• BIST 9995.99
  • Altın 2962.961
  • Dolar 35.2472
  • Euro 36.7735
  • Lefkoşa 9 °C
  • Mağusa 8 °C
  • Girne 14 °C
  • Güzelyurt 9 °C
  • İskele 8 °C
  • İstanbul 10 °C
  • Ankara 5 °C

Hala konuşuyorlar…

Ediz TUNCEL

Hayatlarında ilk kez biri çıkıp da avcı kılığındaki insan müsveddelerine anladıkları dilden cevap verdi ya, yazdıklarımda kendi suratlarını görenler, yaptıklarıyla yüzleşenler benim için ağızlarına ne geliyorsa söylüyorlar, sövebildikleri kadar sövüyorlar…

İstedikleri kadar kudursunlar, sövsünler, söyledikleriyle sadece ne mal olduklarını ortaya koyuyorlar, kudurduklarıyla kalıyorlar, bilinçli avcılarla eli silahlı, bulamaç beyinli bu kuduruklar arasındaki saflar da daha net şekilde belirginleşiyor.

Güzelyurt ve İskele polisi ince avın ilk gününde 15 kişiye kanunsuz şekilde avlanırken yakaladı ve işlem yaptı.

Kanunsuz avlanma yapanların suç kapsamı şu şekilde: yasak bölgede avlanmak, avlanması yasak olan hayvanları vurmak, üstüne kayıtlı olmayan silahla av yapmak, yaşı tutmayan çocukların akrabalarına ait tüfeklerle av yapması…

Bazıları da pusu yeri kapma yüzünden birbirine girdi, polislik oldu, orası da ayrı mesele.

KKTC’nin tüm polislerini av günlerinde bunların arkasına salsanız, polis yine bunlarla başa çıkamaz, mümkün değil, rastgele yakalayabildiklerini ya da ihbar gelirse, yetişip de yakalayabildiklerini yakalar sadece.

Av yapacak diye keyfine göre terör estirenlerin, envai tür suç işleyenlerin sayısı öyle sadece 15 filan değil, emin olun bunun yüz katından fazladır, sadece yakalanmadıkları için yaptıkları gizli kalır, ama yedikleri haltların kanıtları da her yerdedir…

Yedikleri haltlar yüzlerine vurulunca da kudururlar…

Bu da normaldir, çünkü bu kuduruklar insan değil, insan kılığındaki mahlukatlardır.

Yakın zamanda halktan bize gelen şikayetlerden birkaç örnek vereyim:

Girne tarafında vatandaşın bahçesine giren ve evinin yakınına gelen dört avcı müsveddesi manyak, vatandaş tarafından uyarılıyor. Bu avcı müsveddesi olacak manyaklar adama ellerindeki haritayı gösteriyorlar ve burası ava açık bölge diyorlar. Adam da ava açık bölge olsa da benim bahçeme, evime, özel mülküme giremezsiniz, yerleşim yerine bu kadar yaklaşamazsınız diyor. Gireriz diye ısrar ediyor bu manyak sürüsü…Adam polis çağırıyor, polis gelip bunları araziden uzaklaştırıyor…Akşam üzeri geri dönen bu manyaklar önce yanlarında getirdikleri bütün pisliklerini adamın bahçe kapısının önüne atıyorlar, sonra da havaya ateş edip kaçıyorlar…Bu yaptıkları kendilerine yapılsa acaba ne derlerdi, ne yaparlardı!!!

Geçitkale tarafında evlerin yakınına kadar giriyorlar, bir anne ve iki çocuğu bahçelerinde oyalanırken ateş açıyorlar, insanları terörize ediyorlar, insanlar kaçacak delik arıyor, korkularından polisi bile aramaya çekiniyorlar…

Beni en çok üzen birkaç olayı daha aktarayım.

Yakın zamanda rahmetli olmuş Bağlıköylü bir ninemiz vardı, Orkide Vadisi’nde rahmetli oğlunun bir mandırası vardı, o mandıradaki ev güvercin doluydu, ve bütün adada göremeyeceğiniz kadar çok beyaz güvercin de oradaydı, havalandıklarında muhteşem bir görüntü verirlerdi…

Rahmetli ninemiz hemen hergün oraya gider ve kuşlara yem ve su verirdi.

Av zamanı bir gün akşam üzeri kendisini orada iki gözü iki çeşme ağlar bulduk.

On kadar avcı müsveddesi manyak, orada tam bir katliam yapmışlar ve güvercinlerin hemen hemen tümünü öldürmüşler, öldürdükleri güvercinleri alma zahmetine bile girmemişlerdi.

Üstelik de kadın oradayken ve kendilerini durdurmaya çalışırken bunu yaptılar…

Yaşlı başlı bir kadını ellerine göre bulmuşlar, kadına verdikleri acıya aldırmadan katliamlarını yapmışlar, defolup gitmişlerdi…

Orada en az yüz metre çevreye yayılmış birçok güvercin ölüsünü kadınla birlikte gezerek bulduk, ama yapacak birşey yoktu…

Belli ki birçok kişi havalanan güvercinlere aynı anda ateş etmiş, ilk ateşte de epeycesi vurulup düşmüştü.

