Önceki yazımda sorduğum soruların cevaplarına kendimce bakalım.
Akıncı gelen ve giden tüm hükümetlerle maalesef uzlaşamadı. Anayasa gereği yetkileri kısıtlı olduğu için hemen hemen yasal hiçbir müdahalede. Bir tek yargı süreci ile hükümetle ters düştüğü meseleyi çözebildi. Hemen arkasından da Hükümet Cumhurbaşkanının bu Anayasal kurum üzerindeki etkisini neredeyse sıfırlayacak yasal düzenlemelere gidip YÖDAK’ı Başbakanlığa bağlı kurum haline dönüştürerek siyasallaştırdı.
Özetle Cumhurbaşkanı Akıncıyı bu vizyonunu uygulamada Anayasal nedenlerle zorluklar yaşadı. Burada tek eksiği Toplumu ile bu zorlukları yeterince yüksek sesle halkı ile paylaşmaması olmuştur.
Esas incelemeye ve cevap aramaya çalışacağımız görüşme sürecidir.
Gelinen noktada ısrarla Akıncı sürecin sonuna yaklaşıldığı bu dönemde çözüm olmayacaksa bunun nedeninin Rum görüşmecide olacağı yönünde bundan önceki Cumhurbaşkanlarının yaptıklarını yapmaya başlamış ve anlaşmaz, uzlaşmaz tarafın Rum lider olduğunu ısrarla söylemeye başlamıştır.
Enteresan olan bütün bu söylemlerinde bir tek madde üzerinde durmaktadır.’’Rum tarafı egemenliğimizin göstergesi olacak olan dönüşümlü başkanlığa evet demiyor’’
Bu Cenevre’ye gidilirken da bu noktadaydı ancak bu sorunun toprak ve garantiler çözüldüğü noktada çözüleceği hususunda her iki Liderin açıklamaları mevcuttur.
Bu noktanın çözülmemesi gerek toprak gerekse garantiler konusu çözülmeden Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın baş danışmanı Jöleli Yiğit Bulut’un söylemlerinde açıkça ortaya konmuştur. Ne demiş Yiğit Bulut: Kıbrıs adasına Avrupa Birliği bayrağı çekip Schengen vizesiyle mi gideceğiz? Şehitlerimizin ruhu bizi affetmez. Normali KKTC topraklarının Türkiye’nin bir vilayeti olmasıdır. Türkiye’nin deniz aşırı bir vilayetidir.
Meselenin çıkmaza girme noktası bu taleptir. Türkiye masaya AB tam üyeliği gerçekleşmeden 80 milyon Türk vatandaşı için adada dürt özgürlük talep etmektedir. Hatta bu konuda AB’ye son zamanlarda ya tüm başlıkları görüşmeye aç yoksa biz yolumuza gideriz restini çekmeye başlamıştır.
Türkiye’nin bu talebi kabul edilebilecek bir talep değildir. Karşılık da bulmayacaktır.
Esas itibarı ile adadaki çözüm sürecinin Türkiye’nin 1977-1979 doruk anlaşmalarında kabul edildiği gibi Kontrolündeki toprağın %29+ ya kadar azaltılması ve karşılığında 11 Şubat belgesinin ilk dört maddesindeki Anayasal hakların Kıbrıs Türklerine verilmesi temelindedir.
Bu çözümün uygulanabilmesi da tamamen Türkiye’nin iradesine bağlıdır. Anan planı döneminde Tayyip bey çözüm sürecinde Yunanistan ve Rum liderin bir adım önünde olacağını söyleyerek ve de plana evet diyerek AB’den görüşme için takvim almıştır.
Gelinen noktada Kıbrıs konusunda Tayyip bey bir adım önde değil iki adım geride olduğunu açıklamaktadır. Talepler bu doğrultudadır. Hatta başdanışmanı aracılığı ile bir de tehdit sallamakta ve KKTC’nin bir Vilayet olmasından dem vurmaktadır.
İşte Cumhurbaşkanı Akıncı’yı bu noktada eleştirmekteyim. Türkiye’nin bu son iki maddede ayak sürümesinin faturasını bundan önceki liderler gibi Rum Lidere mal etmeye çalışmasını garip karşılamaktayım.
Yaptığı ve Rum liderin kabul etmediğini söylediği tek şey ‘’Dönüşümlü Başkanlığın’’reddidir.Peki neler kabullenilmiştir?İlk dört maddede nelerde anlaşılmıştır.?
Cenevre’de verilen karşılıklı haritalardan ve de garantiler konusunda bir uzlaşma olmadığı ortadayken sadece dönüşümlü başkanlık kabul edilmemiştir demenin bence hiçbir anlamı yoktur.
Anlaşma ir bütündür. Her görüşme süreci sonrası sonuçta çözüm olmasa bile uzlaşılan noktalar kayıt altındadır. Dönüşümlü başkanlık da bu noktalardan biridir. Esas çözümü sağlayacak iki madde bu güne kadar uzlaşılmayan Toprak ve Garantiler konusudur. Bu iki konu da özellikle Türkiye’nin inisiyatifindedir.
Sayın Akıncı artık senden önceki Liderler gibi hep karşı tarafı suçlamadan vazgeç ve onlara benzeme. Halk gerçeklerin arkasındadır ve seni bu nedenle sana güvenerek %60’ın üzerinde oy vermiştir. Senin bu duruşun bu gün hükümette olan ve senin halkını temsil etmediğinin iddiasını ortaya koyan UBP ve DP ile ayni görüşü değişik biçimde dillendirenlerin işine yaramaktadır. Cumhurbaşkanlığı milletvekilliği seçimlerine benzemez çıkara dayalı değildir. Unutma ki o çıkarcı kitle dahi sana güvenerek oy vermiştir. Ben hala daha halkının sana güvendiğini ve de gerçekleri senden dinlemeyi beklemektedir.
Gelinen nokta nedir? Bunu sen ve kısıtlı kişilerin bilmesi toplumu rahatsız etmektedir. Bak son Yiğit Bulut açıklamasına halkından gelen tepkiler bir oku ve kararını ver. Sen senden önceki Cumhurbaşkanlarından farlı olduğunu halkına göster.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.