Yakın Doğu Üniversitesi Veteriner Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Başkanı ve Yakın Doğu Üniversitesi Hayvan Hastanesi Tanı Laboratuvarı şefi Yrd. Doç. Dr. Serkan Sayıner, insanlarda yeni tip koronavirüs SARS-CoV-2 enfeksiyonu için bir modeli temsil edebilecek hayvanlarda koronavirüs enfeksiyonlarıyla nasıl yüzleşecekleri konusunda büyük bir bilgi birikimi ve deneyime sahip olduklarını belirtti.
Salgın hastalıklarla mücadelede veteriner hekimliği mesleğinin her zaman gündeminde olduğunu dile getiren Yrd. Doç. Dr. Sayıner, "Gerek saha tecrübesi gerekse laboratuvar tecrübesi anlamında eşsiz bir bilgi birikimi ve beceriye sahibiz. Bunun örneklerini geçmiş yıllarda ülkemizde de yaşadık. Birçok salgına karşı başarılı mücadele gösterdik ve eradikasyonlar programları uyguladık. Orijin tam olarak aydınlatılmamasına rağmen zoonotik kökeni olduğu düşünülen SARS-Cov-2’nin yayılmasında hayvanların rolü büyük ölçüde bir soru işareti oluşturmaktadır. Veteriner Hekimler olarak yıllardır birçok türde farklı tip koronavirüs kaynaklı enfeksiyonlar ile mücadele ediyoruz. Son yaşanan SARS-CoV-2 kaynaklı pandemi mesleğimizin önemini bir kez daha gösterdi" dedi.
Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla ilişkiler Müdürlüğü'nden verilen bilgiye göre, SARS-Cov-2’nin yayılmasında hayvanların rolü ile ilgili açıklamalarda bulunan Yrd. Doç. Dr. Serkan Sayıner, hayvanlarımızın yaşam refahını bozacak önlemler almamızı gerektirecek bir durumun olmadığını kaydetti.
Örnek toplama, metodolojik gelişmeler veya yaklaşımlara ile uygulamalara bağlı olarak 2-3 ay içinde çelişkili sonuçları ortaya koyan makaleleri okuduklarını, bu durumun halen daha enfeksiyonun birçok yönüyle tanımlanması gerekliliğini işaret ettiğini dile getiren Yrd. Doç. Dr. Sayıner, "Örneğin şubat ayında insan SARS-Cov-2’nin pangolinlerden orijin aldığına dair bulgular paylaşılmıştı fakat bugüne döndüğümüzde bunun aksini belirtilen çalışma sonuçları da paylaşılmıştır ki bu noktada insan SARS-CoV-2’de yeni tespit edilen ve yayılması ile bulaşmasında rol oynayabileceği düşünülen PRRA peptid motifinin pangolinlerde taşınan korona virüslerde tespit edilmedi. Bu motifin pangolinlerde olmadığı dolayısı ile insan SARS-CoV-2 virüsünün direkt olarak pangolinlerden gelmediği düşünülmektedir. Belki de bir sonraki çalışmalarda daha farklı sonuçlar okuyacağız. Etkeni anlamak için özellikle virüsün protein yapıları ve fonksiyonları üzerine çalışmalar yoğunlaştı. Bu durum aşı, antikorlar ve antivirallerin geliştirilmesi için gereklidir” şeklinde konuştu.
Hayvanlarımızın Yaşam Refahını Bozacak Önlemler Almamızı Gerektirecek Bir Durum Yok...
Virüsün orijini ve ara konakçılarının belirlenmesine yönelik çalışmaların arttığını, bu anlamda yapılan bir çalışmada, 35 farklı hayvan türünde virüse karşı savunma proteinleri (antikorlar) arandığını anlatan Yrd. Doç. Dr. Sayıner, bunun için günümüzde en yaygın kullanılan ve güvenilir metotlardan biri olarak kabul edilen ELISA tekniği kullanıldığını belirtti.
Elde edilen sonuçlara göre bu hayvan türlerinin olası ara konakçı olamayacağı kanısına varılddığını açıklayan Yrd. Doç. Dr. Sayıner, “Farklı çalışmalarda da farklı hipotezler ve sonuçlar öne sürüldü. Özellikle evcil hayvanlarımız köpek ve kedilerde tespit edilen SARS-CoV-2’ler ilk başlarda endişeye neden oldu. Sonradan bu hayvanların enfekte insanlar ile yakın temas içinde olduğu tespit edildi. Son bilimsel çalışma verileri ve Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (OIE) son açıklamalarına göre hayvanlarımızın yaşam refahını bozacak önlemler almamızı gerektirecek bir durum olmadığı bildirildi. Hayvanlardaki korona virüslerin evrimini yönlendiren mekanizmaların tam olarak anlaşılması SARS-CoV-2'nin ortaya çıkışını, yayılmasını ve evrimini daha iyi anlamaya yardımcı olacaktır. Ayrıca, veteriner hekimlerin de bu çalışmalara katkı koymasını gerekli görüyorum” diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.