TC Elçiliği’nin Su konusunda yaptığı açıklamaya, CTP Genel Başkanı Talat’ın cevabı gecikmezken, MHP’li Özdağ’ın Cumhurbaşkanı ve Müzakere Heyeti hakkındaki sözlerine, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu sert bir cevap verdi.
Gerginlik Menüsü!
SEÇ, BEĞEN, DAHİL OL…
ELÇİLİĞİN AÇIKLAMASINA CEVAP GECİKMEDİ
Su konusunda yaşanan yönetim krizi konusunda TC Lefkoşa Elçiliği’nin yaptığı “Su konusunun karara bağlanma adresi Parti Meclisi değil, Bakanlar Kurulu’dur” açıklamasının sonrasında, CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, Türkiye’nin adaya su getirmesinden dolayı mutlu olmalarına rağmen, suyun nasıl yönetileceğine dair verilecek kararın “kendi irademiz” dahilinde olduğunun altını çizdi.
BURCU’DAN SERT CEVAP
MHP’li Ümit Özdağ’ın geçtiğimiz günlerde ülkemize yaptığı ziyaret sonrasında, Cumhurbaşkanı ve Müzakere Heyeti hakkında yaptığı “Cumhurbaşkanı Akıncı, dar görüşlü ve hizipçi” açıklamasına, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu sert bir cevap verdi. Burcu yaptığı yazılı açıklamada, Özdağ’ın geçmişte de kendisi hakkında önyargılı ve hakarete varan açıklamalarda bulunduğunu hatırlatarak, Özdağ’ın açıklamalarını Kıbrıs Türk halkına yapılmış bir saldırı olarak nitelendirdi.
Yeni yılın ilk haftası, başta su konusunda olmak üzere birçok yüksek düzey tartışmaya sahne oldu. Özellikle TC Lefkoşa Büyükelçiliği’nin Su konusunda içişlerine karışan bir açıklama yapması, gerginliğin artmasına neden oldu.
TC Lefkoşa Büyükelçiliği’nin Su konusunda “Su konusunun karara bağlanma adresi Parti Meclisi değil, Bakanlar Kurulu’dur” açıklamasının sonrasında, CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat, dün sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı bir açıklamayla cevap verdi. Talat açıklamasında Türkiye’nin ülkemize su getirmesinden dolayı mutluluk duymamıza rağmen, suyun yönetimi konusunda karar alma yetkisinin hükümetin büyük ortağı olarak kendi iradeleri dahilinde olduğunu hatırlattı. CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat, “CTP’nin vereceği kararlar, CTP’nin bileceği bir iştir” diyerek, Elçiliğin açıklamasına tepki koyarken, su konusunda partisinin herhangi bir nihai karar üretmediğini de açıkladı.
Gündemin bir başka dikkat çeken polemiği ise, MHP Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özdağ ile Cumhurbaşkanlığı arasında yaşandı. Kıbrıs’ta olası bir çözümün karşıtı olduğu bilinen Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özdağ’ın, ülkemize yaptığı ziyaret sonrası Cumhurbaşkanı Akıncı ve Müzakere Heyeti hakkında yaptığı açıklamalara ise, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu sert bir cevap verdi.
ELÇİLİK-CTP POLEMİĞİ
İç politika konusunda uzun bir zamandır resmi bir açıklama yapmayan TC Lefkoşa Büyükelçiliği, su konusunda yayımladığı bildiride, CTP’nin tavrını eleştirerek, su konusunda Türkiye’nin önerdiği anlaşma taslağının sonuçlandırılarak, en kısa zamanda uygulama safhasına geçilmesini talep etti.
