ESKİ RAMAZANLAR ESKİ BAYRAMLAR
Çok uzun zamandır bir yandan pandemi ve onun getirdiği kısıtlamalar nedeniyle sosyal
hayatta yaşanan gerilemeler ve yalnızlaşmalar, bir yandan alım gücünü azaltan ekonomik
sıkıntılar, bir yandan da yaşadığımız ve adına “devlet” dediğimiz bu ucube yerde yaşanan ve
halk yararına icraat hariç, sadece koltuk kapmaca hedefli politik oyunlar; zaten rayından
çıkmış hayatlarımızı daha çok altüst etmekle kalmamış; ruhumuzu da karartmış, kafalarımızı
karman çorman etmiş, içimizde geleceğe dair umut bırakmamıştır.
Bu karanlık düşüncelerden uzaklaşmak için eski zamanları, eski ramazanları ve bayramları
hatırlamaya ve rahatlamaya çalışıyorum ama nafile. Dönüp dolaşıp yine acının ve isyanın
oltasına takılıyorum.
Ah!.. Nerede şimdi o eski Ramazanlar ve bayramlar?.. Nerede o tasasız çocukluk günleri?..
Hatırlasam!..O günlere kısa bir süre için yeniden dönebilir miyim?.. Bu kasvetli, bu zor günleri
bir nebze de olsun unutabilir, onların sıcaklığına ve aydınlığına sığınabilir miyim?.. Belki…
*****
Ramazan gelince evimizin havası değişirdi. Telaşlı bir sevinç kaplardı içimizi. Hele
akşamüstleri; coşkuya dönüşürdü bu sevinç. Çünkü top atılacak, iftar edilecekti.
Minarelerdeki kandiller topun patlamasını müteakip yanınca, sevinçli çığlıklar atardık
mahalledeki diğer çocuklarla. Annem de babam da oruç tutarlardı. Annem bahçe işlerinden
artan zamanı yemek yapmakla geçirirdi öğleden sonraları. İftar sofraları bile daha farklıydı o
zamanlar. Mesela babam hoşafsız bir iftar sofrasına katlanamazdı. Mutlaka hoşaf da olacaktı
masada. Sahurda da kıymalı yumurta muhakkak olmalıydı. Babamın olmazsa olmazlarıydı
bunlar. Her zamankinden daha zengin olurdu iftar sofraları.
Altı kardeştik. Kolay değildi o zamanlar kalabalık bir aileyi geçindirmek. Bu yüzden bütün
gün babam da annem de bahçede çalışırlardı. Büyük kardeşler de okul olmadığı zamanlarda
onlarla birlikte çalışırlardı. Salih abimle ben biraz daha şanslıydık. Evin küçükleri olduğumuz
için bize biraz torpil geçilirdi, ama her zaman yapabileceğimiz işler verilirdi bize de.
İftardan sonra babam camiye giderdi. Dönüşünü dört gözle beklerdik çünkü mutlaka bir sürü
yemiş ve lokumla dönerdi eve. Derken bayram telaşı başlardı. Evde esaslı bir temizliğe
girişilirdi. Her taraf tepeden tırnağa elden geçirilirdi. Hepimiz hevesle katılırdık bu faaliyete.
Daha bir heyecanlanırdık bayram arifelerinde çünkü yeni giysiler, ayakkabılar alınacaktı bize.
Şimdiki gibi öyle her fırsatta kıyafet ve ayakkabı alınmazdı o zamanlar. Bu yüzden bayramlar
bizim için çok özeldi. Bayrama birkaç gün kala babam bizi çarşıya çıkarırdı. Bütçesinin
elverdiği kadar bir şeyler alırdı her birimize. Ayakkabıların o zamanlar nedendi bilmem ama
çok daha özel bir önemi vardı bizim için. Arife gecesi heyecan dorukta olurdu. Sabahı iple
çekerdik adeta. Bayramlık giysilerimiz ve ayakkabılarımız başucumuzda zor dalardık uykuya.
Bir seferinde hiç unutmam, babam bana bayramlık almayı unutmuştu. Çok içerlemiş ama
hiçbir şey söylememiştim. Sabah uyandığımda annemin babamın elini öptüm. Babam
suratımı asık görmüş olacak ki anneme sordu. Bana bayramlık almadığını öğrenince elimden
tuttuğu gibi çarşıya götürdü. Türk dükkânları bayram dolayısıyle kapalıydı. Bir rum
dükkânından bana bir çift ayakkabı aldı. Sonra da ve bir külah dolusu şekerleme tutuşturdu
elime. Asabi olmasına rağmen çok hassastı rahmetli babacığım.
Bayram sabahına başucumuzdaki yeni giysilerin ve ayakkabılarının kokusu ile uyanmak ne
güzeldi!. Elimizi yüzümüzü yıkayıp hemen bayramlıklarımızı giyerdik. Annem toprak avluyu
ıslatıp süpürmüş olurdu o zamana kadar. Taze toprak kokusu ile yeni pişmiş kadayıfın
kokusu birbirine karışırdı. O günler hayatımızın en güzel, en kaygısız günleriymiş meğer.
Babam, bayram namazına, camiye giderdi erkenden. Kahvaltı için onun dönüşünü beklerdik.
Evdekilerle bayramlaştıktan sonra annemle babam bizi önce yaşlı hısım- akrabanın elini
öpmeye götürürdü. Sıkılırdık bu merasimden ama aldığımız bayram harçlıkları yüzümüzü
güldürmeye yeterdi. Yaşlı ve akraba ziyaretlerinden sonra özgürdük. Mahalle çocuklarıyla
birlikte konu komşuya el öpmeye ve bayramlık almaya koşardık. Ev sahipleri çeşitli
şekerlemelerle karşılarlardı bizi ama yine de para vermeleri daha çok hoşumuza giderdi. Her
aldığımız bayramlıkla yeniden sayardık paramızı.
Şimdilerde bayramlar genelde tatil anlamı taşır oldu. Eski bayramları yaşatan kaç kişi kaldı
bilmiyorum ama ne o coşku ne de bayramların gerçek anlamı kaldı. Eskiden nerede olursak
olalım, bayramlarda ailelerimizin, yakınlarımızın yanında olmak için şartlarımızı zorlardık. Bu
dünyadan göçmüş yakınlarımızı ziyaret ederdik kabirlerinde. Yaşlıların ellerini öper, dualarını
alırdık. Bugünse bayramlarda
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.