Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Uzmanı ve Bilim Kurulu Üyes Prof. Dr. Levent Akın, corona virüs salgınında henüz toplumsal bağışıklığın kazanılmadığını ve bu nedenle yeni vakalar çıktığını söyledi.
“YÜKSEK ORANDA BAĞIŞIKLIK ELDE ETMEK LAZIM”
Hastalığı geçirenlerin sayısı ve aşı olanların toplamının da toplumun ancak yüzde 55’ine, yüzde 60’ına denk geldiğini kaydeden Akın, şöyle devam etti:
“Hastalığın bulaşıcılığı o kadar yüksek ki muhakkak çok yüksek oranda bağışıklık elde etmek lazım. Ya herkes hasta olacak bağışıklığı öyle elde edeceksiniz, bu en kötü senaryo çünkü burada kayıplarımız çok fazla olur.
O zaman aşıyla toplumsal bağışıklık artırılarak münferit vakalar görebilirsiniz ya da küçük gruplar halinde bazı vakalar görebilirsiniz. Hem bunlar tolere edilebilir hem de vicdanı sızlatmayacak derecede bu kadar büyük ölüm olayıyla karşılaşmayız.”
‘BIONTECH AŞISI OLANLARIN DA 3’ÜNCÜ DOZA İHTİYACI OLACAK’
Prof. Dr. Akın, Sinovac aşısı olanlara muhakkak üçüncü dozun gerektiğini belirterek, şunları söyledi:
“Bu 3’üncü dozu ister Sinovac olsunlar ister Biontech olsunlar ama 2 doz Sinovac olan kişilerde muhakkak 3üncü doza ihtiyaç var. Bu hem elimizdeki kan değerleri hem de epitolojik veriler bunu gösteriyor. Biontech aşısına biz geç başladık.
Bizden yaklaşık 4-5 ay evvel başlayan ülkeler var. Bunlara baktığımız zaman sanki Biontech’le 2 doz aşı olanların 6’ncı ya da 8’inci ayda koruyuculuk düzeylerinde düşme, hastalığa yakalanma olasılıklarının arttığına dair yayınlar çıkmaya başladı. Biz bunları yakın takip ediyoruz.
Benim kişisel kanım, şu anda 2 doz Biontech olanların son aşıyı olduktan yaklaşık 7-8 belki 9 ay sonra bir doz daha ihtiyaçları olabileceğidir. Eldeki bilgilere baktığımız zaman bu düşüncemi teyit ediyor ama yine de Türkiye’deki gerçek yaşam verilerine bakarak bu kesin kararı vermek lazım ama ‘2 doz Biontech aşısı beni ömür boyu korur, 6 ay 1 yıl idare ederim’ böyle bir şey yok. 2 doz Biontech aşısı olan grubun da muhtemelen 3’üncü doza ihtiyacı olacak.”
“GEBELERDE DAHA FAZLA ÖLÜM VAR”
Hamilelikte aşılanmanın önemine değinen Prof. Dr. Akın, gebelerin genellikle aşılama programının en düşük olduğu 20-35 yaş grubunda olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Gebeler, ‘Acaba bebeğime bir zarar gelir mi’ diye de aşıdan kaçındılar. Birinci faktör, gebe olanlar ya da gebelik yaş grubunda olanların aşılama oranları düşük. İkinci faktör, bu kişiler kendilerine bir şey olmaz, diye zaten aşıdan uzak duruyorlar ancak toplumda 1 Haziran’dan sonra önlemlerin kaldırılmasına bağlı olarak hastalığın yayılım hızında bir değişiklik oldu.
Geçen sene gebeler evden çıkmıyordu, maske takıyordu, gebeliğine bir zarar gelmesin, diye aile bireyleri maske takıyordu. Şimdi baktığınız zaman eğlence yerleri, gece kulüpleri, barlar, kafeler her taraf tıklım tıklım maske, mesafe hak getire durumda. O zaman bu kişilerin yakın çevrelerindeki gebelere de hastalığı taşımak için yeteri kadar bulaşma yolları açılmış oldu.
Dolayısıyla daha fazla gebe enfekte olmaya başladı. Gebelik pek çok hastalık için hastalığı ağırlaştırıcı bir faktördür. O yüzden gebeleri hastalıktan korumak lazım. Gebelerde geçen seneye göre bu sene hastalıktan dolayı daha fazla ölüm var. Gebe ölümlerinde sadece Türkiye’de değil tüm dünyada artışlar gözüküyor.”
“GEBELERLE İLGİLİ YAN ETKİ GÖZÜKMÜYOR”
Prof. Dr. Akın, dünyadaki tüm yayınların gebelere aşı yapılmasında hiçbir sakınca olmadığını gösterdiğini söyleyerek, “Şöyle bir cümle var; ‘Gebeliği planlayanlar, gebeliğin başında olanlar, gebeliğin ortasında olanlar ya da doğum yapmış kadınlar muhakkak aşılarını olsunlar’. Bunlarla ilgili hemen hemen hiç yan etki gözükmüyor. Toplumda ne kadar yan etki görebiliyorsanız gebelerde de o kadar görüyorsunuz. Zaman zaman çeşitli sosyal medya mecralarında ‘maymun gibi olurmuş, kuyruklu olurmuş’ böyle şeyler tamamen sahte, yalan ve iftiradır. Böyle bir şey söz konusu değil. Gebelerin muhakkak aşı olması gerekiyor. Sadece gebelerin değil gebeliği planlayanların da” dedi. DHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.