Kendimizi bildik bileli Türkiye’de bir kesim var ki gerek sosyal medyanın arkasına gerekse çirkeften farkı olmayan medya dünyasının karanlık dehlizlerine sığınıp, sistemli bir şekilde Kıbrıslı Türklere ve Kıbrıs Türkü’nün seçilmiş siyasilerin anasına, avradına, soyuna, sopuna dümdüz girmeyi marifet sayıyor…
Ağzından bal damlayan bu kuduruklar sürüsünün sayısı hiç de azımsanacak gibi değil ve Kıbrıs Türkü’ne karşı bu tarz yaklaşımlar ve söylemler de giderek artıyor.
Şimdi ellerinin altında internet denen bir oyuncak da var, sanal dünyanın arkasına saklanarak organize bir şekilde canları istediği gibi verip veriştiriyorlar, nasılsa dur deyen yok, tutan yok, sanki birileri bu salyalılara “kudurun kudurduğunuz kadar, hırlayın hırlayabildiğiniz kadar, ısırın ısırabildiğiniz kadar” diye sessizce talimat veriyor.
Son marifetleri de Yeni Akit denen cemaat artığı, kumpas meraklısı bir paçavrada organize bir şekilde “Ne Türkiye’ye 82. Vilayet olmak istiyoruz, ne de Ruma sığıntı olmak istiyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Akıncı’nın ve Kıbrıslı Türkleri anasından avradından girip, soyundan sopundan çıkmak oldu…
Gerçekten hakkı olanlar bir yana, haritada Kıbrıs’ın yerini dahi bilmeyen bir güruha sabah akşam vatandaşlık dağıtarak tüm maddi ve manevi değerleri zaten batmış olan ülkeyi daha da batırmak için özel gayret sarfeden siyasiler ve sözde Kıbrıs Türkü’nü temsil eden toplum lideri Cumhurbaşkanı Akıncı ise bu gidişatta gıkını çıkarmıyor, Türkiye’nin siyasilerine “artık aklınızı başınıza toplayın, halkınızı Kıbrıs konusunda ve Kıbrıs Türkü’nün hassasiyetleri konusunda aydınlatın, koskoca Türkiye’de çarpık beyinli bir güruhun özel gayret göstererek Kıbrıslı Türklere karşı yaptıklarını ve söylediklerini Rumlar bile yapmıyor, Türkiye’deki tavır ve söylemler ve keza buna onlarca yıldır göz yumulması Kıbrıs Türkü’nü Türkiye’den daha da uzaklaştırıyor, böyle devam ederseniz günün sonunda bunun da bir bedeli olacak ve Kıbrıs Türkü “hem soyumuza sopumuza sövüyorsunuz, hem de ensemizde boza pişiriyorsunuz, Rumdan çekmedik sizden çektiğimizi, hade defolun gidin başımızdan, sizden uzak olan Allah’ına yakın olur…” diyecek, bunu da duyarsanız işin işten geçtiğini anlarsınız artık, o noktadan sonra da kına yakarsınız demiyor.
Türkiye’deki yasalara göre Cumhurbaşkanı’na bırakın hakaret etmeyi, en küçük bir sitem bile hakaret sayılıyor ve bunu yapanı fare deliğine girse bile bulup çıkartıyorlar, içeri tıkıyorlar!!!
Adama sorarlar!!! Sıra Kıbrıs Türkü’nün Cumhurbaşkanı’na geldiğinde, ki Türkiye’nin bugün devletten devlete, toplumdan topluma ilişkileri yerin dibine batmamış tek muhattabı KKTC’dir, bu kurallar, bu kanunlar işlemiyor mu???