TC Lefkoşa Büyükelçiliği’nin yayımladığı bildirinin tam metni şöyle;
Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçiliği, KKTC’ye Türkiye’den su temini projesine ilişkin olarak, son günlerde çoğu eksik veya yanlış bilgilere dayanan açıklama ve yorumların yapıldığına, bunların Kıbrıs Türk kamuoyunda konuya ilişkin çeşitli soru işaretleri ve kavram kargaşası yarattığının görülmekte olduğuna işaret ederek, “Tek amacı Kıbrıs Türk halkının refahını ve yaşam kalitesini artırmak, ülkelerimiz arasındaki sarsılmaz bağı daha da güçlendirmek olan bu projenin evveliyatı, kapsamı ve süreçte yaşanan gelişmeler hakkında saygıdeğer Kıbrıs Türk kamuoyunun aydınlatılması ihtiyacı hasıl olmuştur” dedi.
Büyükelçilik, “26 Aralık 2015 günü yapılan CTP Parti Meclisi toplantısında, üzerinde TC ve KKTC heyetlerince mutabık kalınan Hükümetlerarası Anlaşma taslağının görüşüldüğü ve varılan uzlaşmaya karşı çıkıldığının öğrenilmiş olduğunu” kaydederek, “Sözkonusu toplantıyı takip eden günlerde basına yansıyan, “su konusunda Türkiye ile görüşmelerden bir sonuca varılamadığı” yönündeki açıklama ve yorumlar gerçeği yansıtmadığı gibi, kavram kargaşası yaratıcı niteliktedir. Esasen konunun, bu aşamada doğru adresinin parti meclisi değil, Bakanlar Kurulu olduğu kamuoyunca takdir buyurulacaktır” ifadelerine yer verdi.
“Gelinen aşamada, KKTC Hükümeti’nin, iki devlet arasında mutabakatla sonuçlandırılan Hükümetlerarası Anlaşma taslağını, devlet yönetimi sorumluluğuyla sonuçlandırması ve gecikmeksizin projenin uygulama safhasına geçmesi beklenmektedir” ifadelerinin yer aldığı açıklamada, “Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği, KKTC’nin su sorununun çözüme kavuşturularak, suyun yönetim ve denetiminin Kıbrıs Türk halkı adına KKTC Hükümeti’nin sorumluluğunda olduğunu; etkin ve verimli bir işletme sisteminin kurulması için ise gerekli her türlü desteği vermeye devam etmekte olduğunu kamuoyu ile paylaşmaktan mutluluk duyar” denildi.
Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçiliği’nden yapılan yazılı açıklama şöyle:
“KKTC’ye Türkiye’den su temini projesine ilişkin olarak, son günlerde çoğu eksik veya yanlış bilgilere dayanan açıklama ve yorumların yapıldığı, bunların Kıbrıs Türk kamuoyunda konuya ilişkin çeşitli soru işaretleri ve kavram kargaşası yarattığı görülmektedir. Tek amacı Kıbrıs Türk halkının refahını ve yaşam kalitesini artırmak, ülkelerimiz arasındaki sarsılmaz bağı daha da güçlendirmek olan bu projenin evveliyatı, kapsamı ve süreçte yaşanan gelişmeler hakkında saygıdeğer Kıbrıs Türk kamuoyunun aydınlatılması ihtiyacı hasıl olmuştur.
1. KKTC’ye su temini projesi, Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC arasında 19 Temmuz 2010 tarihinde imzalanan “KKTC’nin Su İhtiyacının Karşılanmasına İlişkin Hükümetlerarası Çerçeve Andlaşma”ya dayalı olarak gerçekleştirilmiştir. Suyun dağıtılması ve bu bağlamda gerekli yatırımların finansmanının “Yap İşlet Devret” (YİD) modeli ile karşılanacağı, iki ülke arasında 4 Aralık 2012 tarihinde imzalanan “TC-KKTC Ekonomik ve Mali İşbirliği Protokolü” ile hükme bağlanmıştır.
