Ben, bir psikolog ya da rehber öğretmen değilim ancak 30 yılını gençlerle beraber geçirmiş bir öğretmen olarak dünyaya onların gözüyle bakmayı, onlardan öğrendim.
Gençler, yetişkinlerin kendilerini anlamasını beklerken, yetişkinler de gençlerin kendilerini anlamasını bekliyor.Bu bekleyiş, önce yetişkinlerle gençlerin arasındaki çatışmayla sonra da iletişimin tamamen kopmasıyla sürüp gidiyor.
Yetişkinler, maddi olarak sundukları olanaklarla gençlerin tüm ihtiyaçlarını karşıladıklarını düşünürken, gençler ise eksik kalan maneviyatı dışarıda arıyor.
Maddi imkanların ya yokluğu ya da gereğinden fazla çokluğu gençleri hata yapmaya itiyor.
Manevi doyumsuzluk yaşayan bazı gençler, işi, madde bağımlılığından,arabada hız tutkunluğuna hatta yanlış yaşanan cinsel ilişkilere kadar götürüyor.
Maddi yokluk çeken bazı gençler ise çeteleşmekten, fuhuşa kadar bir çok yanlışın içine girebiliyor.
Ne yazık ki , bir çok gencin ortak yaptığı yanlış ise şiddet.
Kimisi kendisini gösterme ve lider olma ya da güçsüz olanı eğlence uğruna ezme güdüleriyle şiddete baş vururken,kimisi de şiddeti, hayatta kalma yolu olarak seçiyor.
Okullarda ve aynı zamanda sokakta, gençlerin hatta çocukların şiddet eğiliminin gün geçtikçe artıyor olması ,üzücü olduğu kadar da düşündürücü.
Çocuklarımızın şiddet eğilimi göstermesinde bir çok etken var.
Tabi ki bu ciddi anlamda incelenmesi gereken bir uzmanlık konusu ancak ben,gençlerden edindiğim izlenimleri paylaşmak isterim.
- Toplumsal olarak yaşadığımız kaoslardan dolayı birbirimize olan hoşgörü ve saygımızın kaybolması en büyük etken.
Ayrıca,
- Bilinçli veya bilinçsiz olarak uygulanan mobbing (duygusal taciz).Yani kişileri ve yaptıkları işleri küçümseyip devamlı eleştirmek.Kişiyi yok saymak…
- Aile içi sözlü ya da fiziksel şiddet, şiddeti gençlere yaşam biçimi olarak öğretiyor…
- Birbirimizi anlamak yerine devamlı suçlamak ya da eleştirmek,doğru iletişim kurmamak…
- Sokaktaki paylaşımcı oyunların yerini elektronik savaş oyunlarının alışı…
- Televizyon ve sinemalardaki şiddete dayalı filmlerdeki artış ve bunların kahramanlarına olan özenti…
- Bencilliği hak savunmanın yerine koyuşumuz..
- Siyasi belirsizlik ve güvensizliğin yarattığı stres..
- Günü birlik kararlarla yaşamanın yarattığı istikrarsızlık..
- Maddiyatın etkisi..
- Lider olma savaşı..
- Sorgulamayan itaatkar gençlik yetiştirmeyi hedefleyen ,öğrenmeye değil diploma almaya endekslenmiş “eğitim” sistemi…
- Torpil mekanizmasının yarattığı çalışma ve adalet duygusuna karşı oluşan inançsızlık…
- Toplumsal duyarsızlığın artışıyla manevi değerlerin yok oluşu.
- Örf ve adetler..
- Ayrı çevrelerde büyüyen gençler arasındaki kültür çatışması…
- Siyasi rant sağlama uğruna yaratılan milliyet ayrımcılığı…
- Kıbrıs’ın üniversiteler adası oluşu ve ayrıca ebeveynlerin tüm maddi imkanları zorlayarak çocuğuna kolaylıkla sağladığı diploma alma rahatlığının sağladığı hedefsizlik…
- Sokağa terk edilen çocukların yaşamak için ihtiyaçları ve ruhsal çöküntüleri…
- Şiddet eğilimi gösteren ya da sokağa terk edilen çocuklara duyarsız kalışımız sonucunda bu gençlerin toplumda yaşadıkları ve toplumsal etkileşimle yaşattıkları olumsuzluklar ve şiddet…
- Çocuklarda yarattığımız bencillik duygusunun , özgüvensanılması.
- Şiddetin, kişisel sebeplerle yok sayılması veya uygulayana göz yumulması.
Daha binlerce neden yazılabilir ancak önemli olan bu nedenleri ortadan kaldırmak.
O yüzden de, özellikle eğitimcilerin, anne ve babaların, en önemlisi de, devlet politikalarının, bu konuda titiz olması ve şiddeti meşrulaştıracak , yüreklendirecek hareketlerden uzak olması gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.