Haftalık medya takibimizde bu hafta kadın gündemi bile sessiz, LGBTİ gündeminin esamesi okunmuyor… Üstelik bahsini ettiğimiz hafta, Türkiye’nin başkenti Ankara’da seks işçileri bir araya gelip güçlendiler, dertleştiler, yeni yollar aradılar… Ama yok… Gastelerde seks işçilerine, translara böyle serotoninli haberlere yer yok…
Biz en iyisi lafı fazla uzatmadan Çarşamba gününden başlayalım. Milliyet Sanat Dergisinin Mart sayısında Park Chan-Wook’un İngiliz yazar Sarah Waters’ın Ustaparmak isimli kitabından uyarladığı Hizmetçi isimli filmin eleştirisi yer alıyor. Lezbiyen aşk hikâyesi anlatan Hizmetçi’nin eleştirisini Cüneyt Cebenoyan yazmış. Moonlight filmi geçtiğimiz haftalarda bazı gastelerde eşcinselliği konu edinmesi nedeniyle homofobik eleştirilere maruz kalmıştı. Neyse ki Cebenoyan’ın yazısı iç açıcı. Cebenoyan’ın eleştirisi fazla spoiler içermiyor olsa da önce filmi izlemenizi ardından yazıyı okumanızı tavsiye ederiz. Şimdiden iyi seyirler.
Perşembe günü Milliyet Gazetesinden Asu Maro köşesinde “Haydi kadınlar Vikipedi'ye” Vikimaraton'u duyurmuş. Art+Feminism topluluğu tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen maraton Vikipedi'de kadın yazarları arttırmayı hedefliyor. 4 Mart Cumartesi günü Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı'nda gerçekleşen maratonu haberleştiren Asu Maro, cinsiyet eşitsizliğine el atan etkinliğin herhangi bir ayrımı gözetmediğini, etkinliğin tüm cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimden katılımcıya açık olduğunu yazmış.
Cuma günü için Agos Gazetesi ile devam edelim. Dans sanatçısı ve koreograf Bedirhan Dehmen’in 2 Mart’ta Ali İsmail Korkmaz Vakfı yararına sergilediği 'Biz' gösterisinin ardından Agos Gazetesi kendisiyle görüşmüş.
Bedirhan Dehmen, Gazeteye, erkek egemen sistemin sebep olduğu baskıdan söz etmiş. Bu baskıdan en çok kadınların, çocukların, hayvanların, LGBT’lerin etkilediğini ifade etmiş ve eklemiş: “aslında bence erkeğin görmediği bir şey daha var; bu baskı aslında en çok erkeğin kendisini yıpratıyor.” Heternormatif sistemin, ikili cinsiyet rejiminin, dayatılan kadınlık ve erkeklik rollerinin toplumun tamamına zarar verdiğini Sanatçı Dehmen’den duymak bizi güçlendiriyor.
Cumartesi günü Bursa A Gazetesi; bünyesinde eşitlik birimi kuran, LGBTİ farkındalığını arttırmak için çalışanlarına eğitim düzenleyen Bursa Nilüfer Belediyesi ile ilgili bir haber hazırlamış. Haber Bursa Nilüfer Belediye Meclisi toplantısı hakkında. Belediye’nin “LGBTİ Günleri” isimli etkinlikleri konuşulurken, AKP’li meclis üyesi AK Parti Grup Sözcüsü İsmail Kavurmacı, "LGBTİ" kelimesinin ne demek olduğunun açıklanmasını istiyor. Belediye’nin LGBTİ gündemi bunca zamandır varken, Kavurmacı’nın LGBTİ’nin açılımını bilmemesi mümkün mü? Kavurmacı siyasi gerilimi LGBTİ’leri marjinalleştirerek yükseltmek istiyor belli ki…
Kavurmacı’nın ısrarlı sorusuna, Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, "Bu bir farkındalık eğitimi gerektiren durumdur. Bu farkındalık eğitimini alın gelin oturup tartışalım" yanıtını veriyor. Bu tartışmayı gazetesine taşıyan, bizleri de AKP’li meclis üyesinin bu ısrarından haberdar eden gazeteye, eşitlikçi dili için teşekkür etmek gerekiyor.
Ancak haber henüz bitmedi… Toplantının bitiminde CHP Grubu adına konuşan Turgay Erdem, LGBTİ olmanın doğuştan bozukluk, sakatlık olduğunu ve Allah’tan gelen bir bozukluk olduğunu bilimin de söylediğini ifade ederek oldukça absürd bir açıklamada bulunuyor. LGBTİ olmak hastalık bozukluk değildir, günümüzün bilim insanları LGBTİ olma durumunu cinsel yönelim olarak ele alıyor. LGBTİ farkındalık çalışmalarına belki Turgay Erdem’in de katılması gerekiyor…
Cumartesi günü Takvim Gazetesinden Ergün Diler’in yazısı ile devam edelim. Diler, “cinsel tercihleri” farklı isimlerin CIA'ya çalıştığını ve “FETO” ile ortak iş yaptıklarını yazmış. Savlarının hiçbir kanıtını koymaya gerek görmediği yazısında, suçlu olduğunu ileri sürdüğü kişilerin cinsel yönelimlerine olan merakının sebebi tanıdığımız, bildiğimiz homofobi...
Haftanın son günü için Haber Türk’ten Serdar Turgut’un cinsiyetçi ve bifobik köşesine bakalım. Karısı ile kavgasını cinsiyetçi ve kendince “mizahi” bir üslupla anlatan Turgut, 9 yaşında trans bir çocuğu olduğunu ifade eden annenin tımarhaneye kapatılması gerektiğini söylüyor. Turgut’a göre 9 yaşındaki çocuk cinsel kimlikten ne anlarmış… Peki, Sayın Turgut size soralım o zaman, 9 yaşındaki bir çocuk cinsiyet kimliğinin farkında olmuyorsa ne diye biyolojik erkek doğan çocuklarınızı erkek olarak giydiriyor ve yetiştiriyorsunuz? Neden biyolojik cinsiyetini sabit kabul edip kız çocuğu ya da erkek çocuğu diyorsunuz?
Turgut yazısının devamında hızını alamıyor ve “biseksüellik yoktur” diyor… Sayın Turgut biz size heteroluk yoktur diyor muyuz?
Haftalık medya takibimizi bu sorularla bitirirken; çevremizi, aklımızı, bedenimizi, hayallerimizi bize dar etmeye çalışan ataerkiyi, heteronormativiteyi başımıza musallat eden egemenlere hayatı dar etmek için 8 Mart’ta sokakları mesken eyleyelim diyelim.
8 Mart’ınız kutlu olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.