2. Sözkonusu projenin ivedilikle tamamlanarak, KKTC halkının biran evvel cansuyuna kavuşabilmesi için hükümetimizce bugüne kadar yatırımlarla birlikte toplam 1,6 Milyar TL kaynak aktarılmıştır. Boyutu, kapsamı ve teknik özellikleri itibariyle benzeri bulunmayan projenin beklenen faydayı sağlanabilmesi için büyük ölçekli finansman gerektiren ilave yatırım ve tesislerin (isale hatları, atıksu ve yağmur suyu tesisleri ve drenajlar) hayata geçirilmesi ve sürdürülebilir, etkin bir dağıtım sistemi kurulması gerekmektedir. Bahsigeçen yatırımlar için asgari 600 milyon TL ek maliyet sözkonusu olacağı tahmin edilmektedir. Anılan yatırımların, yukarıda bahsedilen 4 Aralık 2012 tarihli “Ekonomik ve Mali İşbirliği Protokolü” çerçevesinde YDİ modeli ile özel sektör tarafından gerçekleştirilmesi öngörülmüştür.
3. Bu çerçevede, Türkiye tarafından önerilen model, suyun yönetim ve denetimin KKTC tarafında kamu otoritesinde olmasını; işletmesinin ise gerekli yatırım ve tesis ihtiyaçlarının aksamaya yol açmadan karşılanması için özel sektör tarafından yapılmasını öngörmektedir. Bu modelin amacı, Türkiye’den gelen suyun tüketicilere dağıtımında etkinlik ve verimliliğin sağlanması, tüketicilerin kullanımına kaliteli ve kesintisiz şekilde sunulmasıdır. Bu anlayışla hazırlanan Hükümetlerarası Anlaşma” (HA) taslağı 7 Nisan 2015 tarihinde KKTC tarafına iletilmiştir. Takip eden dönemde, önerdiğimiz modelle ilgili üst düzey ziyaretler sırasında muhtelif defalar KKTC’li muhataplara bilgi verilmiş; ayrıca Büyükelçiliğimizce farklı zamanlarda KKTC makamları, iktidardaki partilerin yönetimleri, ve Belediye temsilcilerine (BESKİ’nin de iştirak ettiği) yönelik üç ayrı tanıtım ve bilgilendirme faaliyetleri düzenlenmiştir. KKTC’ tarafından yazılı yanıt beklendiği birçok kere, Hükümet ve parti temsilcilerine hatırlatılmıştır.
4. KKTC tarafı nihayet, Aralık 2015 ayında bazı yazım değişiklikleri içeren karşı bir taslak metin sunmuş ve bunun neticesinde 24-25 Aralık 2015 tarihlerinde KKTC’de yapılan iki ülke resmi heyetleri arasındaki görüşmelerin sonucunda, KKTC makamlarının önerdiği hususlar da anlaşmada yansıtılmak suretiyle ortak bir Hükümetlerarası Anlaşma taslağı üzerinde mutabakata varılmıştır.
5. Hükümetlerarası Anlaşma’nın imza ve onay işlemlerden sonra, yaklaşık 1 yıl alacağı tahmin edilen ihale sürecinde, suyun gecikmeksizin Kıbrıs Türk Halkının istifadesine sunulmasını teminen sözkonusu anlaşmaya ortak çalışmayla geçici bir hüküm eklenerek, DSİ’nin suyu Belediyelerin depolarına kadar götürmesi ve başvuracak Belediyelere su verilmesini sağlayacak düzenlemeler de yapılmıştır.
6. Ancak, 26 Aralık 2015 günü yapılan CTP Parti Meclisi toplantısında, üzerinde TC ve KKTC heyetlerince mutabık kalınan Hükümetlerarası Anlaşma taslağının görüşüldüğü ve varılan uzlaşmaya karşı çıkıldığı öğrenilmiştir. Sözkonusu toplantıyı takip eden günlerde basına yansıyan, “su konusunda Türkiye ile görüşmelerden bir sonuca varılamadığı” yönündeki açıklama ve yorumlar gerçeği yansıtmadığı gibi, kavram kargaşası yaratıcı niteliktedir. Esasen konunun, bu aşamada doğru adresinin parti meclisi değil, Bakanlar Kurulu olduğu kamuoyunca takdir buyurulacaktır.
