15 Temmuz'daki darbe girişimi sonrasında, Türkiye siyasetinde uzun zamandır yaşanan kutuplaşma yerini diyaloğa bırakmış görünüyor. Ancak AKP, CHP ve MHP arasındaki diyalog sürecine dahil edilmeyen HDP açısından siyaset yapmanın koşulları giderek ağırlaşıyor. 7 Ağustos'ta Yenikapı'da düzenlenen "Demokrasi ve Şehitler Mitingi"ne davet edilmeyen HDP, 12 Ağustos'ta AKP, CHP ve MHP temsilcileri arasında başlayacak yeni anayasa görüşmelerinde de dışarıda bırakıldı. Öte yandan PKK'nin son günlerde giderek artan şiddet eylemleri de HDP'nin siyaset arenasındakİ etkisini giderek zayıflatıyor. DW Türkçe'ye konuşan uzmanlar, Türkiye siyasetinde barış umudunun bir yansıması olarak ortaya çıkan ve 6 milyon oy alan HDP'nin gelinen süreçte devlet ile Kandil arasında sıkışıp kaldığını dile getiriyorlar.
7 Haziran 2015'te yapılan genel seçimlerde yüzde 13,1 oy alarak çok önemli bir başarıya imza atan Halkların Demokratik Partisi (HDP) hem Kürt seçmenler hem de sol, sosyalist çevrelerde büyük umut yaratmıştı. 1 Kasım'da gerçekleştirilen erken seçimde ise oyu yüzde 10,75'e gerileyen HDP'nin toplumda yarattığı olumlu imaj, giderek kutuplaşan siyaset ve yaklaşık 1 yıl süren hendek savaşlarının yarattığı çatışma ortamında önemli ölçüde zarar gördü. HDP kendi tabanını korumak açısından sıkıntı yaşamasa da Türkiye'nin genelinde dönük söylemleri devlet ile PKK arasındaki savaşın şiddeti içinde adeta görülmez, duyulmaz hale geldi.
"HDP'nin oyu 15 Temmuz sonrası yüzde 8'lerde"
HDP'nin 15 Temmuz sonrasındaki durumunu DW Türkçe'ye değerlendiren Metropoll Araştırma şirketi sahibi Prof. Dr. Özer Sencar, darbe girişimi sonrasında toplum genelinde AKP'ye desteğin arttığına, bu süreçte HDP'nin oy oranınının da yüzde 8'ler seviyesine gerilediğine dikkat çekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan HDP'nin Yenikapı mitingine neden davet edilmediğini, "PKK ile FETÖ'yü ayrı kefeye koymam. Böyle bir örgütle işbirliği yapanı davet etmem. Davet edersem, gazilere, şehitlere bunu anlatamam" sözleri ile açıklamıştı. Sencar'a göre, HDP'nin mitinge davet edilmemesi veya AKP, CHP, MHP arasında gerçekleştirilen görüşmelere çağrılmaması kendi seçmeni açısından olumsuz bir etki yaratmıyor. Ancak geçen son bir yılda HDP'de Kürt oyları dışındaki oyların ciddi bir erime yaşadığına işaret eden Sencar, "Türk siyasetinde milliyetçi söylemler arttıkça ve etkinlik kazandıkça, HDP ve PKK'yı aynı kefeye koyan açıklamalarda artıyor. Bunun da etkisiyle HDP oyları giderek baraj altında sabitleniyor" diye konuşuyor
Demirtaş: PKK eylemlerini doğru bulmuyoruz
Hafta başında Cumhuriyet gazetesine açıklamalarda bulunan HDP Eşbaşkanı Selahaddin Demirtaş, tüm olumsuz gelişmelere rağmen Erdoğan'ın "İlkeli ve ahlaklı" bir uzlaşmaya açık olması durumunda HDP'nin de kapısının açık olacağı mesajını verdi. PKK'nin yeniden hızlanan şiddet eylemlerine de karşı çıkan Demirtaş, "PKK’nin savaşı şehirlere yayacağız açıklamasını doğru bulmuyoruz, kabul de etmiyoruz. PKK'nin bu dönemde yapması gereken barış ihtimallerini büyütecek çabadır, çağrılardır. HDP olarak bunu istiyoruz" diye konuştu.
Prof. Dr. Mesut Yeğen'e göre HDP cephesinden gelen tüm olumlu açıklamalara rağmen, HDP'nin Türk siyasetinden dışlandığına dair emareler güçleniyor. Buna karşın Kürt sorununun büyüklüğü ve yakıcılığı göz önüne alındığında, HDP'nin tamamen görmezden gelinmesinin mümkün olmadığını ifade eden Yeğen, "HDP, devlet ile Kandil arasında sıkışmış görünüyor. Öte yandan her zaman böyle bir sıkışmışlık durumu olsa da özellikle şehir savaşları sonrasında halkın rahatsızlığı HDP'ye PKK'ye karşı ses çıkarabileceği bir ortam da yaratmış oldu. HDP, devlet ve PKK çatışmasının artmasının yaratacağı risklerin farkında" değerlendirmesinde bulunuyor.
"HDP'nin dışlanması Türkiye'ye fayda sağlamaz"
Bölge halkı ise bir yandan HDP'nin siyaset arenasından dışlanmasının rahatsızlığını duyarken, diğer yandan son bir yıldır yaşanan ağır yıkımlar sonrasında PKK eylemlerinin yeniden şehirlerde yoğunlaşmasını kaygıyla izliyor. Diyarbakır Sanayici ve İşadamları Derneği (DİSİAD) Başkanı Burç Baysal, "Seçmen ve aileleri ile birlikte 15 milyonluk desteğe sahip bir partinin demokratik işleyişin dışında bırakılmak istenmesi, Türkiye'ye hiçbir fayda sağlamaz" diyor. 15 Temmuz sonrasında sokaklar ve meydanlardaki eylemlerin ülkenin demokrasisi açısından sevindirici olduğunu dile getiren Baysal, "Unutulmamalı ki, sokakta olmanın bedelini en başta ödeyen parti her zaman HDP oldu. Bugün sokağın kıymetinin anlaşılmasında HDP'nin payı büyük" diye konuşuyor.
Demirtaş'ın uzlaşı ve barış talebine dönük açıklamalarının ana akım medyada kendine yer bulamadığını ve bunun yaşananları demokrasi için bir fırsata çevirmek konusunda kendilerinde umutsuzluğa neden olduğunu vurgulayan Baysal, "HDP'yi dışlamayan, içine alan bir siyasal tutuma ihtiyacımız var. Bu noktada PKK'nin şehirlerdeki şiddet eylemlerini de asla kabul etmiyoruz. Küçücük bir barış ihtimali olsa bile PKK bunun için sivil siyasetin önünü açacak şekilde davranmalı" diye konuşuyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.