25 yıl önce şu anki cümleleri kuracağımı söyleselerdi, küfür sayardım.
Şu anki düşüncelerde olacağım, aklımın ucundan bile geçmezdi.
Çünkü, TRT ile büyümüş, ne söylenmişse, onu doğru bilmiştim.
Ta ki, aşık olduğum adam için Kıbrıs’a gelip, Kıbrıs sevdasına düşene kadar.
Sonra, benim gibi, bir daha geldi.
Sonra başka biri ve birileri….
Gelen hiç kimse dönmedi.
Çünkü, naif ve dürüst insanlarıyla,
sade ama kaliteli yaşamıyla,
hoş görüsü ve alaveresiz, dalaveresiz oluşuyla
Kültürüyle,
Tabi ki, tarihi ve doğasıyla, sevdaya davetti Kıbrıs.
O yüzden biz de katıldık, Kıbrıslıların sevdasına.
Öyle bir sevda ki bu; şartlar ne kadar kötüye götürülürse götürülsün, kopulmuyor Kıbrıs’tan.
Tıpkı, şiddet gördüğü halde, sevdiğinden ayrılamayan bir sevgili gibi.
Aslında bu sevgili, önceden bu denli kötü değildi.
Huysuzlukları olsa da severdi halkını, tabi ki halkı da onu.
Ta ki, Türkiye’yi yöneten eller değişene kadar.
Eski yönetimlerde de, Kıbrıs’ı sahiplenme ve beğeni vardı ama son yönetimlerde beğeni tutkuya, sahiplenme de, sahibi olma isteğine döndü.
Onca karısı olmasına rağmen, “O kızı da isterim” diyen, köy ağası misali.
Kız istemedi.
Kızı kaçırmak da, ağaya yakışmazdı(!)
O yüzden sabretti ağa.
Kızın, geleceğe yürüyeceği tüm yolları kapattı.
Sırtını dayayacağı duvarları yıkıp, sığınacağı yerleri yok etti.
Kendi evinde ekmek pişirmesini bile yasakladı.
Kendi bahçesinde yetiştirdikleri ve ürettikleri kendisine yetecekti belki ama ağanın gönderdiği adamlarla paylaşmayı tercih ettiği için, zaman zaman aç kaldı kızcağız.
Ürettiklerini satamayıp, üretimden koptu.
Çalışacak iş bulamadı.
Hor görüldü.
Küçümsenip, aşağılandı.
Evi kendisine, psikolojik bir hapishane yapıldı.
Ama yılmadı, yıkılmadı.
Ağaya teslim olmadı.
Kan kusup, kızılcık şerbeti dedi ve hep dik durdu.
Ancak bu gün, hıçkıra hıçkıra ağlıyor.
Ağaya satıldığı için değil, ağaya kendisini satanların, kendi yetiştirdiği evlatlar olduğu için.
Ağaç ile balta misali.
Ağacın canını yakan, kesilmiş olması değildi, kendisini kesen baltanın ağaç olmasıydı.
Bir suya karşılık, onurunun, egemenliğinin ve geleceğinin satılmasıydı.
Elbette bunları yazmak bana ağır geliyor.
Zira Kıbrıs da Kıbrıslılar da bunu hak etmiyor.
Türkiye halkı da hak etmiyor.
Ama asıl ağır gelen, bunu Türkiye’nin yapması.
Bunu söylemek çok zor gelse de, Türkiye yönetimi, Kıbrıs’ta bir sömürü düzeni kurdu.
Bunda ben ve benim gibi milyonlarca Türkiyelinin suçu yok elbet.
Ama her ne kadar kabullenmek istemesek de, her ne kadar düşünmeyi ötelesek de, şu an KKTC’de Türkiye Hükümetinin sömürüsü var.
Hakların işgali var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.