İşte açıklama;
Bugün Avrupa tarihi bir dönemeçtedir. Avrupa Birliği vatandaşları verecekleri oylarla ya herkes için demokrasi, insan hakları, adalet ve barışın tarafında duracaklar; ya da Avrupa Birliği’nin nefret, faşizm ve yıkım güçlerinin eline teslim edecekler. Bugün biz de Avrupa Birliği vatandaşı Kıbrıslı Türkler olarak, bir kez daha barış ve adalet için oyumuzu kullanıyoruz. Tüm Kıbrıs için, Avrupa için.
Geçtiğimiz 20 yılda adamızın yeniden birleşmesi yolunda en az iki büyük fırsat kaçırıldı. Kıbrıslı toplumların AB çatısı altında barış ve refah içinde, daha güvenli bir ortak gelecek için birlikte çalışma şansı ellerinden alınmış oldu. Seçimini tarKşmasız bir şekilde barış yönünde yapan Kıbrıs Türk toplumu, buna rağmen devam eden bölünmüşlüğün ağır yükünü çekmek üzere yalnız bırakıldı. Bu yaşanmışlık Kıbrıs’ın kuzeyinde bir yandan derin bir çaresizlik ortamı yaratmış, diğer yandan ise Kıbrıs Rum toplumu ve Avrupa Birliği’ne karşı güvensizliği beslemiştir. Kıbrıs’ın güneyinde ise Kıbrıs Rum toplumu yaşadıkları statükonun sürdürülebilir olduğu yanılgısına inandırılmıştır.
Bugün biz oyumuzu her şeyden önce vatandaşlık hakları halen ihlal edilen Kıbrıslı Türk çocuklarımız ve arkadaşlarımız için kullanıyoruz. Oyumuzu uluslararası spor müsabakalarında ve eğitim programlarında akranlarıyla buluşma hakları ellerinden alınan gençlerimiz için kullanıyoruz. Oylarımızı savaşta yaşadıkları kayıp ve acılara rağmen, barış ve yeniden birleşme için mücadele etmiş ve bunun için ağır bedeller ödemiş olan anne ve babalarımız için kullanıyoruz. Bugün oylarımızı tüm Kıbrıslılar ve yolu bu adadan geçen her birey için gerçek barış, güvenlik ve adaletten yana sesimizi yükseltmek için kullanıyoruz.
Kıbrıs Rum toplumunu, gerçek barış inşa edilmedikten sonra bu istikrar ve kalkınma perdesinin ardında tüm Kıbrıslı toplumları belirsizlik, kırılganlık ve güvencesizliğin beklediği gerçeğiyle yüzleşmeye davet ediyoruz. Kıbrıs Rum toplumunu barış ve adalet talep etmeye, seçilmiş liderlerinden devam eden bölünmüşlüğün hesabını sormaya davet ediyoruz. Ya dayanışma içinde yan yana dururuz, daha parlak bir ortak gelecek için beraber mücadele ederiz; ya da hepimiz bölünmüş, ayrı ayrı kendi köşelerimizde kaybedeceğiz.
Cumhuriyet Anayasası’nın temel iki toplumlu niteliğini hatırlaması , vatandaşları arasında ayrımcılık yapmaktan ve bölünmüşlüğün muhafızlığını yapmaktan vazgeçmesi çağrısını yapıyoruz. Kıbrıs Cumhuriyet’i otoritelerine hatırlatmak isiyoruz: Anayasa hukuku, zorunluluk ilkesinin geçici olarak uygulanmasını, uygulanmasının zaruri ve kaçınılmaz olmasını ve söz konusu anayasal çıkmazın aşılması için başka hiçbir çözüm yolunun mümkün olmamasını gerektirir. Yarım yüzyıldan daha uzun bir süre sonra hala daha bir yandan olası alternatif çözüm olasılıklarını elinin tersiyle iterken, diğer yandan zorunluluk ilkesine tutunmaya devam etmek ne kabul edilebilir ne de sürdürülebilirdir.
Vatandaşları olarak, Avrupa Birliği’ni de 26 Nisan 2004 tarihli Konsey kararını haKrlamaya davet ediyoruz: “Kıbrıs Türk toplumu Avrupa Birliği içerisinde bir gelecek arzusunu açıkça ifade etmiştir. Konsey, Kıbrıs Türk toplumunun izolasyonuna son vermeye ve Kıbrıs Türk toplumunun ekonomik kalkınmasını teşvik ederek Kıbrıs'ın yeniden birleşmesini kolaylaştırmaya kararlıdır. Bugün Kıbrıs Türk toplumunun izolasyonu devam ederken, adanın iki taraf arasında büyümekte olan eşitsizlik ve uçurum ise barışçı, adil ve sürdürülebilir bir çözüm olasılığını her geçen gün daha da zorlaştırmaktadır.
Gerçek barıştan yana tüm paydaşları güçlerimizi birleştirip, sesimizi yükseltmeye davet ediyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.