Cumartesi katıldığım “Onur yürüyüşü”, bu güne kadar katıldığım yürüyüşler içerisinde, en pozitif, en renkli ve en eğlenceli olanıydı.
Lezbiyen vardı.
Gey ,Biseksüel, Travesti vardı.
Kadın vardı.
Erkek vardı.
Çocuk hatta bebek bile vardı.
Sevgi ve saygı vardı.
Neşe vardı; Hoş görü vardı.
Aşk vardı.
Ancak, kin yoktu.
Nefret yoktu.
Öfke yoktu
Ötekileştirme yoktu.
Hepsinden öte cinsiyetin önemi yoktu.
Hep beraber yürüdük.
Bu gün hâlâ kadınım.
Erkek ya da gey, lezbiyen olmadım.
Zira Geyler de, lezbiyen ya da biseksüel olmadı.
Erkekler de erkek kaldı.
Tıpkı, hayvan haklarını savunanların hayvan, kadın haklarını savunan erkeklerin de kadın olmadığı gibi.
Çocukları eş cinsel olan anneler ve babalar da, çocuklarından utanmadı.
Orada yürüyen hiç kimse utanmadı.
Çünkü zaten amaç, cinsel yönden bizden farklı doğmuş olmanın, utanılacak bir durum olmadığını göstermekti.
Çünkü onlar çocuklarının sadece “şeyinin” anne ve babası değil, ruhuyla, bedeninin bütünüyle ve tercihleriyle çocuklarına ait her şeyin anne ve babalarıydılar.
Onlar, çocuklarını mutsuz bir yaşama sürükleyecek olan başkalarının, toplumun kalıplarına sokmayı reddettikleri için oradaydılar.
Çocuklarını olduğu gibi kabul edip, yaşamak istedikleri hayata saygı duymanın gururuyla yürüdüler ve çocuklarına destek verdiler.
Biz yok saydığımız zaman, bizden farklı olanlar yok olmuyorlar.
Hatta tam aksine, yok sayıp, ötekileştirdikçe, ötekileştirdiklerimizi kullananlar, sömürenler çoğalıyor.
Toplumda hakları olan yaşama ve çalışma haklarını tanımayıp, sahte bir kabullenme söylemi olan “ kabul ediyorum ama ortada gözükmesinler” dedikçe, onları, fuhuşa itiyoruz.
Cinsiyet olarak bizden farklı olanı ya da tercihi farklı olanı, günah keçisi, “aşağılık”, “günahkar” ilan edip, bu kişilerle sex yapan erkekleri de “kahraman” görerek, tecavüzleri çoğaltıp, meşru hale getiriyoruz.
Bir anne, bir kadın olarak “kadın gibi davranıyor” diyerek eşcinsel oğlumuzdan utanarak, kadınları dolayısıyla kendimizi aşağılıyor, “erkek gibi davranan” kızımızla gurur duyarak, erkek cinsini yüceltiyoruz.
Sonra da, tecavüzlere ve kadına karşı şiddete isyan ediyoruz.
Korkuyoruz.
Tabularımızdan korkuyoruz.
Toplum ve çevreden korkuyoruz.
Toplum kim?
Biz değil miyiz?
Kendimizden ve bir birimizden korkarak, korkularımızla yönetiliyoruz.
Korkularımız ve tabularımızla hayatı kendimize de çocuklarımıza da zehir ediyoruz.
“Çevre ne der” diye korkuyoruz ama çocuklarımızı başkalarının kalıplarına sokarak, mutsuz etmekten korkmuyoruz.
Aslında biz, kendimizden korkuyoruz.
Kendimizle ve doğrularımızla yüzleşmekten korkuyoruz.
Mantığımız ve vicdanımızdan korkuyoruz.
Sonra da suçu başkalarına atıyoruz.
“Herkes ne der”, diye, bilinmeyen bir meçhule atıyoruz suçu.
“Çocuklarımıza kötü örnek olurlar” diye, bizden farklı olanı suçlayıp, dünyayı, farklı olana dar ediyoruz.
Oysa bu dünya kimin?
Kim verdi bizim tekelimize?
Bize, bizden farklı olanı yargılama hakkını kim verdi bize?
Eşcinsele, fakire, engelliye, hayvanlara, bitkilere, kısacası bizden farklı olana hükmetme ve bu dünyadaki haklarını gasp etme hakkını kim verdi bize?
Kim bize, bizden farklı olandan daha değerli olma hakkını verdi?
Madem kendimizi bizden farklı olanların haklarını gasp edecek kadar daha üstün ve daha güçlü görüyoruz o zaman neden korkuyoruz.
Korkmayın.
Cinsel yönden bizden farklı olanlarla birlikte yaşamaktan korkmayın.
Zira kendisini bu denli iyi tanıyan ve kendisiyle bu kadar barışık kişilerden kimseye zarar gelmez.
Siz asıl, namussuzluğunu, din, namus gibi manevi değerleri kullanarak örtmeye çalışandan korkun.
Kendi hayatını tercihleri doğrultusunda, kimseye zarar vermeden yaşayanlardan korkmayın.
Utanmayın da.
Özellikle siz erkekler!
Geylerle, transseksüellerle yan yana durmaktan utanmayın.
Siz asıl, kadına, çocuğa, hatta hayvana tecavüz eden ve bununla “erkek olma” adına gurur duyan, mahluklarla hem cins olmaktan utanın.
Yan yana durmaya çekindiğiniz kişileri kullanıp, sömüren ve sizinle hem cins olanlarla birlikte “ erkek” diye anılmaktan utanın.
Ve siz kadınlar!
Lezbiyenlerden değil, tecavüzü, tacizi, şiddeti, erkeğin bir hakkı olarak görüp, meşrulaştıran hem cinslerinizden utanın.
Çocuk yaştaki kız çocuklarını, kadın diye, babası yaşındaki erkeklerin kucağına atan hem cinslerinizden utanın.
Sözün özü; fikirlerinizi ve ruhunuzu özgür bırakın.
Çevreye değil, vicdanınıza hesap verin ki; insanlık gerçek değerini bulsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.