Eğer bu kurallar sadece TC siyasileri için geçerliyse, o zaman misilleme olarak salyalı kuduruklar sürüsü tarafından saldırıya uğrayan bir halk da bu salyalılara ve onlara arka çıkanlara gereken cevabı faiziyle verme hakkına sahiptir…
Kıbrıs Türkü bu kuduruklara “Hoşt ulan salyalılar” derse, emin olun ilk yapacakları şey her zaman yaptıkları şey olacak ve “Bakın işte gördünüz mü, bu Kıbrıslı Türkler dinsiz imansızdırlar, Rum piçidirler, Türkiyelileri sevmezler” demek olacak…
Kıbrıslı Türkler arasında kanı kaynayanların da vereceği cevap, “madem öyle defolun gidin memleketimizden, hem sövüyorsunuz hem de vatandaşı olmak, beleşten Rum malı almak, havadan köşe olmak için sıraya giriyorsunuz, ne işiniz var burada, hade geldiğiniz yere…” diyecek…
Bu gidişatın dozunun da yükselmesi demek, Türkiye ile köprülerin er ya da geç atılması demektir.
Bu da iki taraf arasında yüzlerce yıldır süregelen manevi değerlerin hepten heba edilmesi demektir.
Kimse kusura bakmasın, ama artık kimse Kıbrıslı Türklerle Türkiye’nin aklı başında insanının arasını bozmak için özel çaba sarfeden bu zırcahilin dibi salyalıların leş gibi kin, nefret, alçaklık, fanatizm, faşizm kokan ağız kokusunu çekmek, bunların yarattığı algı operasyonlarıyla iki toplumun arasına şeytanın artıklarının fitnesinin sokulduğunu görmek, sonucu bir felaket olabilecek bütün bu rezillikleri sineye çekmek zorunda değildir.
Yıllar yılıdır Türkiye’nin küflenmiş beyinli yobaz dincisinden, ruhsuz dinsizinden, küf beyinli faşistinden, çakma entel solcusundan, çakma dantel sağcısından fışkıran bu kin, nefret ve fanatizm dalgası zaten Türkiye’yi mahvetti, kamplara böldü, manevi ve maddi değerlerini tümden sildi süpürdü, kardeşi kardeşe düşman etti, dahası, kardeşin kardeş kanı dökmesine kadar defalarca gitti…
Türkiye’nin halkı da siyaseti de bu rezilliği içselleştirdi, ne yazık ki…
Şimdi ise bu çarkın içine Kıbrıs Türkü de dahil edildi ve bu çarkın çiğnediği değerler, verdiği zararlar giderek daha da belirgin olmaya başladı.
Bu noktada, giderek bozulan, giderek daha kırılgan dengelere üzerinde duran Kıbrıslı Türklerle Türkiye arasındaki ilişkileri daha da bozulacak demektir ve eğer Türkiye’nin siyasileri ve iktidarı bu konuda tedbir almazlarsa ve bu küflü beyinlilerin hesabını görmek için gerekeni yapmazlarsa, buna çanak tutuyorlar, özellikle Kıbrıs Türkünün onuruna, kültürüne, kimliğine saldırılmasına, Kıbrıs Türkünün değerlerinin küfürle, şantajla, tehditle baskı altına alınmasına da kasten çanak tutuyorlar demektir…
Eğer Kıbrıslı Türkleri temsil eden veya temsil ettiğini sanan Kıbrıs Türk siyasileri de, sağcısı solcusu, iktidarı iktidarsızı, hiç farketmez, bu konuda ağızlarını açmazlarsa, ödleğin, onursuzun tekidirler demektir…
Bu rezilliğin son bulmasının tek yolu vardır, sanal dünyanın arkasına saklanıp da Kıbrıs Türkü’ne karşı her türlü kudurukluğu sergileyenlerden en azından birkaçının deşifre edilmesi, yargı önünde hesap sorulması, sağlamından caydırıcı ceza verilmesidir…
Ancak bu yapılırsa iyi niyetli zihniyet ortaya çıkar, kötü niyetli zihniyet de sindirilir.
Aksi takdirde, etkiye tepki ortaya çıkacak ve dozu da giderek artacaktır, durum böyle olunca da kimse kalkıp da Kıbrıslı Türkler bizi istemiyor palavrasını dile getirmesin, bugüne kadar olanların ve bugünden sonra olacak olanların hesabı aynada kendi suratından sorsun…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.