Dünyanın en pahalı elektrik tarifelerinden birini kullanıyoruz, elektrik sağlayan şirketlerin abuk subuk sebepler ve beceriksiz yönetimler yüzünden uğradığı zararları da cebimizden ödüyoruz, kısacası okkalı bir şekilde kazıklanıyoruz…
Halk olarak gık yok!
Maliyetinin çok üstünde benzin kullanıyoruz, kısacası kazıklanıyoruz…
Halk olarak gık yok!
Maliyetinin çok üstünde telefon tarifesi ödüyoruz, kısacası kazıklanıyoruz…
Halk olarak gık yok!
Trafikte tam bir kaos içindeyiz, her an kelle koltukta gidiyoruz, hergün abuk subuk kazalarda mal ve can kayıpları oluyor, yollar dere yataklarına dönüşmüş durumda, insanlarımız akla hayale gelmeyen kazalarda ölüyor, iki damla yağmur yağıyor, ortalık allak bullak oluyor, memlekette nizami şartlarda yapılmış tek bir metrelik yol yok, abuk subuk seyrüsefer vergileri ödüyoruz, ödediğimiz vergilerin karşılığını hizmet olarak almıyoruz, başta Ulaştırma Bakanı olmak üzere tüm hükümet yetkilileri ve Maliye Bakanı halkın aklıyla dalga geçiyor, seyrüsefer vergileri maaşlara gidiyormuş, yollar kurak ülkelere göre yapılmışmış…
Halktan gık yok!
Siyasetçiler birbirlerini rantla suçluyor, rüşvet iddiaları gündemden hiç düşmüyor, siyasilerin bir dediği öteki dediğini tutmuyor, dedikleri ile yaptıkları tam bir çelişki, yalan, dolan, entrika, alavera, dalavera düzeni gırla gidiyor…
Halktan gık yok!
Marketlerde resmen fiyat terörü estiriliyor, düpedüz kazıklanıyoruz, fiyatlar döviz üstünden hesaplanıyor, şu an döviz gerilemiş olsa da hala fiyat belirlerken Sterlini ortalama 9 lira üstünden hesaplıyorlar, Doları 7 lira, Euro’yu da 8 lira, nasılsa yine TL eriyecek, döviz çıkacak… Neymiş efendim, serbest piyasaymış…Üstüne üstlük bir de aldığımız eşyaları taşımak için kullanacağımız poşete para ödüyoruz, sözde çevre kirliliğinin engellenmesine katkıda bulunuyoruz, ama geriye kalan her türlü ambalaj çevreye atılarak resmen çevre katlediliyor…
Halktan gık yok!
Hababam Sınıfı’ndan farkı olmayan Meclisimizdeki vekillerimiz rant, rüşvet kavgalarıyla birbirini yerken, birbirlerinin zekasıyla alay ederken, arada bir de aba altından sopa ve kırbaç gösterirken, her nasılsa vakit bulup memleketi de yönetiyorlar(!)…
Halktan gık yok!
Amma ve lakin, birilerinin düğmeye basmasıyla çok güzel suni gündemler yaratılıyor…
Neymiş efendim, vicdani retmiş, antimilitarizmmiş, savaş karşıtlığıymış, meyhanede içkilerini yudumlarken felsefik tartışma yapacaklarmış (geyik muhabbetinin adı şimdilerde felsefik tartışma oldu), sapla saman birbirine karışmış, falan filan…
Peynir ekmekle yediğiniz aklınızı sevsinler…
Aklı başında kim savaş ister!
Aklı başında kim barış istemez!
Aklı başında kim sevgi, saygı, anlayış, barış, düzen, hak, hukuk istemez!