7. Gelinen aşamada, KKTC Hükümeti’nin, iki devlet arasında mutabakatla sonuçlandırılan Hükümetlerarası Anlaşma taslağını, devlet yönetimi sorumluluğuyla sonuçlandırması ve gecikmeksizin projenin uygulama safhasına geçmesi beklenmektedir.
8. Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği, KKTC’nin su sorununun çözüme kavuşturularak, suyun yönetim ve denetiminin Kıbrıs Türk halkı adına KKTC Hükümeti’nin sorumluluğunda olduğunu; etkin ve verimli bir işletme sisteminin kurulması için ise gerekli her türlü desteği vermeye devam etmekte olduğunu kamuoyu ile paylaşmaktan mutluluk duyar."
TALAT’IN CEVABI GECİKMEDİ
TC Lefkoşa Büyükelçiliği’nin Su konusunda yayımladığı basın bildirisine, CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat, sosyal medya hesabı üzerinden yayınladığı bir açıklamayla cevap verdi. Talat’ın yaptığı açıklamada, su konusunda “CTP’nin nasıl bir karar alacağı, CTP’nin bileceği bir iştir” diyerek, Elçiliğin yayımladığı açıklamaya tepki koydu. CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat’ın dün yaptığı açıklamanın tam metni yayınlıyoruz:
“Türkiye ‘den ülkemize gelen suyun yönetim ve işletmesiyle ilgili olarak Türkiye Büyükelçiliğinin yaptığı açıklama, yaşanan sıkıntılara olumlu katkıda bulunmaktan uzaktır…
Bakanımızla Türkiye kanadından iki Müsteşar Yardımcısının ve teknik elemanların yürüttüğü görüşmenin sonucunda ortaya çıkan metin, CTP Parti Meclisinin önceden kararlaştırdığı su politikasından büyük farklılıklar içerdiği için, doğal olarak, yeniden Parti Meclisinin gündemine getirilecekti ve müzakerelerde yer alan Müsteşar Yardımcıları da bunu biliyordu…
Sonuçta CTP PM varılan son noktayı, hazırlanan metni benimsemedi…
CTP Parti Meclisi, Türkiye’nin çok büyük ihtiyacımız olan suyu ülkemize getirmesinden mutluluk duymakla birlikte, suyu nasıl yöneteceğimize karar vermenin de bizim irademize bağlı olduğunu ortaya koydu.
CTP’nin kararlarını nasıl vereceği CTP’nin bileceği iştir… CTP, kollektif karar alma mekanizmaları ile hareket eden bir partidir ve hükümette yer alması da bunu değiştirmez… CTP’nin hükümette olması, temel politikalarda partinin karar organlarının yetkilerini kullanmasına bir engel oluşturmaz…
Siyasi partilerin çok partili demokrasinin temel oyuncuları olduğu ve hükümetle bakanlar kurulunu da partilerin oluşturduğu unutulmamalıdır.
Son bir husus, suyun yönetim ve işletmesiyle ilgili henüz herhangi bir mutabakat yoktur…”
CUMHURBAŞKANLIĞI İLE ÖZDAĞ ARASINDAKİ POLEMİK
Su konusunda yaşanan tartışmaların ardından, MHP Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özdağ ile Cumhurbaşkanlığı arasında yaşanan polemik ise, gündemin dikkat çeken bir başka tartışması oldu.
Geçtiğimiz günlerde müzakere sürecini takip etmek için ülkemizde bulunan fakat resmi yetkililer ile müzakere süreci hakkında görüşmeyerek, Cumhurbaşkanı Akıncı ve Müzakere Heyeti hakkında hakarete varan açıklamalar yapan Bozdağ’a, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu sert bir cevap verdi.
