcı olacağını anlattı.
Eroğlu, “Çözüm” için ‘barıştan’ taviz verilmesi Cumhurbaşkanlığı makamını, her iki toplumun gelecek nesilleri adına ağır bir tarihsel sorumluluk altında bırakır. Dolayısıyla biz, ‘barışı’ konsolide edecek bir ‘çözümü’ arıyoruz ve böyle bir ‘çözüm’ için tüm gücümüzle uğraş vermeyi sürdüreceğiz” dedi.
ENERJİ JEOPOLİTİĞİNİN ÖNEMİ
Enerji jeopolitiğinin KKTC ve Türkiye açısından önemine de değinen Cumhurbaşkanı Eroğlu, yapılan çalışmaların Türkiye'nin doğal gaz tüketiminin yakın gelecekte önemli ölçüde artacağını ortaya koyduğunu, özellikle ekonomik büyüme ve bu çerçevede sanayinin enerji ihtiyacı bağlamında doğal gazın payının artmasının dikkat çekici olduğunu söyledi.
Eroğlu, Ankara'nın stratejik öncelikleri arasında olan doğal gaz alanında kaynak ülkelerin çeşitlendirilmesi ve bir enerji geçiş merkezi (hub) olma hedeflerinin, Doğu Akdeniz enerji jeopolitiğinin Anavatan Türkiye açısından da kritik bir konu olduğunu gösterdiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Söz konusu kaynaklar dünya doğal gaz piyasası dengelerini yapısal olarak değiştirecek büyüklükte olmasa da; bizi ve bölgedeki bazı devletleri enerji konusunda kendine yeten bir konuma getirebilir, küçük ve orta ölçekli ekonomiler için de önemli kaynak yaratabilecek potansiyeldedir… 2020 hedeflerimizin en önemli parçalarından olan bu konu, egemenlik haklarımızın ve hakça paylaşım değerlerimizin, enerji jeopolitiği alanındaki bir yansıması konumundadır” ifadelerini kullandı.
“HİDROKARBON YATAKLARI BARIŞA HİZMET EDEBİLMELİDİR”
Kıbrıs Rum tarafına ve uluslararası topluma çağrıda bulunan Eroğlu “Anavatan Türkiye, dünya enerji sektörü ve piyasasının saygın, prestijli ve yükselen bir aktörüdür. Kıbrıs Türk toplumu barışçı, ilerlemeyi ve ekonomik kalkınmayı hedefleyen, işbirliğine açık bir yapıdadır. Dolayısıyla bölgesel gerilim ve krize neden olacak yaklaşımların terk edilmesi ve Doğu Akdeniz hidrokarbon kaynaklarının bir çatışma değil, uzlaşma zeminine hizmet etmesi gerekliliğine inanıyoruz.” dedi.
AB ÜYESİ OLMAK…
“AB üyesi” olmaktan çok “AB'nin nasıl bir üyesi” olunacağına ilişkin stratejik tercihlerin hâlihazırda AB içinde çok farklı durumdaki devletlerden hangisinin kaderinin paylaşılacağıyla orantılı olduğuna işaret eden Eroğlu, Avrupa’da radikal sağ hareketlerin yükselmesi, göçmen-karşıtı politikalar ve nefret söylemi kullanan siyasal hareketlerin zemin bulabilmesinin, “değerler öncelikli” Avrupa vizyonu açısından endişeyle takip edilen konulardan olduğunu belirtti.
DIŞ POLİTİKA…
İngiltere ile iyi ilişkiler sürdürebilmek ve İngiltere'nin Kıbrıs Türk halkına yapılan haksızlıklar karşısında üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesinin dış politika alanında gözetilen hususların başında geldiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Eroğlu, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ile ilişkilerin de dış politikanın önemli bir parçasını oluşturduğunu kaydetti.
“ÇÖZÜM VİZYONUMUZ; GERÇEKÇİ, AKILCI, BARIŞÇI ANTLAŞMA”
Doğu Akdeniz bölgesinde siyasi-askeri istikrarsızlığın ön plana çıktığı koşullarda Kuzey Kıbrıs'ın ve adanın bir çatışmasızlık statükosu ortaya koymasını istediklerini kaydeden Eroğlu, “Kıbrıs'ta 1963-1974 arası yaşanan dönem, Doğu Akdeniz havzasında yaşanan mevcut çatışmaları fazlasıyla anımsatır niteliktedir. Bu nedenle biz, 1974 Barış Harekâtı'nın sadece Kıbrıs Türk toplumunu bir etnik temizlikten kurtarması ve Batı demokratik değerleri ile bağdaşmayan bir rejime son vermesi dolayısıyla değil; aynı zamanda mevcut politik-hukuki sorunlara karşın fiili olarak adada çatışmasızlık ortamı ve istikrar sağlaması bakımından da önemli olduğunu düşünmekteyiz” dedi.