Savaşı ilk başta askerler istemez, hele de asli görevi ve mesleği sürekli asker olanlar istemez…
Hatta, savaştan en fazla nefret eden askerlerdir…
Çatışma ortamlarında yaşayan askerlerin;
Her göreve çıktıklarında ölüm korkusunu nasıl hissettiklerini,
Sevdiklerini bir daha görememe endişesini nasıl taşıdıklarını,
Öldükleri takdirde arkada bırakacakları hakkında nasıl endişelendiklerini,
Hayatlarının her anının sevdikleriyle, özledikleriyle nasıl dolu dolu olduğunu,
Yüreklerinin ayrılık acısıyla hep nasıl sıkışık olduğunu,
Yanlış giden şeyler, yanlış yapılan politikilar, yanlış düşünceler uğruna hayatların boşu boşuna harcanmasına, feda edilmesine nasıl içerlediklerini,
Silahlı çatışma ortamına girdiklerinde bir andan daha kısa bir süre içinde nasıl haklarını tüm sevdiklerine ve sevenlerine helal ettiklerini, o anda tüm sevdiklerinin ve sevenlerinin yüzlerinin bir film şeridinden geçer gibi akıl almaz bir hızla nasıl gözlerinin önünden geçtiğini,
Ölümle yaşam arasında kaldıklarında en son kendi canlarını düşündüklerini,
Onların yaşadıklarını yaşamadıkça bilemezsiniz…
Keşke o kötülükleri, o korkuları, o dehşetleri yaşamasalar, keşke yaşamak zorunda kalmasalar, keşke savaşa, silaha ihtiyaç duyulmayan bir dünya olsa, ama yok öyle bir dünya…
Askere karşı olmak başka şey, savaşa karşı olmak başka şey, militarist yönetime karşı olmak başka şey (ki militarist yönetim askeri yönetim demek değildir, eli silahlı olup da devlet yönetimini kısmen de olsa ele geçiren ve zorbalıkla yöneten herkes militarist yöneticidir, IŞİD gibi, PYD gibi, El Kaide gibi…), barışçı olmak başka şey, barışçı olup da askere karşı olmamak başka şey…
Bizde ise resmen sapla saman karışmış, ağzı olan konuşayım derken, fırsattan istifade rant elde edeyim darken çam üstüne çam deviriyor, bol bol felsefik geyik muhabbeti yapıyor…
Mantık mı arıyorsunuz, ahlak mı arıyorsunuz, sağduyu mu arıyorsunuz, ne gezer…
Hele de bizimki gibi anormalliklerin tavan yaptığı, anormallikte zirveyi kimseye kaptırmamak için birbiriyle yarışan ruhsuz, vicdansız, sorumsuz, düşüncesiz, saygısız insane müsveddelerinin normal insanlardan çok daha fazla olduğu bir coğrafyada yaşarken toplumsal sağduyu beklemek, mantık ummak, ahlak beklemek pek olası değil.
Bizimki gibi toplumlarda hayatında bir baltaya sap olamamış, insanlık adına tek bir faydaya vesile olmamış, sapla samanı karıştıran, yalakalık, dolakalık, şov, rant meraklısı, felsefik sohbetle geyik muhabbetini birbirine karıştıran meyhane kuşlarının topluma vicdan, barış, hak, hukuk, adalet, özgürlük gibi kavramları satmaya kalkması, iki eliyle bir gözünü bile çıkaramazken toplum adına bu değerlerin savunuculuğuna kalkışması, hatta sahiplenmeis, aklı başında insanların da bunlara sessiz kalması, ve sonuç olarak da aklı kendine yar olmayanların insafına terk edilen hayatlarımızın, maddi ve manevi tüm değerlerimizin, günün sonunda hepten tepetaklak gelmesi gayet normaldir.
Hani derler ya, kılavuzu karga olanın burnu pislikten kalkmaz…
Ne hikmetse, bizim kılavuz kargaların foyası binlerce, milyonlarca kez ortaya çıkmasına rağmen hala pyasadadırlar, hala medya manşetlerinde grak grak ederler, hala gözünüzü en iyi biz oyarız derler ve dediklerini de harfiyen yaparlar, bir taraftan her türlü ahlaki değerimizle alay ederler, alay etmekle yetinmezler, tüm ahlaki değerlerimizin içine de ederler, diğer taraftan her türlü şekilde ensemizden maddi rant elde ederler, ülkenin tüm değerlerini soyup soğana çevirirler, yine de doymazlar…
Halk da, ne hikmetse, sadece “bizi fena oyuyorsunuz ve soyuyorsunuz…” diye sitem eder, ama bunun haricinde gıkını çıkarmaz, kafasını bacaklarının arasına sokup, iki büklüm yaşamaya, dünyayı tersden görmeye devam eder, poposuna yediği tekmeyle de tepetaklak gitmeye, sonra da kalkıp aynı pozisyonu almaya devam eder…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.