10 Aralık, “İnsan hakları Günüydü”.
Birleşmiş Milletler, 10 Aralık 1948 de, tüm insanlar için geçerli olan insan hakları evrensel beyannamesini kabul ederek, insanlar için daha özgür ve daha eşit bir dünya olsun istemişler.
Nerden bileceklerdi ki, insanlığın dünyayı terk edip, insan haklarının hiçe sayılacağı bu günlere geleceğimizi.
Bir kesim, insanların haklarına saygı duyulan bir dünya kurmak için mücadele ederken, insanlığını kaybetmiş bir kesim de, insanın en temel hakkı olan “yaşam hakkını” alıyor insanların elinden.
Ve bu caniliğe de “hak mücadelesi” diyenler var.
Hangi hak, hangi inanç ve hangi duygu, insanın yaşam hakkından daha önemli olabilir ki?
Toprak mı?
Din mi?
Dil mi?
Milliyet mi?
Doğal kaynaklar mı?
Namus mu?
Para mı?
Maddi kazanç mı?
İş mi?
Aş mı?
Yoksa iktidar kavgası mı?
Hangisi ya da hangileri, bir insan hayatının karşılığı olabilir ki?
Dün yine “İnsan Hakları Evrensel beyannamesinin” kabul edilişinin yıl dönümüydü.
Yüz binlerce insan öldürüldü.
Belki de milyonlarca kişi şiddete maruz kaldı.
Milyonlarca kişi aç yattı.
Milyonlarca kişi özgürce konuşamadı, özgürce yazamadı.
Ve İstanbul’da gerçekleştirilen iki bombalı saldırıda 39 kişi can verdi, yüzlerce kişi yaralandı.
Peki ne uğruna?
Milliyet uğruna mı?
Din, dil ya da etnik köken uğruna mı?
Yoksa sadece iktidar hırsı uğruna mı?
Ölen insanların ne suçu vardı?
Bu insanlar öldü diye, Türkiye daha mı Müslüman bir ülke olacak?
Kürt sorunu mu bitecek?
Yoksa, Anayasa değişerek Başkanlık sistemi mi gelecek?
Diyelim ki, hepsi gerçekleşti.
Bırakın 39 canı, bir karıncanın dahi ölmesine değer mi?
Politik oyunların insan hayatı üzerinden oynanması insanlık mı?
Ellerinize kan bulaştıktan sonra “şah” olsanız ne olacak, “Padişah” olsanız ne?
Milliyetinizi, etnik kökeninizi, dininizi, dilinizi, v.s, insan hayatının önüne koyarak kurduğunuz saltanat, huzur mu getirecek, mutluluk mu?
Sadece canı alınanlar değil, giden masumların, analarının, babalarının, kardeşlerinin, eşlerinin, çocuklarının, ahı ve göz yaşı üzerine kurulan bir sistemden hayır mı gelir sanıyorsunuz?
Ya da bu öfke diner mi?
Ne zaman gerçek yönetimin, gerçek saltanatın, insanı merkeze koymakta olduğunu göreceksiniz?
Ya biz?
Biz ne zaman çoluk çocuğumuzun canına kast eden bu sisteme dur deyip, çocuklarımızın, canlarımızın hayatlarını önemseyeceğiz.
Bizim çocuklarımıza bir şey olmaz , öyle değil mi?
Emin olun, giden evlatların ana babaları da böyle düşünerek, gelen ölüm haberlerini normal karşılıyordu.
Ta ki, sıra kendi evladına gelene kadar.
Bu siyaset değişmedikçe, bu terör bitmedikçe,
Bu hırs dizginlenmedikçe, her birey potansiyel parçalanmış bir cesettir..
İster adına “ şehit” deyin, ister “Niyazi”.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.