Gördüğünüz fotoğraftaki bu adamın adı Mehmet Baransu…
Elindeki valizde Türk ordusunun şerefli subaylarından 365’ine ait “gizli tanık” belgeleri var.
Kendisine verilen bu bavulu götürüp savcılara verdi.
Bu iğrenç bavuldan Balyoz Kumpas Davası çıktı ve 365 kişinin hayatı kaydırıldı.
FETÖ döneminin en iğrenç sayfalarından biridir.
O bavuldan çıkan bir kahramanın kısa hikayesi
O bavuldan çıkan gizli tanık iftiralarla 3.5 yıl hapis yatan komutanlardan biri, bugün Azerbaycan’ın Bakü şehrinde görevde.
Karabağ’ın kurtarılma operasyonunda Azerbaycan ordusu ile çalıştı.
Bugün Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev’in danışmanlarından biridir.
O bavulu taşıyan adam bugün Metris Cezaevin'de.
O günden beri yargıda kumpas hazırlayanların servis ettiği bilgileri hiç incelemeden ekranlara, sayfalara taşıyan gazetecilere ve medyacılara “Bavul Medyası” deniyor.
Şimdi yazacaklarımı bu ön bilginin ışığında okuyun.
Türk siyaset tarihine geçen bir gece: 23 Mart 2025
O gece, ilerde Türkiye siyasi tarihinde çok önemli yeni bir dönemin başlangıç gecesiydi.
Gelin şimdi o geceye birlikte Saraçhane Meydanı'na dönelim.
Miting devam ediyor.
O sırada iktidara yakın CNN Türk ve A Haber gibi televizyon kanallarında konuşan kafalar, savcılık ifadelerinde “O demiş, bu demiş’ten” ibaret boş suçlamaları, ellerinde sopalar, şemalar üzerinde ballandıra ballandıra, gerçekmiş gibi sunma gayreti içinde.
Yukarıdan acil koduyla RTÜK Başkanı'na talimat geliyor
Aynı saatlerde üç muhalif kanal mitingi canlı yayınlıyor.
İşte tam o dakikalarda RTÜK Başkanı'nın cansiperane müdahalesi geliyor.
Bir yerden acil koduyla talimat geldiği besbelli.
Çünkü pürtelaş devreye girip mitingi canlı yayınlayan kanalları alenen tehdit ediyor.
Kanunen yayınlanmakta olan programlara müdahale hakkı olmadığını en iyi kendisi biliyor.
Bu telaşın nedenini ertesi gün anlayacağız
Ama emir yüksek yerden gelmiş ve artık kanun falan hiç önemli değil.
“Canlı yayınları kesin yoksa kanallarınızı kapatırım” diye tehdit ediyor.
Peki nedir bu telaşın bu korkunun nedeni?
Onu da ertesi gün anlayacağız.
Şimdi yine Saraçhane Mitingi'ne dönelim.
RTÜK Başkanı tehdit ederken Saraçhane'yi 2,5 milyon kişi izliyor
Miting devam ederken İstanbul Büyükşehir Seçilmiş Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun X hesabından canlı yayınlanıyor.
O an itibariyle 2.5 milyon kişi bu hesap üzerinden mitingi izliyor.
Bir Türkiye rekoru…
Belki de dünya rekoru…
Ama bitmedi…
RTÜK Başkanı tenditle yayını kestirince muhalefet izleyicisi 5 milyona çıkıyor
Üç muhalif kanal mitingi canlı yayınlamayı kestiği anda, X üzerinden yapılan yayını canlı izleyen sayısı 5 milyonu geçiyor.
Çünkü mitingi muhalif kanallardan izleyen insanlar da yayın kesildiği anda X’e geçiyor.
Düşünün…
5.5 milyon kişi…
Gecenin o saatinde 5.5 milyon insan iktidar kanallarının, FETÖ dönemini andıran “Bavulla servis edilmiş” haberlerini değil otobüsün üstünden söylenenleri, Zülfü Livaneli'yi izliyor.
