Dünkü yazımı, taşıdığım bir kaygıyı dile getirerek bitirmiştim.
Bazı kişilerin, Tahir Gökçebel’in, İlahiyat Koleji hakkında yapmış olduğu açıklamayı, din ve ırk temelinde tartışılıp, halkı kışkırtabilecekleri kaygısıydı bu.
Keşke kaygım boşa çıksaydı.
Ancak ne yazık ki, her zamanki gibi, bu işi manipüle etmek isteyenler vakit kaybetmedi.
Özellikle küçük bir sendikanın başkanı ve başka bir sendikanın eski başkanı, adeta bu işi, sosyal medyada görev edindiler.
Tahir Gökçebel’i “ırkçı” ilan edip, konuyu ırkçılıkla yapılmış bir ayrımcılığa dönüştürerek halkı kışkırttılar.
Elbette ki bunları yazarken amacım ne Tahir Gökçebel’in avukatlığını yapmaktır ne de sözünü ettiğim kişileri şikayet etmektir.
Her iki yapılanı da onaylamıyorum ve şiddetle kınıyorum.
Ne bir tarafın çocukları “potansiyel terörist” göstermeye hakkı vardır ne de diğer tarafın bu davranışı ırkçılık temeline oturtup, bu ülkede yaşayan insanları kışkırtarak bir birine düşürme hakkı vardır.
Ancak, bazı gerçekleri de, doğru zeminde açık açık konuşmak gerekir diye düşünüyorum.
Örneğin, Milli Eğitim Bakanı, Hala Sultan İlahiyat Koleji’nin misyonunu açıkça belirtmeli.
Bu okul, Milli Eğitim Bakanlığı’nın hangi Dairesine bağlıdır ve bağlı olduğu Dairenin mevzuatına uygun mudur?
Eğer meslek lisesi bünyesindeyse neden diğer Meslek liseleri statüsünde değil de ayrı bir statü taşıyor?
Mezunları, hangi haklara sahip olacak ya da, hangi haklardan mahrumdurlar?
Bu ülkede yaşayan nüfusun kaçta kaçına , hangi amaç için hizmet veriyor?
Din temelinde eğitim verecek başka bir okula ihtiyacımız var mıydı?
Eğer ihtiyaç varsa bu ihtiyaç oranı % kaç?
Meslek lisesi bünyesinde açılacak bir bölümle bu ihtiyaç giderilemez miydi?
Eğitim bu denli finansmana muhtaçken, tek bir okul için onca bina, onca masraf yapılması ne amaç içindir?
Türkiye’de son zamanlarda bazı cemaat okulları ve cemaat evleri ile vakıf okullarında ortaya çıkan ahlak ve insanlık dışı olayların gün yüzüne çıkışı göz önünde bulundurulursa ve bu kişilerin de “Din” maskesi adı altında bu ahlaksızlıkları yaptıkları dikkate alınırsa, burada verilen din eğitimi, denetlenip, kontrol ediliyor mu?
Uyuşturucunun bile diğer okulların içine kadar girdiği bu dönemde, kendi başına bırakılmış bir okulun denetimi ve kontrolü kimler tarafından yapılıyor?
Elbette ki; bu okuldaki öğretmenler de aileler de mümkün mertebe ellerinden gelenin en iyisini yapıyorlardır ancak, eğitim bir politika işidir ve denetimini yapmak da ilgili bakanlığın görevidir.
Hiçbir din, kötü amaçlı ve gerici bir zihniyetle doğmamıştır. Ya da hiçbir dini eğitim, kendiliğinden gerici değildir.
Ancak tarih boyunca din, bir çok konuda kullanılmak amaçlı gerici hale getirilmiştir.
İnsanlar dini inançların gerçeklerinden uzaklaştırılıp, din adeta korku ve günah olgularıyla afyon etkisinde kullanılmış, beyinler uyuşturulmuştur.
Bugün İŞİD, El Nusra, El Kaide gibi bir çokradikal köktendinci silahlı grupların, İslami inanç temelinde ortaya çıkmasının asıl sebebi İslam ya da din değil, Müslümanların çoğunlukta yaşadığı bölgelerin sürekli işgal, iç savaş ve aşırı sömürüye maruz kalmasından yararlanılıp, din sömürüsü ile “egemen devletlere” hizmet için kurdurulmuşlardır.
Dolayısıyla, bir çok kanlı olay ya da, cinsel ahlaksızlık . "İslam’ın" ya da dinlerin gerici oluşundan değil, Egemenlerin çıkarları uğruna İslam’ı ve dini gerici hale getirmelerinden kaynaklanmaktadır.
İslam dini gerici bir din değildir ancak siyasallaştırılarak gerici hale getirilip kullanılmaya devam edilmektedir.
Dolayısıyla hala Sultan İlahiyat Koleji için duyulan kaygılar da bu sebepledir.
Zira bu okul, İslam’ı siyasallaştıran bir zihniyet tarafından açtırılmıştır.
O yüzden de, misyonu, amacı ve hedefleri iyi belirlenmeli, ihtiyaç oranında bir bölüm haline dönüştürülmelidir.
Bu hem denetimini hem takibini kolaylaştıracaktır hem de bu konuda eğitim almak isteyen çocukların eğitim hakkına da engel olunmamış olacaktır.
Konunun bu zeminde tartışılıp, başka mecralara çekilerek amacını aşmasına izin verilmemeli diye düşünüyorum.
Bu konu gerek eğitim, gerek çocukların ruhsal gelişimi gerekse toplumun aidiyet duygusu bakımından hassas bir konudur.
O sebeple konuyla ilgili açıklama yapacak kişilerin, bu hassasiyeti gözden kaçırmaması gerektiği inancındayım.
Aksi taktirde parça parça bölünüp, bir birimizi yaralamamız kaçınılmaz olacaktır.
Gün bölünüp parçalanma günü değil, birlik ve beraberlik içerisinde doğruyu bulma günüdür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.