Girne Halk Evi, Kıbrıs Türklerinin hemen en eski kulübü sayılır. Futbolda hiçbir zaman üst düzey başarılar yakalayamamış, ancak hep var olmuş, 1974 Barış Harekatı sonrası Limasol halkının Girne'ye gelmesi ile, DTB ve T. Ocağı'nın gölgesinde kalan ve az sayıda taraftarı ile yaşam mücadelesi veren mütevazi kulüplerden biri.
Seksenli yılların sonunda, ligin ilk yarısını bugünün Süper Ligi olan Birinci Lig'de ikinci olarak tamamlayan GHE, hakem boykotu sonrası verilen uzun aradan sonra tek bir maç bile kazanamadan kümede kalmayı ancak ligin ilk yarısında aldığı puanlarla sağlayabilmişti.
Bu sezon da aynı filmi izleyemeye başladık. Bazı kişilerin; "Varsın küçük olsun ama bizim olsun" felsefesi Girne Halk Evi'nde hiç değişmeyen bir olgu.
Sezon başında, geçmişte Ozanköy Kulübünde başkanlık yapan, yaptığı transferlerle Ozanköy'e tarihinin en büyük başarılarını yaşatan Tuncay Hephız, uzun yıllar sonra İstanbul'dan tekrar Ada'ya dönerek futbol aşkı ile bu kez GHE için katkı koymaya başladı. Yönetime asbaşkan olarak girdi, maddi destek vererek altyapı için çalışmaya başladı. Altyapı için antrenörleri finanse etti. Onların yetiştirdiği gençlerle üstyapıya futbolcu takviyesi için uğraştı. Bu çabasının ve çalışmalarının karşılığı olarak Başkan ve yönetime tek sözü "Siz maddi anlamda ne verirseniz, ben de o miktarda katkı yapacağım" demek oldu.
Başkan ve Yönetimin, Asbaşkan'ın haberi olmaksızın halı sahayı uzun süreli olarak kiraya verip, gelecek yönetimlerin gelirlerini ipotek altına aldıkları yetmiyormuş gibi, Başkanın gelen parayı alacaklarına karşılık el koyması Tuncay Hephız'ı çileden çıkardı. Endişelerini aktarmasına başkan ve yönetim duyarsız kalınca, Lig'in devre arasında kulüple ilişkisini kesti.
Sonra ne mi oldu?...
Ligin ilk yarısını lider tamamlayan GHE futbolcuları, İkinci Yarı maçlarında inanılmaz kötü! oynayarak beş maçın dördünü kaybettiler. Hem de Lig'de zayıf bilinen takımlara karşı oynadıkları halde. Bu gidiş devam ettiği sürece, bırakın Süper Lig'e çıkmayı, düşmezlerse, bunu ilk yarıda aldıkları puanlar sayesinde başaracaklar.
Yani geçmişte yaşananları, bir kez daha yaşatacaklar az sayıdaki taraftarlarına.
Futbolcuların, antrenörleri Metça'yı (Mehmet Kemancıoğlu) istemedikleri, bu nedenle kendi aralarında toplantı yaptıkları, başkan ve yönetimin ise bu taleplere duyarsız kaldıkları konuşuluyor yerli Girneliler arasında.
Başkan ve yönetimin, Tuncay Hephız gibi futbol aşığı bir insanı kulüpten soğutarak, tekrar Ozanköy Kulübüne katkı koymaya başlamasına duyarsız kalmalarını anlamak mümkün değil.
"Küçük olsun, bizim olsun" diye düşünüyorlarsa, alsınlar kulübü iki-üç kişi yönetsinler. Bu gidişle kulübe yönetici bulamayacakları gibi, maçlara gelen bir elin parmakları kadar az sayıda taraftarı da bulamayacaklar.
Ne bileyim, belki de istedikleri bu. Hangi lig'de olursa olsun; kendilerinin yöneteceği,kulüp binasından, halı sahadan ve üyelerden gelen paraları hesap vermeden harcamak hoşlarına gidiyor herhalde.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.