O saatlerde CNN Türk ve A Haber'i kaç kişi izliyor?
Aynı saatlerde iktidarın “Konuşan Yakup Cemilleri” ellerinde sopalar, gizli tanıkların “Duydum, öyle demiş” haberlerini gerçekmiş gibi anlatma çabasında.
Peki onları kaç kişi izliyor aynı saatte.
Gazeteci merakımla, televizyon reytingleri konusunda uzman bir arkadaşımı arayıp soruyorum.
“Şu an CNN Türk ve A Haberi kaç kişi izliyor?”
İkisini toplam izleyen insan sayısı 600 bin kişi
Aldığım bilgi aynen şöyle:
CNN’in “share’ini” 1.5 olarak ilan ediyorlar. A Haber de 0.5.
İkisinin toplamı 2 share eder.
Bu da yaklaşık 0.8 reytinge tekabül eder.
Yani o saatte bu iki kanalı izleyen insan sayısı 600-700 bin kişi.
Hadi buna TV100 vs. gibi onlarca ufak tefek iktidar yanlısı haber kanallarını ekleyin.
Hepsini toplasanız 1 milyon kişiyi geçmez.
Aynı anda Saraçhane'yi izleyen insan sayısı 5,5 milyon
Oysa aynı dakikalarda X üzerinden 5.5 milyon kişi Saraçhane’yi izliyor.
Bu arada RTÜK başkanının hiçbir kanuni yetkiye dayanmadan yaptığı tehditle 3 muhalif kanalın yayını kesmesinden sonra, X yayınlarının izlenişindeki anormal artış, bu üç muhalif kanalın da o gece rekor izlenme aldığını gösteriyor.
Bunu nereden anlıyoruz?
Çok basit. İktidara çok yakın bir şirketten.
Ertesi gün TV reyting şirketinden gelen tuhaf not
Ertesi gün, Türk televizyonculuk ölçüm tarihinde belki de hiç görmediğimiz bir olayı yaşıyoruz.
Türkiye’de televizyon izlenme ölçümlerini yapan şirket, abonelerine iki gün üst üste şu notu geçiyor:
“GÜNLÜK RAPOR HAKKINDA;
DATA YÜKLENMESİNDEN KAYNAKLANAN BİR SORUN SEBEBİ İLE DÜNE AİT GÜNLÜK DAKİKA RAPORU GEÇ GÖNDERİLECEKTİR.”
İktidara çok yakın reyting şirketi cuma ve cumartesi gecesi reyting ölçümlerini geçmiyor…
Bir günlük “Data yükleme arızası” belki anlaşılabilir bir şey.
Ama iki gün üst üste olunca…
Belli ki RTÜK gibi reyting şirketine de yukarıdan emir gelmiş
Belli ki o gece sadece RTÜK’e değil, reyting şirketine de “yukarılardan bir emir” gitmiş.
“Saraçhane gecelerinin reytinglerini, gerekli düzeltmeleri yapıp öyle gönderin…”
Bunları bir kenara not edin.
İletişim Başkanlığı medyasının çöküş gecesi
Çünkü cumartesi gecesi, Türkiye’de “İletişim Başkanlığı medyasının çöküş gecesidir.”
Hani reji odalarına verilen talimatla yönetilen, konuşan kafaların bile tepeden akredite, “En ziyade ilgiye mazhar gazetecilerin” ekrana çıkabildiği konuşan kafa medyası..
Öyle anlaşılıyor ki, İletişim ve RTÜK başkanları ile reyting şirketi işte bu çöküşü perdelemek için fazla mesai yapmak zorunda kalmış o gece…
O gece iktidara yakın medya kuruluşları tıpkı 31 Mart Seçimleri'ndeki gibi, etkisizliklerini bütün Türkiye’ye ispat ettiler.
