Hanami

Hanami Japonca bir kelime. Çiçek seyretmek anlamında kullanılıyor. Japonların böyle bir geleneği var. Çiçekler dökülmeye başladığında gidip izliyorlar. Ölümü bir şekilde imgesel olarak estetize ediyorlar. Japonlar ölüm kaygılarıyla çiçekleri izleyerek baş ediyor.

En çok da Sakura! Kiraz ağacı çiçeği. En geç olgunlaşan ve çok hızlı dökülen bir çiçek. Kamikaze pilotlarından tutun da birçok şairin şirinde genç yaşta ölümü simgeleyen çiçek. Japonlar sakura dökümünde parkları dolduruyor.

...

En fazla bir ay oldu. Birgün barı kapattıktan sonra Doğuş ile film izleyelim dedik. Park Chan-Wook'un son filmi Agassi çeldi aklımızı. Yönetmen büyük, Kore sineması bizi hep şaşırtıyor son zamanlarda. Film epey yordu bizi, sahneler çok hızlı değişiyordu ve sanırım çeviri çok iyi değildi. Fakat filmde farkettiğimiz birşey oldu. Japon kültüründe pornonun ne kadar imgesel olduğu. Zamanımızda tam tersi hâlbuki. Porno dediğin imgeden ve görme haricindeki duyulara hitap etmekten uzak. Fakat filmdeki genç kadın, zengin erkeklerin önünde bir kitaptan imgesel olarak pornografik metinler okuyor ve erkekler kızı izliyor dahası kitap sonra açık arttırma usulü satılıyordu.

Hanami ve sakura ile haşır neşir olmaya başladığımda, yani bu gün, ilk bu genç kadın geldi aklıma. Metinlerdeki çiçekler ve çiçekler üzerinden yaratılan seksüel imgeler. Genç kadının çiçeklerden bahis ederken utanması geldi aklıma.

Sonra ölüm!

...

Evet ölüm... Freud demedi mi libidonun iki farklı yönelimi vardır diye. Cinsellik ve saldırganlık! Sizce artık bir ayrımı var mı bu iki eğilim? Sizce tecavüz bir cinsel saldırı mı? Yoksa bir başkasının içine bir şeyi sokmak mı? Acaba penis potansiyel bir cinayet silahı mı? Bence öyle! Bence tecavüz bir şiddet eğilimi, imgesel bir cinayet eğilimi... Esas niyet sokup öldürmek ile alakalı. Ya göz banyosuna ne demeli? Yani böyle bir potansiyelin potansiyelini izleme işine?

Ben hayatımda hiç gitmedim mektebe. Mektep dediysem kerhane. Arkadaşlar giderdi hep, göz banyosu için. Hiç sinmedi bu iş içime, düşündükçe midem bulandı. Et pazarı, köle pazarı gibi... Hatta ortaokuldayım, o sıralar bile fuhuş var hayatımızda. Eyüp mesela, babası öğretmen, Mine'yle yatardı para karşılığında. Sonra Mine başka birinden hamile kaldı filan, bir daha görmedik. Biz o sıra Mine'ye ne oldu anlamadık, çok umurumuzda da değildi. Şimdi Mine'yi düşündüğümde bile suçlu hissediyorum kendimi.

Sakura neden kadın ismi? Herkes bu hanamileri, sakuraları çok romantik anlatmış. Çiçekler, Japonlar, doğa filan. Bence bu da bir göz banyosudur. Gençlerin ölüp gitmesidir. Gençler hep kadındır bu arada. Ataerki için öyledir. Erkekliğe adım atmak vardır mesela erkekler arasında. Aslında o ana kadar bir kadındır o. Eksiktir yani...

Japonlar neden ölen çiçeklerin altında eğleniyorlar? Neden kadınlara çiçek alıyoruz? Ölü çiçekler! Neden cesetleri hediye ediyoruz? Neden yavru köpek götürüyoruz, yavru kedi?

...

Gelelim bize... İstikbali Ortadoğu ve Rusya ve Amerika ve Avrupa ve başka yerler arasında sıkışmış kalmış bize... Biz ne yapıyoruz çoğu zaman? Hanami! En çok biz hanami yapmıyor muyuz? Hatta hanami yapabilmek için evet demiyor muyuz başkanlığa? Daha genç, körpe ve kadın canlar alınsın da izleyelim diye. Gazetelerden okuyup azıcık tahrik olalım diye? Sakuralar düşsün istemiyor muyuz?

Yılmaz Özdil övünmüş bir köşeyazısında sakura diyor kiraz ağacıdır, onun da anavatanı biziz! Yalovadan gönderiyormuşuz Japonya'ya kirazı! Doğru! Biziz anavatanı... Hatta anadolu ilk kirazın görüldüğü yerler. Doğru biziz! O yüzden bu kadar genç canımız dökülüyor ve o yüzden bu kadar izlemeyi seviyoruz. Şimdi siz, Japonlar'ın bu hanamisine imrenen arkadaşlar sizlere bir çift lafım var. Gelin böyle gavur adetleri kutsamayın kendi değerlerinize sahip çıkın. Asıl hanaminin kralı bizde! Asıl biz döktürüyoruz saturaları, hemde öyle yılda bir iki gün filan değil, yılın her günü!