MHP Genel Başkanı Ümit Bozdağ, ülkemize yaptığı ziyaret sonrası yaptığı açıklamalar da şunları söylemişti:
“Kuzey Kıbrıs’ta incelemelerde bulunan MHP Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özdağ, KKTC Cumhurbaşkan Mustafa Akıncı’ya yüklendi. Akıncı’nın Kıbrıs görüşmelerine katılan heyeti "bilgi ve uzmanlığa" göre değil, "siyasi görüşe" göre oluşturduğunu iddia eden Özdağ, Akıncı hakkında ” hizipçi, dar görüşlü ve dışlayıcı” ifadelerini kullandı.
"Kıbrıs’ta Rum tarafında deneyimli müzakerecilerden oluşan bir heyet var. Türk heyeti ise bu konularda çok deneyimsiz. Bu durum, Sayın Akıncı’nın dar hizipçi bir yaklaşımla hareket etmesi ve konuyu bilen ama kendisi gibi düşünmeyen bir Kıbrıslı Türk uzmanı çalışmaktansa konuyu bilmeyen ama aynı ideolojik eksende düşünen insanla çalışmayı tercih etmesinden kaynaklanıyor. Akıncı farklı görüşlere tamamen kapalı. Siyasette de, insani ilişkilerinde de, insanları dışlayan bir tarzı olduğu anlaşılıyor. AB Bakanı Volkan Bozkır utanç duvarı diyor. O yer Türk askerinin kanıyla çizilmiş hat. Siz hangi ülkenin bakanısınız ve hangi tarihi bilgiyle hareket ediyorsunuz? Kıbrıs’ta yaşayan, çalışan ve artık vatandaşlığı haketmiş olan binlerce kişiye, orada doğan bebeklere nüfus cüzdanı verilmiyor. Türkiye'ye dönüşleri teşvik ediliyor. Nijerya ve vietnam’dan işgücünü doldurmak için insan geliyor”
BARIŞ BURCU’NUN ÖZDAĞ’A CEVABI
“MHP Genel Başkan Yardımcısı Sayın Ümit Özdağ, edindiği yanlış bilgilerle Cumhurbaşkanımız Sayın Mustafa Akıncı ve Müzakere Heyeti aleyhine gerçeklerle bağdaşmayan ve hakarete varan suçlamalarda bulunmuştur.
Çözüm karşıtı odaklardan beslendiği çok açık bir biçimde görülen Sayın Özdağ, zaten daha önce de benzer önyargılı açıklamalarda bulunmuştu. Uluslararası ilişkiler uzmanı olduğumu bilmeden, 40 yıllık siyasi geçmişimi, niteliklerimi, taşıdığım entelektüel kapasite ve potansiyeli dikkate almadan, geçmişte de şahsıma yönelik “dönerci” nitelendirmesinde bulunarak aklınca benim üzerimden Sayın Cumhurbaşkanımıza sataşmaya kalkışmıştı.
Emeğe ve emekçiye karşı alerjisi olduğu ve akıtılan alın terinin aşağılanması gereken bir şey olduğunu zanneden Sayın Özdağ’a belirtmek isterim ki, hayatta gurur duyabileceğim pek çok şey yaptım fakat asıl gurur duyduğum şey ailemle birlikte akıttığımız alın teridir.
Sayın Özdağ, sözde müzakere sürecini izlemeye geldiği ülkemizde, ne gariptir ki ne Sayın Cumhurbaşkanımız veya Müzakerecisi’nden, ne Sayın Meclis Başkanımızdan, ne Sayın Başbakanımızdan, ne de Sayın Dışişleri Bakanımızdan randevu bile talep etmemiş ve birinci elden doğru bilgi alacağı hiçbir görüşme talebinde bulunmadan tamamladığı sözde müzakere sürecini yerinde izleme çalışmaları sonrasında yakışıksız açıklamalarda bulunmuştur.