Eroğlu, 11 Şubat 2014 Deklarasyonu'nda da ifade edilen ilkeler çerçevesinde, Kıbrıs Türk toplumunun olası en kötü ekonomik ve siyasi kriz koşullarında dahi, ırkçı önyargılardan ve etnik ayrımcılıktan korunabileceği etkin ve fiili garantilerin varlığını sürdürmesinin önemine de vurgu yaptı.
Kıbrıs Türk toplumunun en az Güney Kıbrıs kadar egemen hak sahibi olduğunu belirten Eroğlu, radikal ideolojik saplantılarla değil; barışçı bir ortaklık ve eşitlik kültürü ile hareket ettiklerini ve etmeyi sürdüreceklerini söyledi.
TEMEL PERSPEKTİF
Eroğlu, “2015-2020 döneminde müzakere sürecini etkin yönetebilmek, çözüm için doğru zemini bulmak temel perspektifimiz olacaktır” diye konuştu ve müzakere masasındaki konularla ilgili tutumunu şöyle anlattı:
YÖNETİM VE GÜÇ PAYLAŞIMI
“Yönetim ve Güç Paylaşımı alanındaki tutumumuz, temel parametreler olan iki toplumlu, 2 kesimli, siyasi eşitliğe dayalı bir federasyonu öngörmektedir. Federal yapı, eşit statüde 2 kurucu devletten oluşacaktır. Egemenliğin eşit şekilde Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlardan, yani Ada'daki iki halktan kaynaklandığı teyit ve tescil edilmiştir. Dolayısıyla Kıbrıs Rum tarafının, öngörülen yeni ortaklığın sözde 'Kıbrıs Cumhuriyeti'nin evrimsel dönüşümüyle ortaya çıkacağı’ iddiası mesnetsizdir. Ortaklık ruhu ve siyasi eşitlik, öngörülen federal yapının, yürütme erki dâhil, her seviyesinde Kıbrıslı Türklerin eşit katılım ve temsiliyetini gerektirir. Ortak olacaksak, ülkenin en yüksek makamı olan Başkanlık makamında yine bizim seçeceğimiz bir Kıbrıslı Türk'ün de oturması, Rum toplumunun seçeceği bir Kıbrıslı Rum'un oturması kadar önemlidir.
AVRUPA BİRLİĞİ
AB alanındaki çözüm ve üyelik vizyonumuzun ana prensibi, iki toplumlu, iki kesimli federasyonun gerektirdiği derogasyonların kalıcı olması, bunu güvence altına almak için ise varılacak anlaşmanın Avrupa Birliği'nin Birincil Hukuk'u olmasıdır.
MÜLKİYET
Kıbrıs sorununun en hassas konularından biri olan Mülkiyet başlığında sunduğumuz kapsamlı öneriler BM Genel Sekreteri tarafından takdir görmüştür. Bizim bu konunun takas, tazminat ve sınırlı iade yöntemiyle çözümlenmesi, bu yapılırken ekonomik, sosyal ve insani boyutların göz önünde bulundurularak yeni mağduriyetler yaratılmaması şeklinde özetlenebilecek prensiplerimiz, uluslararası toplumun belirtilen hususlardaki yaklaşımıyla uyum içinde olup uluslararası hukuka da uygundur.
TOPRAK
Toprak ayarlamaları alanı da hassasiyet gerektiren konulardan biri olup, bu konunun harita ve rakam boyutlarının en son görüşülecek noktalar olduğu hususunda mutabakat vardır ve bu mutabakat BM Genel Sekreterinin 4 Mart 2011 tarihli raporuna da girmiştir. Mülkiyet alanında olduğu gibi Toprak ayarlamaları alanında da riayet edilmesi gereken ana prensip, iki kesimliliğin korunması ve konunun halkımız açısından ekonomik, sosyal, insani ve güvenlikle ilgili sıkıntılar, yeni riskler yaratmamasıdır.
GÜVENLİK VE GARANTİLER
Güvenlik ve Garantiler bizim için yaşamsal bir konudur. Biz mevcut garanti sisteminin, yani Türkiye'nin etkin ve fiili garantisinin devam edeceği bir antlaşma istiyoruz ve geçmiş tecrübeler, ayrıca bölgemizde ve dünyada cereyan eden olaylar ışığında bunu talep etmek en doğal hakkımızdır. Güvenle, birlikte ileriye gideceğiz.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.