Bu haber şirketlerinin sahipleri ailelere naçizane tavsiyem.
Haber kanallarınız itibarsızlığın dibine vurdu.
Hiç olmazsa Kanal D ve ATV gibi büyük markalarınızı İletişim Başkanlığının emrine amade etmeyin.
Ertesi sabah şöyle 38 milyonluk bir gerçek önümüzde duruyordu
Merak ediyorum.
Cumhurbaşkanı ve AKP, algı operasyonları ve ölçüsüz yandaşlıkla itibarsızlaştırılan medyanın hiçbir işe yaramadığını cumartesi gecesi bir defa daha gördü mü…
Görmediyse devam edeyim.
Ertesi sabah, yani pazar günü uyandığımızda önümüzde şöyle bir sosyal medya gerçeği duruyordu:
Gece boyunca Ekrem İmamoğlu için, 38 milyon “hashtag yanındayız” mesajı atılmıştı.
Onun yanında ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenen “Emret Başkomutan inelim” mesajı vardı.
Onların sayısı 13 milyondu.
O gece iktidar medyası gizli tanıkların emrindeyken 1 milyon kişi sokaktaydı
Aynı gece İstanbul’da 1 milyona yakın insan sokaklardaydı.
31 Mart Seçimleri'nde muhalefet renklerine bürünen bütün Akdeniz, Ege, Marmara, Trakya sahil bölgelerinde, İç Ege’de yüzbinlerce insan sokaklardaydı.
Ama asıl şaşırtıcı görüntüler Konya, Rize, Trabzon gibi AKP kalelerinden geliyordu.
İktidar fonlarıyla, örtülü ödenekle taşınmış insanlar değildi bu kalabalıklar.
İki saatlik bir miting için civar illerden, ilçelerden devşirilmiş bindirilmiş kıtalar değildi.
Yiyecek yemekleri, içecek suları bile yoktu.
Ve yaş ortalaması gençti..
Çok gençti…
CHP bugün dünya merkez solunun en büyük partisi
Bir nokta daha.
Farkında mısınız?
Cumartesi gecesi Avrupa’da yeni bir dönemin başlangıcıydı.
Yepyeni bir sosyal demokrat parti doğuyordu.
Diri, cesur, barışçı ama azimli.
Genç bir parti doğuyordu.
31 Mart’ta aldığı yüzde 37 oy ile bugün sosyalist enternasyonalin en büyük partisi oldu.
Ama en önemlisi, dünyanın bütün öteki merkez sol ve sağ partileri topluma umut erecek genç ve dinamik lider sıkıntısı çekerken CHP’nin bugün her biri cumhurbaşkanlığı seçimi kazanacak üç lider adayı vardı.
100 yıllık CHP gençleşirken 25 yıllık AKP eski Türkiye yaşlısı
Cumartesi gecesi aynı zamanda Özgür Özel’in CHP’nin artık tartışılmaz genel başkanı olarak tesciliydi.
100 yıllık CHP bu gençlik aşısıyla dirilirken,
25 yıllık AKP artık bu yüzyılın manasını kavrayamamış yaşlı bir “Eski Türkiye partisi haline dönüşüyordu.”
Zaten 2017 Rejimi, bütün yetki ve gücü tek kişiye verirken, AKP’yi daha o gün manasız, işlevsiz, etkisiz göstermelik bir parti haline indirgemişti.
Önceki gece İstanbul sokaklarında 15 Temmuz'dan fazla insan vardı
Elindeki bütün medya imkanlarına rağmen üç gecedir AKP saflarında gözlediğimiz sükut, hiçbir vicdanın kaldıramayacağı tarihi bir hukuk fecaatinden duyulan vicdani azabın ikrarı gibiydi.
