İki dirhem bir çekirdek…

Çekirdek deyip geçmeyin… Dünyanın varlığı – yokluğu, o küçücük şeyin üzerinde oturuyor! Bütün sırlar, bilinmeyenler onun içinde saklı. Öyle değerli, öyle paha biçilmez şey ki şu çekirdek… Bana; “- Seni en fazla sinir eden şey nedir?” diye sorsanız; hak vereceksiniz, çünkü eminim o manzaraya siz de çok öfkeleniyorsunuz… Diyelim ki; kız arkadaşınızla veya sevgilinizle parka gittiniz, en tenha köşedeki kanepeye oturdunuz… … o’nun elini avucunuza aldınız, birkaç gizemli sözcük söyleyeceksiniz; Fakat o da ne? Ayaklarınızın bastığı yer, sizden önce orada oturanların yiyip yere tükürdükleri kabak çekirdekleri ile dolu. Bütün keyfiniz kaçtı değil mi? Bir anda sevgilinize söylemeye hazırlandığınız aşk sözcükleri yerine, dudaklarınızdan “ Allah belasını versin, rezalete bak!” deyiverirsiniz. Sevgiliniz; “- Ne oldu canım, neye kızdın?” Siz öfkeli; “- Ayaklarının içindeki pisliğe bak!”   Her ne ise; Daha fazla canınızı sıkmadan gelelim çekirdeğin öteki hikayesine! Malumunuzdur, bilirsiniz; okka ile arşın Osmanlı döneminde kullandığımız ağırlık ve uzunluk ölçüleridir. Son zamanlara kadar da kullandık. Avrupa’nın kilosu ile metresi hayatımıza girince okka ile arşını müzeye kaldırdık da; sanki iyi halt ettik! ( Kasaplarımız canlı hayvanı üreticiden alırken hala daha okka tartar, halka kilo ile satar açıkgözler!) Okkanın dört yüzde biri, bir dirhemdir. Peki, bir dirhemin daha küçük birimi nedir biliyor musunuz? Ben de yeni öğrendim ve sizinle de paylaşmak istedim; şu meşhur “ çekirdek!” Hem de ne çekirdek; ya kahve ya da harnup çekirdeği... Çünkü harnup ve kahve çekirdeklerinin boyutları hep ayni imiş! İşte; Eskiden sarraflar altın, gümüş gibi kıymetli madenleri müşteriye satarken, dirhemden ağır gelen kısmına “ hade bir da çekirdek” diyerek kıymet biçerlermiş… Bu yüzden olacak ki; şık ve hoş giyinen insanlar için, dirhemden sonra bir de çekirdek ekleyerek “ iki dirhem bir çekirdek” yakıştırması yapılmış!   Buraya kadar, yerlere tükürülen kabak çekirdekleri dışında, çekirdeğin bir zararını görmedik… …lakin; Madde denen cansızın içinde gizlenmiş “ nucleus” denen hain çekirdek, kendini bilmez paranoyak bilim adamları tarafından keşfedilince; Yandı gülüm keten helva! Şimdi; Nükleer enerji  veya çekirdek güç dediğimiz “ ölüm meleği”  yanı başımıza, Mersin’in Akkuyu bölgesine konuşlanıyor. Ukrayna’da Çernobil patladığı zaman, Karadeniz bölgesinde, çayı bile içilmez hale getiren nükleer ölüm… Mersine yerleşirse; Ünlü İngiliz astrofizikçi Stephen Hawking’in öngördüğü yapay zekadan önce,  Kıbrıs ve çevresindeki ülkelerin sonunu getirecek! Pasadembo çekirdeğini geçtik. Harnup ve kahve çekirdekleri , cezbedici kokuları ile Paris’in parfümeri dükkanlarında kalsın da; Ölüm çekirdeği “ nucleusu”, Putin ve Erdoğan kafalarından nasıl atacaklar! [review]