Metruk evin içinde olanları da pencerelerden ateş edip, ev içinde vurmuşlardı…

Ogün bugündür sağ kalan birkaç güvercin de oraya bir daha yaklaşmadı, orayı terketti…

Aynı bölgede yığınla keçi ve oğlak da var, üstelik de çoğu sahiplidir, ya Bağlıköylü çobanlarındırlar ya da Lefkeli çobanlarındırlar ve Orkide Vadisi tepelerinde özgürce dolaşırlar…

Av zamanı vadilerin içinde, üstelik de mandıraya yakın bir yerde, yerde serili bir oğlak, besbelli daha yeni ölmüş…

Av tüfeğiyle karın ve kalça bölgesinden vurulmuş, hemen düşmemiş, mandırasına gitmek için yaralı halde son gücüne kadar mücadele etmiş, sonra da mandıraya ulaşamadan devrilip kalmış, oracıkta ölmüş, sinekler ve bazı et yiyici arılar gözlerine, ağzına doluşmuş bile…

Kim vurdu, Allah bilir orasını, sonuçta bunu yapan manyak yakalanmadı, yoluna gitti...

Av yapmama rağmen aynı bölgede sürekli keklik sürüsünün dolaştığını gözlemlediğim bir bir yamaçta,  göze görünmeye bir yerde mavi bir bidonu ortadan kesip, içine de kuşların üzerine konabileceği birkaç taş koyup, sulak yaptık, birkaç günde bir içine su doldurmakta kullandığımız beyaz bir bidonu daha aşağıda, suya yakın bir yerde küçük bir ağacın dibine bağladık…

Birgün akşam üzeri baktık ki bidon saçmalarla delik deşik, daha yukardaki sulak da ters yüz edilmiş, üstelik de ava açık tarihlerde, etraf da boş fişek dolu…Muhtemel suçlu: Bidonu vuran kesin bir avcı, sulağı deviren ise muhtemelen o gün bir halt edemeyen, birşey vuramayan bir avcı müsveddesi…

Kısa süre sonra bölgedeki bazı duyarlı avcı arkadaşlar aynı bölgeye daha büyük bir sulak alan yaptılar, çevresini de telle çevirdiler, “iki ayaklı hayvanatlara karşı”  korumaya aldılar…

Yine Orkide Vadisi’nde yürüyüş yollarını gösteren ok işaretleri yerlerinden sökülüp atılmış, birkaçı da tüfekle vurulmuş…Zaman, yine av zamanı…

Yıllar önce Karpaz’da dolanıyorum, fotoğraf çekiyorum, havanın kararmasına yakın ağaçlık araziden arabayı bıraktığım yere doğru gidiyorum.

Birden yerde oldukça irice kanat artıkları ve tüyler gördüm, çevreye yayılmış vaziyetteydiler.

Tüy şekillerinden o bölgede yaşayan tek tük kalmış kartallardan biri olduğunu  anlamak zor olmadı, biraz tüyleri de inceleyince ve tesadüfen kalın tüy köküne takılmış saçmayı da görünce, akibetinin ne olduğunu anlamak da zor olmadı.

Bu muhteşem hayvan iki ayaklı bir hayvanat tarafından vuruldu, düştüğü yerde ise tilkiler ve diğer yırtıcılar tarafından yenebildiği kadar yendi, artıkları sağda solda kaldı…

Bugüne kadar ada çapında şahit olduğum vahşetin tüm örneklerini yazacak olsam, değil yüzlerce, binlerce sayfa tutar…

Eline silahı alınca sapıtanların, ne halt edemeyeceğini bilemeyenlerin, vahşi yaratıklara dönüşenlerin sayısı öyle iddia edildiği gibi üç-beş kişi filan değil, tahmin edilenden çok daha fazladır.

Aklı başında, bilinçli bir avcı bu şekilde yapılan ve sapıklık seviyesine çıkan avcılığa (ki bunun adı avcılık filan değildir, vahşettir, alçaklıktır) karşı durur, müsade etmez, asla böylesi serserilikleri yapmaz, tenezzül etmez, böylesi vahşetin, rezilliğin olmaması için elinden geleni yapar…

Zaten aklı başında avcılar da bunlara köpürüyorlar ama gazaplarına uğramamak için de fazla üzerlerine gitmiyorlar, çünkü avcılık adı altında her türlü rezilliği yapanların ortak yaklaşımı kendilerini eleştirenlere karşı “hem suçlu hem de güçlü olmaktır”…

Aklı başında olmayan, eline silahı aldığında kuduran avcı müsveddesi türünde olan ise yaptıkları  eleştirildiğinde, ifşa edildiğinde iyice kudurur, çünkü yazılanlarda, ifşa edilenlerde, kendi kudurukluğuyla, kendi terbiyesizliğiyle, kendi rezilliğiyle yüzleşir, hem suçlu hem de güçlü olma çabası da fayda etmez…

Bazı kuduruklar “daha bu konuları yazarsam bana yapacaklarını biliyorlarmış…”

Hade kuduruklar, hade iki ayaklı mahlukatlar, deneyin şansınızı da görün bakalım bu kuşun eti yenir mi, yenmez mi…

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları