• BIST 9549.89
  • Altın 3005.985
  • Dolar 34.5383
  • Euro 35.9979
  • Lefkoşa 14 °C
  • Mağusa 14 °C
  • Girne 16 °C
  • Güzelyurt 12 °C
  • İskele 14 °C
  • İstanbul 9 °C
  • Ankara 3 °C

Güler misin, ağlar mısın!!!

Ediz TUNCEL

Dilimizde tüy bitti, trafik sorunu bu ülkenin en büyük sorunudur diye…

İnsanlar gerek kendi hataları, gerek başkalarının hataları yüzünden kazalara uğruyor,  çatır çatır katlediliyor, tüyler ürpertici vahşete maruz kalıyor, kazasız gün geçmiyor nerdeyse…

Peki devlet, daha da özele inersek hükümet, ve keza, daha da özele inersek, Ulaştırma Bakanlığı ve belediyeler kendi sorumlulukları adına ne yapıyor???

Hiç! Kocaman bir hiç! Sadece lafazanlıkta kabak kesiyorlar!

Gönyeli’de geçen sene bir trafik kazası oldu, bir motesiklet sürücüsü hayatını kaybetti, kazaya karışan diğer şahıs da bir sene hapse mahkum edildi.

Hayatını kaybeden motosiklet sürücüsü kusurlu bulundu!

Kazaya karışan diğer sürücü de kusurlu bulundu!

Ancak mahkeme başkanı devletin ve yerel yönetimin kusurlarına da dikkat çekti!

Mahkeme başkanı yargıç diyor ki, sanığın tali yoldan ana yola çıktığı yerde uyarıcı levha yoktu, kazadan sonra da halen bugün oraya bir uyarıcı levha konmamış!

Yolu ayıran çizgiler nerdeyse kayboldu, görünür halde değil!

Yol çift şerit olarak yapılmış ama bugün o özelliğini tamamen yitirmiş durumda!

Bu şartlar altında ölümlü bir kaza yaşanmasına rağmen halen hiçbir tedbir alınmış değil…

Kısacası, aynı veya benzer şartlarda kaza yapın ve ölün demenin yeri!

Ölen öldüğüyle kaldı, ama yargılandı da! Kusurlu da bulundu…Arkasında da sevenlerine tarifsiz bir acı bıraktı…

Kazaya karışan diğer şahıs da kusurlu bulundu ve hapse mahkum edildi, onun da feleği şaştı…

Ancak ve ancak, vatandaşı korumakla mükellef olan sorumlular, gerek Ulaştırma Bakanlığı yetkilileri, gerekse ilgili belediye yetkilileri, ki bu durumda sorumluluk Gönyeli Belediyesi’ne düşüyor, yargı sisteminden sadece eleştiri aldı!

Şimdi, güler misin, ağlar mısın!

Bu mu adalet!

İlgili belediyenin başkanı ve trafikten sorumlu olanlar çatır çatır  bu davaya dahil edilmeliydi ve onlardan da hesap sorulmalıydı!

Aynı şekilde, Ulaştırma Bakanlığı’ndaki sorumlular da tepeden tırnağa hesaba çekilmeliydi!

Geçmişte yaşanan ölümlü veya ölümsüz kazaların tümünden devlet ve belediyeler doğrudan sorumludur ve kusurları vardır…

Memlekette bir tek karış yol yoktur ki emniyetli, güvenli sürüş yapılabilir!

Devlet trafikte vatandaşını kendi hatalarından bile korumakla mükelleftir ve konuda hiçbir mazaret de kabul edilemez…

Trafik kazalarında esas sorumluluk sahibi olan devletin yetkililerini de artık yargılandığını ve hesap verdiğini görelim!!!

Aksi takdirde, özellikle trafik konusunda yargının kararları da vicdanlarda kabul görmez, şaibe altında kalmaya devam eder!

Ancak yargı sistemi devlet ve yerel yönetimlerde trafikten sorumlu olanlardan da hesap sorarsa, ancak o zaman akıllarını başlarına toplarlar ve sorumluluklarını yerine getirmeye başlarlar…

…………….

 

Cumhurbaşkanı Akıncı YÖDAK konusunda hükümetin tutumunu anlamakta zorlanıyormuş!

Efendim, neyi anlamakta zorlanıyormuş, ben anlayamadım doğrusu!

Diyor ki, “insan anlamakta zorlanıyor, YÖDAK15 sene evvel Cumhurbaşkanlığı'na bağlanmış. Eğer Cumhurbaşkanlığı'na bağlı olmanın ötesinde özerkliği artıracak daha iyi bir formül varsa hemen yapalım. İlla ki Cumhurbaşkanlığı'na bağlı kalmasın. Daha özerk, bağımsız bir yapılanma modeli varsa yapalım. Ama yok da Cumhurbaşkanlığı gibi bağımsız, tarafsız, partisiz bir makamdan ki ben tüm makamlara eşit mesafedeyim, kimseyi karşıma alma niyetim yok, ideolojilere girmeye niyetim yok, bağımsız seçildim; buradan alıp hükümete bağlayarak daha mı özerk yapıyorsunuz bunu, yoksa siyasi iradenin emrine mi veriyorsunuz?”

Güler misin, ağlar mısın!

Ben ikisini de yapıyorum!

Bir kere, Cumhurbaşkanlığı ile yüksek öğrenimi denetleme ve akreditasyonundan sorumlu bir kurumun Cumhurbaşkanlığı ile ne alakası var!

Var mı dünyada böyle bir garagözlük, böyle bir işgüzarlık!

