Yemek yemek hayati bir ihtiyaç olmanın yanı sıra kimi zaman bir keyif ve sosyalleşme aktivitesi olarak kabul ediliyor.
Yeme eylemi ile bireyler arasında duygusal bir bağ da oluşur.
Yeme isteği, acıkma sonucunda meydana gelebildiği gibi, aniden ve açlığa bağlı olmayarak da oluşabilir.
Duygusal açlığın neden olduğu bu duruma, "yeme bozukluğu" deniliyor.
Nöroloji Uzmanı Mehmet Yavuz, "duygusal yeme bozukluğunu" ve bu hastalıkla başa çıkmanın yollarını anlattı.
"Duygusal yeme bozukluğunun açlık ya da toklukla ilgisi yok"
Duygusal yeme bozukluğunun açlık ya da toklukla ilgisinin bulunmadığını aktaran Yavuz, bu hastalığın en önemli sebebinin kronik stres ve ödül sendromu eksikliği olduğunu söyledi.
Yavuz, özellikle yeni tip koronavirüs salgını döneminde eve kapanılmasıyla stresin artmasının, geleceğe dair kaygı ve ekonomik sorunların büyümesi gibi problemlerin duygusal yeme bozukluğunu tetikleyebildiğini vurguladı.
"Kişi yemek yese de doyduğunu anlamaz"
"Fizyolojik açlıkta yemek yediğinizde doyduğunuzu hissedersiniz ama duygusal yeme bozukluğunda böyle olmaz" diyen Yavuz, "Atak gelince kişi yemek yese de doyduğunu anlamaz! Beynimizin hipotalamus bölgesi, leptin tokluk, grelin açlık hissi oluşturuyor. Beyin ve sindirim sistemi ilişkisine bağlı olarak açlık ve tokluk hissi oluşturan hormonlarla yeme alışkanlığımız belirleniyor. Fizyolojik açlıkta hipotalamus etkiliyken, duygusal yeme bozukluğunda limbik sistem daha etkili" diye konuştu.
"Duygulara teslim edilmiş mide, zamanla daha derin problemlere yol açıyor"
Bireylerin hayat mücadelesi sırasında zorluk çekip, kendilerini güçsüz hissettikleri durumlarda çareyi yemek yemekte bulmaları, ruhsal yıkımları ya da içlerindeki boşluğu yemek yiyerek tamir etmeye çalışmasının neden olduğu sorunlara dikkati çeken Mehmet Yavuz, "Duygulara teslim edilmiş mide, zamanla daha derin problemlere yol açıyor" ifadelerini kullandı.
Duygusal yeme bozukluğunun nedenleri: Stres ve ödül eksikliği sendromu
Uzman Doktor Yavuz, sözlerini şöyle sürdürdü:
Duygusal yeme bozukluğunun en önemli sebebi, kronik strestir. Çünkü zaten gelip geçici psikolojik dalgalanmalarda duygusal yeme bozukluğu uzun süreli olmaz. Kişinin hayatını önemli ölçüde etkilemesi için sürekli olmalıdır. Bu da kronik tablolarda, uzun süreli travma ve stres oluşturan durumlarda görülür. Sadece Kovid-19 sürecinde değil, bireylere huzursuzluk, mutsuzluk veren durumlarda, kişinin sıkıntısıyla kendisinin başa çıkamadığı durumlarda duygusal yeme bozukluğu görülür. Arka planda yatan sebeplerden bir diğeri de ödül eksikliği sendromu. Yani kişi kendisini mutlu hissetmiyor. Endorfin, seratonin, dopamin salgılanmadığı durumlar oluşuyor, halbuki organizmamız bu hormonlara sürekli ihtiyaç duyar. Ancak bazen bu hormanları çeşitli suni yollarla insanlar salgılatarak daha mutlu olma yoluna gidebilir. Bazen bu hormonlar yeteri kadar salgılanmaz ve kişi bunları temin etme yoluna gider. Kişiler eksik olan keyif, mutluluk, neşe hissini yemek yiyerek giderir. Ama kişi gereksiz kalori aldığının farkında olur, sonunda kendisini kötü hisseder, pişman olur.
Duygusal yeme bozukluğunu anlamanın yolları
Yavuz, duygusal yeme bozukluğunu anlamanın yollarını ise şöyle sıraladı:
Aç hissetmiyorken bile yemek yiyor. Daha çok sağlıksız ve yüksek kalorili yiyecekleri tercih ediyor. Kısa zamanda çok fazla yiyor. Yemek yedikten sonra rahatlama hissediyor.
"Üzüntü ya da stresten değil, sevinçten de oluşabilir"
Bu rahatsızlığın yalnızca üzüntü ya da stresten değil, sevinçten de oluşabildiğini dile getiren Mehmet Yavuz, "Mesela bir kutlama yapıyorsunuz, saatlerce yemek yiyorsunuz. Normalde yemeyeceğiniz kadar yiyorsunuz çünkü o buluşmanın verdiği bir haz var. Keyif nedeniyle gereğinden fazla kalori alıyorsunuz" değerlendirmesinde bulundu.
"Kadınlarda daha çok görülüyor"
Kadınların erkeklere göre daha kırılgan oldukları gerekçesiyle duygusal yeme bozukluğuyla daha fazla yaşadıklarını vurgulayan Yavuz, "Yapılan bilimsel araştırmalara göre, stres durumlarında kadınların beyinleri, travmalardan çok daha fazla etkileniyor. Atlatma süresi daha uzun sürüyor ve tedavisi de daha sıkıntılı oluyor" bilgisini paylaştı.
Duygusal açlıkla baş etme yolları
Yavuz, bu rahatsızlıkla baş etme konusunda şunları söyledi:
Kişi, sadece o günlük kendisine yetecek kadar yemek pişirmeli.
Evinde abur cubur bulundurulmamalı.
Aç iken alışverişe çıkılmamalı.
Sebzeler, sağlıklı gıdalar tüketilmeli.
Kişinin buzdolabında fazla kalori alacağı değil de daha sağlıklı şeyler yiyebileceği gıdalar olmalı.
Profesyonel yardım almalı.
Kişilerin ödül eksikliği hissini gidermek için farklı alanlara yönelebileceğini belirten Yavuz, spor, sanatsal etkinlik ve hobi faaliyetleri önerisinde bulundu.
"En sinsi hastalık obezite"
"Normalde yeterli gıda alındığında doygunluk hissi ile beyin yeme işine dur der, ancak obezlerde beyin-mide dengesi kontrolden çıkıyor ve aslında beden için yeterli gıda alındığı halde beyin yemeyi durdurmuyor" diyen Yavuz, ABD’de bir yılda obeziteden 300 bin kişi hayatını kaybederken, Kovid-19 kaynaklı ölümlerin 350 bin civarında olduğunu söyleyerek, hastalıkta yaşanan kayıplara dikkati çekti.
Son olarak en sinsi hastalığın obezite olduğunu öne süren Mehmet Yavuz, 2-3 yılda bir alınan düşük miktardaki kiloların önemsenmeyişinin hata olduğunu, bu kilolar üst üste eklendiğinde uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına neden olduğunu söyledi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.