Sayın Özdağ açıklamasında, Sayın Cumhurbaşkanımızın müzakereleri sürdürme şeklinin anti-demokratik ve şeffaf olmaktan uzak olduğunu iddia etmektedir. Kendisine hiçbir dönemde olmadığı kadar yoğun bir biçimde bilgi paylaşımı yapıldığını belirtmek isteriz. KKTC Meclisi’ne ve siyasi parti temsilcilerine düzenli bilgi aktarımı gerçekleşmektedir. Keza, bu çerçevede, bugün daha önceden planlandığı üzere 28 Belediye Başkanı’yla görüşmüş olan Sayın Cumhurbaşkanımız, yarın ise seçilmiş bütün muhtarlarla Atatürk Kültür Merkezi’nde bir araya gelecektir. Sayın Cumhurbaşkanımız 12 Ocak tarihinde ise KKTC Meclisi’nde milletvekillerine daha önce de yaptığı gibi yeniden bilgi verecektir. Anımsanacağı üzere Sayın Cumhurbaşkanımız daha önce de gerek basınımızla gerek sivil toplum örgütleriyle ayrı ayrı geniş katılımlı toplantılar düzenlemiştir.
Sayın Özdağ açıklamasında müzakere heyetimizin “devletler hukuku ve AB hukuku” konusunda yetersiz olduğunu iddia etmiştir. Müzakere heyetimizde bulunan ve halen Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığı görevini yürütmekte olan Sayın Erhan Erçin, AB Hukuku ve mevzuatı konularında çok değerli bir uzman olup, kendisi aynı zamanda AB Koordinasyon Merkezi eski başkanıdır. Keza, müzakere heyetimizde bulunan ve uzun yıllar çeşitli üniversitelerde “devletler hukuku” üzerine dersler vermiş olan Sayın Sülen Karabacak, 2001 yılından beri Cumhurbaşkanlığı’nda Hukuk İşleri Danışmanı olarak görev yapmaktadır. Kendisi, birinci Cumhurbaşkanımız Sayın Denktaş, ikinci Cumhurbaşkanımız Sayın Talat ve üçüncü Cumhurbaşkanımız Sayın Eroğlu dönemlerinde de müzakere süreçlerini yakından takip etmiş deneyimli bir uzmandır. Yine belirtmek isterim ki, müzakere sürecine katkı koymak amacıyla ve kucaklayıcı bir anlayışla oluşturulan teknik komitelerde farklı kesimlerden alanlarında yetkin çok değerli uzmanlar görevlendirilmiştir.
Türkiye yetkilileriyle uyum ve işbirliği içinde iyi niyetle sürdürdüğümüz müzakere süreci için ise Sayın Özdağ haddini aşarak “teslimiyetçilik” nitelemesinde bulunmuştur. Kıbrıs sorunu üzerinden Türkiye’deki makamlara sataşma ve Kıbrıs sorununu Türkiye’deki iç politikaya malzeme yapma hevesi çok açık bir biçimde görülen Sayın Özdağ’a anımsatmak isteriz ki Sayın Cumhurbaşkanımız %60dan fazla oyla halkımızın yakın geçmişte seçtiği bir liderdir. Sayın Cumhurbaşkanımız, halkımızın özgürlüğü, güvenliği ve eşitliğinden ödün vermeden, onurlu bir gelecek için müzakere sürecini canla başla yürütmektedir. Sayın Özdağ’ın Cumhurbaşkanımız ve ekibine yaptığı bu saldırılar aynı zamanda Kıbrıs Türk halkına yapılmış bir hakaret niteliğindedir.
Ada’nın her iki tarafında da çözüm karşıtlarının ve ret cephesinin hakarete varan suçlama ve saldırılarına tanıklık ediyoruz. Temelsiz suçlamalara kulak asmadan adil ve kalıcı bir çözüme ulaşmak için iyi niyet temelinde kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.