Hani derler ya kimin eli kimin cebinde belli değil diye.
İşte tam da böyle bir hal aldı Türkiye’de yaşanan 15 Temmuz darbe girişimi.
İnsana bu nasıl bir iştir be ama dedirten.
Önceki gün eski Genel Kurmay Başkanı Necdet Özel’i dinliyorum.
Daha da şaşırıyorum.
Diyor ki Sayın Özel, darbe zanlısı hatta darbe girişiminin 1 numaralı ismi olduğu söylenen Akın Öztürk Paşa için.
“Kendisi benim dönemimde Hava Kuvvetleri Komutanı idi.Hal ve tavırlarında herhangi şüphe uyandıracak bir şey sezmedim. Eğer sezmiş olsaydım Hava Kuvvetleri Komutanlığı için kendisini önermezdim.
Madem böyle bir niyeti vardı, bunu Hava Kuvvetleri Komutanı iken neden yapmadı. O dönem çok daha fazla imkana sahipti. Bütün hava gücü ellindeydi.”
Malum Akın Öztürk sadece eski Hava Kuvvetleri Komutanı da değil, aynı zamanda kendisi Yüksek Askeri Şuura Üyesi. Ve eğer bugün zanlı olmasaydı, önümüzdeki günlerde toplanması muhtemel olan şurada aktif görev alacaktı.
Ve/ fakat bugün 15 Temmuz darbe girişiminin 1 numaralı ismi iddiası ile tutuklu.
Ha sadece bu kadar mı?
Değil elbette.
Yıllardır Türk Silahlı Kuvvetleri gibi Türkiye’nin en müstesna adeta gözbebeği bir kurumda birbirleri ile mesai arkadaşlığı yapan omuz omuza çalışan insanların, aslında birbirleri hakkında hiçbirşey bilmedikleri de anlaşılıyor.
Bakın ifadesinde ne diyor eski Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk.
15 Temmuz akşamı Akıncı Üssü'ndeki lojmanda olduğunu, hareketliliği televizyonda gördüğünü, Hava Kuvvetleri'nin kendisini arayıp Ankara'daki uçakların alçaktan uçuş yapmasını durdurmasını istediğini, bunun üzerine üs komutanlığına gittiğini belirtti.
Üstte Genel Kurmay Başkanı Hulisi Akar’ın da bulunduğunu öğrendiğini ve onun yanına gittiğini şöyle anlatıyor.
"Bir oda içerisinde Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Tümgeneral Kubilay Selçuk ve Tuğgeneral Mehmet Dişli ile birlikte çay içiyordu. Bana "Bunlar bu işi yaptılar, bunlarla konuş ikna et" dedi. Ben onlarla konuşmaya başladım. Bu sırada İstanbul'da tankların üzerine insanlar çıkmıştı. Üste oda içerisinde televizyon açıktı. Bunları görebiliyordum. Kubilay Selçuk ve Mehmet Dişli'ye darbenin başarılı olamayacağını, demokratik kurumların işlediğini, halkın bu işe tepki gösterdiğini anlatıp ikna etmeye çalıştım.”
Sizce de garip değil mi?
Türkiye’de darbe girişimi oluyor, darbenin planlayıcıları olduğu iddia edilen isimlerle darbenin büyük oranda önleyicisi olan isimler oturmuş bir odada karşılklı çay içiyorlar.
Tanklar yollarda, jetler alçak uçuş yapıyor, sağı solu bombalıyor,helikopterlerden insanların üzerine ateş açılıyor, askerler yollarda sokaklarda ama o çay yudumlanıyor.
Tatbikat gibi herşey, sanki az sonra bitecek birlikler kışlalarına dönecek gibi bir hava hakim.
Oysa tarihi bir gün yaşanıyordu Türkiye’de.
Bilinmeyen bir akibet vardı ülkenin önünde.
En azından bugüne kadar anlatılanlardan ve ortaya çıkan sonuçlardan bunu anlamak mümkün.
118 general ve amiralin bu kapsamda gözaltında tutulduğu söyleniyor.
Türk Silahlı Kuvvetlerinde 300 küsur general ve amiralin olduğu biliniyor.
Bu duruma göre general ve amirallerin üçte biri bu darbe girişiminin içinde.
Bu büyük bir oran.
Diğer yüzünde hangi bağlantıyla ya da alakayla olduğunu bilmediğimiz 2800 küsur hakim ve savcılardan oluşan grup var, Danıştay üyeleri var, Anayasa Mahkemesi üyeleri var, Binlerce polis var, yüzlerce memur ve bürokrat var.
Var oğlu da var.
Bunların hepsi de FETÖ denilen örgütlenmenin oluşturduğu yapı içinde yer almaktan tutuklu.
Malum bu FETÖ diye anılan yapılanma Türkiye’de devlet kurumları içerisinde dün başlamadı.Bu yapılanma 40 yılın ürünüdür.
Ve bu 40 yılda bu yapılanma Türkiye’deki siyasi iktidarlar eliyle yapılmaktaydı.
Hatta Türk Cumhuriyetlerinin her birinde benzeri yapılanmaları da görmek mümkündür.
Buna Kıbrıs’ın Kuzey’i de dahil..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.