Var, bizde var, Türkiye’de var, nasılsa garagözlük, işgüzarlık dendi mi şampiyonluğu kimselere kaptırmamak gibi bir saplantımız var, sonra da yaptıklarımızı kafamıza giydiğimizde biz hariç, herkes suçludur!!!

Sn. Akıncı diyor ki, Cumhurbaşkanlığı bağımsız, tarafsız, partisiz bir makammış ve kendisi de tüm makamlara eşit mesafedeymiş!

Tabi, tabi, aynen öyledir eminim!

Denktaş da, Talat da, Eroğlu da bağımsız, bağlantısız, tarafsız Cumhurbaşkanları idiler ve herkese de eşit mesafedeydiler!!!

O yüzden de Saray’ı ahbap çavuşlarıyla, partilileriyle doldurmuşlardı, babalarının çiftliğine çevirmişlerdi!

Sn. Akıncı ise onların tam tersini yaptı, Müsteşarını UBP’li, Özel Kalem Müdürünü DP’li, danışmanlarını CTP’li, Basın Yayın Sorumlusunu HP’li, Sözcüsünü AKP’li (bir kıyak da Ankara’ya), CB Müdürünü TKP’li, kahvecisini de TDP’lilerden seçti, böylece herkese eşit mesafede durdu, ayıp olmasın diye…BİR NİSAN ŞAKASI!

Bostandaki kargaların  güldüğünü duyar gibiyim, nedense!

Milletin söyleyemediğini ben söyleyim bari: Saray, gelen giden Cumhurbaşkanlarının babalarının çiftliği gibi kullanılan bir yerdir ve, yasalar tersini söylese bile, bugüne kadar seçilmiş hiçbir Cumhurbaşkanı bağımsız, bağlantısız, tarafsız filan değildir…

Bal gibi tümü de bağımlı, bağlantılı, taraflıydılar ve KKTC denen çarpıklıklar diyarında yasalar sadece keyfiyetin kılıfıdır…

Efendim, gelelim YÖDAK’a yeniden…

Yeni yasayla YÖDAK siyasetin emrine verilecekmiş!

Vah vah!

Sanki Cumhurbaşkanlığı’na bağlıyken siyasi rantın emrinde değildi!

“Daha özerk, daha bağımsız bir yapılanma modeli varsa yapalım(mış!)”

Eee, daha önce önerdik, dikkate alan oldu mu!

YÖDAK’daki bazı muhteremlerin geldikleri üniversitelerle çarpık çurpuk özel ilişkilerine dikkat çektik, Gökçekuş’u hedef alanların durumlarını da araştırın dedik…Dikkate alan oldu mu?

Yoksa dikkate almak birilerinin işine mi gelmedi?

Sadece YÖDAK eski başkanı Hüseyin Gökçekuş belirli çevrelerin, ki bunların tümü de Sn. Akıncı’nın yakın çevresindendir, uyguladığı baskı nedeniyle ve uyduruk bir rapor sonucunda görevinden alındı ve hemen de hakkında alınan kararın haksız ve hukuksuz olduğu gerekçesiyle mahkemeye başvurdu…

Gökçekuş görevden alınmadan önce de yerine kimin atanacağı bile belirlendi, sanki memlekette akademisyen kalmamış gibi, Türkiye’den Kıbrıs kökenli bir akademisyen getirildi, ki onun da bir ayağı sürekli Türkiye’de ve ne zaman KKTC’ye geldiği, ne zaman gittiği de belli değil…

Hade, alın da bozdurun, herkese eşit mesafede, bağımsız, bağlantısız, tarafsız Cumhurbaşkanı’nın KKTC yüksek öğrenimi konusunda yaptığı uygulamaları!!!

Bir de şunu soralım: KKTC’nin gelmiş geçmiş Cumhurbaşkanlarının hangisi yüksek öğrenim sektörünün dinamikleri ile ilgili yeterli bilgiye sahipti, bu konuda karar üretecek, yöneticilik yapacak kadar vasıfa sahipti???

Hiçbiri!

Peki, bir teki bile, “durun yahu, Cumhurbaşkanlığı ile yüksek öğrenim sektörünün ne alakası var, bu iş milli eğitimin ve milli eğitim siyasetinin bir parçasıdır, dolayısıyla milli eğitimin bir parçası olarak kapsamlı ve özel bir statüye sahip olmalıdır, mevcut yasası yetersizdir, mevcut yasası geliştirilmeli ve her türlü rant çarkından arındırılacak bir hukuki yapıya kavuşturulmalıdır, artık KKTC yüksek öğrenimi tam bir sektör haline gelmiştir ve ülkenin de en önemli sektörüdür, bir öğrenci en az 20 turistin getireceği geliri getirmektedir ve bu sürdürülebilir bir durumdur, bu şartlar altında çok hassas olunmalıdır ve sektörün zarar görmemesi, aksine daha sağlıklı bir duruma getirilmesi için özel çaba sarfedilmelidir, bu sektör zarar görürse tüm ülke zarar görür, ülke son yirmi yılda ayakta kalabildiyse bu sektör sayesinde ayakta kalabildi, o yüzden bu sektörün yönetimi de profesyonelce olmalıdır, bu iş ne Cumhurbaşkanının ne de rant peşinde koşan diğer siyasilerin işidir …” dedi mi?

Hiçbiri demedi, çünkü gerek Cumhurbaşkanları gerekse diğer siyasiler ellerinin altına ne kadar rant imkanı verilirse, o kadar memnun olurlar, taraftarlarını da o kadar memnun ederler, sonra da yaptıklarını kafalarına giyerler, günah keçisi ararlar!

Güler misin, ağlar mısın!

 

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları