Tüm dünyanın gözü kulağı İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine çevrilmişken, bugüne kadar Avrupa’nın göbeğinde olup NATO’ya üye olmak istemeyen bir ülke var. O da Avusturya…
İskandinav ülkeleri NATO’ya girmeye çalışırken ve konu NATO üzerinde bu kadar yoğunlaşmışken, uluslararası kamuoyunda Avusturya’nın birliği neden reddettiği de yeniden tartışmaya açıldı.
Aslında uluslararası basın bu konuyu ne kadar irdelese de ülkede böyle bir tartışma yaşandığını söylemek doğru olmaz. Avusturya için NATO tartışması en son 25 yıl önce yaşanmıştı…
AVRUPA’NIN DÖNÜM NOKTASI
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 24 Şubat’ta Ukrayna’yı işgalini başlatması ile Avrupa deyim yerindeyse bir ‘dönüm noktası’ yaşadı. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un da daha önce söylediği gibi o gün aslında tüm Avrupa farklı bir güne uyanmıştı.
Ukrayna işgali, Avrupa’nın istikrarsız güvenlik mimarisini gözler önüne sererken, bilinen tüm gerçekler bir anda değişti ve ‘tam bağımsızlığın’ en çok dile getirildiği ülkelerden Finlandiya’da nüfusun büyük bir kısmı NATO için ‘evet’ dedi. Ardından İsveç de benzer bir yol takip etti. Tarihinde ilk kez İsveç askeri tarafsız konumundan uzaklaştı. 73 yıldır NATO karşıtı olan iktidar partisi tavrını değiştirdi.
NATO TARTIŞMALARININ UĞRAMADIĞI ÜLKE
Ancak şaşırtıcı bir şekilde paradigma kayması bir ülkeyi tamamen atladı: Avusturya… Ülkede en fazla iki ya da üç televizyon programı NATO’ya katılımı gündeme getirdi, ardından hemen konu değiştirildi… Şansölye Karl Nehammer, tarafsızlığın “tartışmaya açık olmadığına” karar verdi. Muhalefet lideri ve başbakanlık için iddialı bir aday olan SPÖ lideri Pamela Rendi-Wagner, Avusturya’nın tarafsızlığının “pazarlık edilemez” olduğunu vurguladı. Sağcı, milliyetçi FPÖ de benzer bir tavır sergiledi.
Peki neden Avusturya için NATO konusu hep geride kaldı? NATO’ya katılımı değerlendirmek bir yana neden kimse konuyu gündeme bile getirmedi?
Aslında bunun nedeni çok açık. “Avusturya’nın tarafsızlığı” ülkenin iç siyasetinde oldukça önemli bir konu. Yani kimsenin tartışmaya açmak istemeyeceği hatta bir tartışma açılmışsa da kaçmak isteyeceği bir konu… Avusturya’nın tarafsızlığının, kolektif hafızada “özgürlüğün” yeniden kazanılmasıyla ilişkilendirildiğini unutmamak lazım. Bu yüzden ülkede tarafsızlık ruhu halen devam ediyor.
ARABULUCULUK SEVDASI
Avusturyalılar ‘özgürlük’leri ile gelen bu tarafsızlık ruhunu süper güçlerle olan ilişkilerinde de sıkça kullandı. John F. Kennedy ve Nikita Kruşçev’in 1961’deki toplantısı gibi, süper güçler arasında Avusturya’nın tarafsız topraklarında meydana gelen bazı önemli toplantılar yapıldı. Küba Füze Krizi bile burada engellenmeye çalışıldı.
AGİT gibi bazı BM kurumları karargahlarını buraya açtı. Ülke, kendisini tarih boyunca arabulucu rolünde gösterdi. Mesela, Nisan ayında Şansölye Nehammer, savaşın başlangıcından bu yana Putin ile konuşan ilk Batılı devlet başkanı olmak için önce Ukrayna’ya ardından Rusya’ya gitti. Ülkede dış politika her zaman ‘gurur’ konusu oldu.
DÖRT BİR YANI NATI ÜLKELERİYLE ÇEVRİLİ
Bir başka neden ise Avusturya’nın jeopolitik konumu. Avusturya, Lihtenştayn ve İsviçre tarafından çevrili ülke otomatikman NATO anlaşmasının 5. maddesindeki karşılıklı yardım sözünden yaralanabiliyor. Avusturya topraklarını işgal etmek için işgalci bir ordunun önce bir NATO üyesine saldırması, topraklarını kullanması gerekiyor. Yani NATO’nun sınırlarıyla çevrili bir ülkeye saldırmak ‘imkansız gibi göründüğünden’ Avusturyalılar kendilerini hep güvende görüyor. Bu yüzden de NATO’nun içinde olmak, dışında olmak onları pek de etkilemiyor.
Ancak bu kadar tarafsızlığına ve bağımsızlığına sahip çıkan bir ülkenin Avrupa Birliği’ne üye olması da uzun süre sorgulandı. Ülkenin, zaten AB’nin ortak güvenlik politikasına dahil edilmiş durumda olması, NATO’ya tutumu göze alındığında ne kadar gerçekçi bilinmez… Ayrıca, Avusturya’nın NATO ile ortak birçok projede yer aldığını da unutmamak lazım….
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.