Herhalde onlar da 2025 yılı Türkiye’sinde eski FETÖ yöntemleri ile darbe yapmak, rakipleri “gizli tanık” gibi demode yöntemlerle ortadan kaldırmak mümkün değil…
Ekrem İmamoğlu içeri alındığında, İstanbul sokaklarında, 15 Temmuz gecesinden daha fazla insan olduğunun herhalde farkındalar.
Kimse de çağırmadı onları araya…
Adnan Menderesçi İzmirli bir ailenin çocuğunun pazar günü
Bugün 77 yaşındayım.
Gazetecilik hayatım boyunca, ne seçimlerden önce ne de sonra oyumu açıkladım.
Adnan Menderes hayranı bir anne ve babanın evinde büyüdüm.
Adnan Menderes’in idam edildiği gece evimizde sabaha kadar Kuran okundu.
CHP’li bir anne ve babanın, CHP kartı üyesi taşıyan kızına aşık oldum ve evlendik.
Dün parti üyesi olmadığım halde İmamoğlu için oy verdim
Bugüne kadar hiçbir siyasi partiye üye olmadım.
Hayatımda ilk defa dün gidip Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığı için oy kullandım.
Çünkü hakkında hazırlanan uyduruk iddiaları, FETÖ yıllarında iğrenerek izlediğim gizli tanık fecaatinin yeniden hortladığını, hakimlerin savcılar karşısındaki çaresizliğini, zavallılığını gördükten sonra gidip oyumu attım.
Bugünden itibaren her İmamoğlu yazdığımda başına şunu ekleyeceğim
Bugünden itibaren benim için Ekrem İmamoğlu’nun unvanı şudur:
“İstanbul Seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı…”
Onun adını her andığımda başına bu unvanı ekleyeceğim.
Size de tavsiye ederim.
Çünkü o, bir darbe ile, seçildiği görevden uzaklaştırıldı.
AKP'lilere: Bu iktidar medyasının size zerre kadar yararı yok
AKP’lilere tavsiyem, bu üç gecenin medya muhasebesini, hukuk ve adalet muhasebesini, vicdan muhasebesini iyi yapmaları.
Her akşam kendilerine İletişim Başkanlığı tarafından empoze edilen konularla, akredite konuşan militan kafalarla idare edilen bu medyanın miadı artık doldu da taştı bile.
Böyle günler için bir Sezai Karakoç dizesi
“Canım belediye başkanlığı elinden gitti, hapiste ve muhtar bile olamaz” diye düşünebilirsiniz.
Öyle düşünenlere Cumhurbaşkanının da çok sevdiği bir Sezai Karakoç dizesini hatırlatayım.
“Yenilgi yenilgi gelen bir zafer vardır…”
Son 3 gece ve özellikle 31 Mart, AKP için büyük bir hezimetin hülasasıydı.
Bu son 3 gece, işte gelen böyle yenilgi yenilgi gelen bir zaferin ayak sesleriydi…
Cumhurbaşkanı 2017’den beri İstanbul’da üst üste 6 seçim kaybetti…
Kaybedilen bu 6 seçimi bir darbe ile geri almak mümkün değil.
İstanbul'un "Seçilmiş İBB Başkanı" Ekrem İmamoğlu
Bugün Silivri’ye gönderilen insan, Erdoğan’ı 3 ayrı seçimde yenmiş bir siyasetçi.
Üstelik her defasında oylarını arttırarak ve daha geçen Mart ayında yüzde 54 gibi, Erdoğan’ın bugüne kadar hiç alamadığı bir oyu alarak yendi.
Son üç günde duyduğunuz sesler, İstanbul’un “Seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayının” ayak sesleridir.
Silivri İstanbul’a sadece 97 km mesafede.
Onun ayak seslerinin her gece Üsküdar’dan ve Kısıklı’dan duyulacağına emin olalım.
Ve şunu da bir daha hatırlatayım.
Cumhurbaşkanı 71 yaşında.
İmamoğlu ise henüz 53…
Arada çeyrek yüzyıl var…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.