Üstelik bu ülkeyi sevenler sadece Fransızlar değil. Mutfağı, modası, doğası ve Paris'in güzellikleri, Fransa'nın dünyanın en çok turist çeken ülkelerinden biri olmasını sağlıyor.
Ama her şey yolunda değil. İşsizlik oranı yüksek ve hükümetin mali politikaları zayıf.
OECD, "Fransa'nın temel ekonomik sorunu büyüyememesi" diyor.
Son ekonomik göstergeler milli gelirde yılın ilk çeyreğinde % 0,5 büyümeye işaret ediyor.
Bu beklenenden iyi bir oran. Pek güçlü bir büyüme denemezse de makul düzeyde.
Uzun vadede ise tablo parlak değil.
Peki Fransa'nın ekonomik sorunu nedir o zaman?
İlk akla gelen, işsizlik.
İş gücünün %10,2'si, yani yaklaşık 3 milyon kişi işsiz. Oysa sınırın öte tarafındaki Almanya'da bu oran % 4,3.
Fransa'nın işsizlik oranı euro bölgesi ortalamasıyla hemen hemen aynı.
İspanya ve Yunanistan'daki işsizlik kabusuna dair öyküler dikkate alınacak olursa, bu pek gurur duyulacak bir durum değil.
Fransa'daki işsizlik oranı ekonomisi gelişmiş G7 ülkeleri arasında da ikinci en yüksek oran.
Bazı diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi özelikle genç işsizliği bir sorun. Çalışmak isteyen 25 yaş altındaki gençlerden neredeyse dörtte biri işsiz.
Fransa aynı zamanda Avrupa Birliği'nin mali piyasaları düzenlemek için getirdiği kurallarla da boğuşuyor. Yıllık bütçe açığı ve iç borçlanma oranı bu kurallarda öngörülen oranların üzerinde.
İş dünyasının şikayetleri
Yine de Fransa hükümetinin piyasalardaki borçlanma maliyetinin düşük olduğunu söylemek gerek.
Fransa mali piyasalardan sıfırın altında faizle borçlanmayı başarmış durumda, yani borç alsın diye üzerine para veriliyor.
Sorunların nedeni büyüme oranının hep zayıf olması.
Ortalama yaşam standardının göstergesi sayılabilecek olan kişi başına düşen GSYH, 1995 ve 2007 yılları arasında İtalya hariç diğer bütün OECD ülkelerinden daha yavaş büyüdü.
OECD ve Avrupa Komisyonu da dahil birçoklarının görüşü sorunun temelinde işgücü piyasasının yattığı yolunda.
Bu da iş dünyasının sıklıkla dile getirdiği bir şikayeti yansıtıyor: işçi almak da, birilerini işten çıkarmak da çok pahalı.
Fransa, 'ikili işgücü piyasası' diye bilinen olgunun en iyi örneklerinden: içeride çalışanlar daha yüksek ücret alıyor, iş güvencesine ve yükselme olanağına sahip, dışarıdan gelenler, özellikle de gençler sadece kısa vadeli işlerde çalıştırılıyor.
Mal ve hizmetlere talep
Sosyal yardımların insanları düşük ücretli işlere girmekten caydırması gibi bazı diğer sorunlar da var.
Ayrıca Fransa'da kamu sektörünün gereğinden büyük olduğu söyleniyor.
Fransa'da kamu hizmetlerinin düzeyi yüksek, ancak OECD bu nedenle çalışma, tasarruf ve yatırım teşviklerini azaltan "ağır bir vergi yükü" olduğunu kaydediyor.
OECD, harcamaların çoğunun yerini bulamadığı görüşünde.
Buna karşılık Fransa'da mal ve hizmetlere yeteri kadar talep olmadığı görüşü öne sürülüyor.
Mali sıkıntılar ve euro bölgesinde uygulanan kurallar, Fransa'nın kamu harcamalarını ya da vergi indirimlerini kullanarak, talebi canlandırma çabalarını kısıtlıyor.
Cumhurbaşkanı François Hollande iş yasalarında reform yapılması gerektiğini kabul etti.
Çalışma Bakanı Myriam El Khomri de iş dünyasının istihdam maliyetine dair şikayetlerini gidermeyi amaçlayan bir yasa tasarısı hazırladı.
Reformlar, işten çıkarmaları kolaylaştıracak, bazı işçilerin şu anda 35 saatle sınırlandırılan haftalık çalışma saatlerinden fazla çalıştırılabilmesine olanak tanıyacak ve şirketlere çalışma saatlerini ve ücreti azaltma konusunda daha büyük yetki verecekti.
Ancak protestolar üzerine tasarı değiştirildi. Bir reform yanlısı durumu "tam bir felaket" diye niteledi.
Birçok Fransızın yaşam standardının iyi olmasına bakıldığında şaşırtıcı bir dil bu.
Fakat işsizlik, sosyal uyum ve Avrupalı komşuları açısından Fransa'daki ekonomik durumun düş kırıklığı yaratan bir düzeyde olduğu da açık.
Bütün bu açılardan bakıldığında Fransa'nın canlı, güçlü bir ekonomik yapıya sahip olması hepsi için daha iyi olurdu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.