Bu yıl Mısır’ın başkanlığını yaptığı, Kızıl Deniz kıyısındaki Şarm el-Şeyh’te düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı’nın (COP27) ilk haftasına, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğinden kaynaklanan zararlarının tazmin edilmesi için kayıp ve zarar mekanizması kurulması yönündeki çağrılarının yanı sıra, şehir ve konferans alanındaki yüksek fiyatlar damga vurdu.
Zirve başlamadan önce Şarm el-Şeyh’te özellikle konaklama fiyatlarındaki fahiş artış nedeniyle birçok iklim aktivisti ve sivil toplum örgütü temsilcisi katılım sağlamayacağını açıklamıştı.
Öğle yemeklerinin 20 dolar olduğu konferans alanında pahalılık ve su tedarikindeki sıkıntı ciddi eleştirilere sebep oldu.
Batılı ülkelerden gelen katılımcılar için bile yüksek sayılabilecek fiyatlar, birçoğu ekonomik sorunlarla mücadele eden Afrika ve Asya ülkelerinden katılımcıları zor duruma düşürdü.
Etkinliğin ikinci gününde, Tonino Lamborghini Uluslararası Konferans Merkezi’nin x-ray cihazlarından geçen meyve dolu poşetler, katılımcıların kendi hazırladıkları sandviçler, fiyatlar karşısındaki memnuniyetsizliğin göstergesi olarak dikkati çekti.
Bu konudaki rahatsızlığın giderek artmasıyla zirvenin 5. günü konferans alanındaki su ve soğuk içecekler ücretsiz dağıtıldı, menü fiyatları ise yarıya düşürüldü.
EŞİTSİZLİK GÜNDEME GELDİ
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki eşitsizlik sadece konferans alanındaki fiyatlarda değil, devlet liderlerinin mesajlarında da kendini gösterdi.
Gelişmiş ülkelerin 2020’den itibaren zayıf ekonomilere sağlamayı taahhüt ettiği 100 milyar dolarlık iklim finansmanı henüz istenilen seviyeye ulaşmazken, iklim felaketleri karşısında can ve mal kayıpları giderek artan Pakistan, Sri Lanka, Bangladeş ve Barbados gibi ülkelerin liderleri mevcut finans sistemini ve iklim finansmanının yetersizliğini eleştirdi.
Son dönemde sel felaketleriyle sarsılan Pakistan’ın Başbakanı Şahbaz Şerif, Liderler Zirvesi’ndeki konuşmasında, “Selden etkilenen insanları daha fazla sefalet ve zorluktan korumak için milyarlarca dolar harcamak zorundayız. Bu devasa görevi tek başımıza üstlenmemiz nasıl beklenebilir?” ifadelerini kullandı.
Barbados Başbakanı Mia Mottley ise yaklaşık 1,5 yıldır rekor kıran fiyatlar nedeniyle fosil yakıt şirketlerinin artan karlarına dikkati çekerek, “Nasıl olur da şirketler son 3 ayda 200 milyar dolar kar ederken, her bir dolarlık karın en az 10 sentini bir kayıp ve zarar fonuna aktarmayı düşünmezler?” sorusunu yöneltti.
Destekler konusunda umudunu yitiren Bangladeş, Gana, Maldivler ve Sri Lanka gibi bazı yoksul ülkeler iklim planları üzerinde çalışırken, Bangladeş Başbakanı Şeyh Hasina hazırladıkları iklim planıyla 2030’a kadar 183 milyar dolarlık yatırım planlandığını söyledi.
Bu plan olmadan Bangladeş’in iklim değişikliği ve afet kaynaklı ekonomik kayıplarının 2030’a kadar 40 milyar doları bulabileceği hesaplanıyor.
Gelişmekte olan ülkelerin kayıplarının iklim değişikliğinde sorumluluğu yüksek olan gelişmiş ülkeler tarafından tazmin edilmesi anlamına gelen “kayıp ve zarar” konusu ilk kez bir COP ajandasının resmi gündemi olarak kabul edilse de gelişmiş ülkelerin liderleri iki gün süren açılış konuşmalarında bu konuya işaret etmedi.
BIDEN SÖZ VERDİ AMA…
ABD Başkanı Joe Biden ülkesindeki seçimler nedeniyle zirveye Cuma günü katıldı. Konuşmasında ABD’nin “küresel bir iklim lideri” olduğunu söyleyen Biden, 2030 iklim hedefine ulaşacaklarına söz verdi ama kayıp ve zarar konusuna değinmedi.
ABD İklim Özel Elçisi John Kerry’nin hiçbir ülkenin iklim krizinin getirdiği maliyetleri finanse edebilecek parası olmadığını belirterek yeni sermaye yaratmak için Afrika ülkelerine yönelik açıkladığı “karbon denkleştirme” planı ise uzmanlar tarafından yoğun eleştiri aldı.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı, gelişmekte olan ülkelerde iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerine karşı 2030’a kadar yıllık 340 milyar doları, 2050’ye kadar ise 565 milyar doları bulabileceğini öngörüyor. Mevcut finansman ise yıllık 29 milyar dolar seviyesinde bulunuyor.
Kayıp ve zarar konusu ana gündem maddelerinden biri olarak öne çıkmasına rağmen, zirvenin ilk haftasındaki finansman taahhütleri ihtiyacın çok uzağında kaldı.
1.5 DERECE SINIRINA ULAŞILAMADI
Zirvenin ilk haftasında küresel sera gazı emisyonlarına yönelik açıklanan veriler, sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırmak için gereken emisyon azaltım seviyelerinin başarılamadığını gösteriyor.
Dünya nüfusunun yüzde 80’ini oluşturan 138 ülkenin 2050’de net sıfır emisyona ulaşma taahhüdü bulunmasına rağmen, bu taahhütler henüz emisyon verilerine yansımış değil.
COP27 kapsamında öne çıkan veriler
1,15 derece: Dünya Meteoroloji Örgütü’ne göre, küresel sıcaklık artışının bu yıl 1850-1900 dönemine göre artış seviyesi.
Yüzde 235: Climate Action Tracker’a göre 2030’a kadar devreye girmesi beklenen doğal gaz kapasitesindeki artış. Bu artışın meydana gelmesi halinde, küresel ısınmanın 1,5 dereceyle sınırlandırması imkansız hale gelebilir. Yapım aşamasında, onaylanan veya önerilen gaz projelerinin yüzde 70’i Kuzey Amerika’da.
636: Global Witness’e göre COP27’deki fosil yakıt lobicilerinin sayısı. Bu rakam, iklim krizinin yıkıcı etkileri karşısında en kırılgan olan 10 ülkenin toplam delege sayısından fazla.
9 yıl: Küresel Karbon Bütçesi raporuna göre, sıcaklık artışını yüzde 50 ihtimalle 1,5 dereceyle sınırlandırmak için kalan yıl. Emisyonların mevcut seviyesinde devam etmesi halinde, 1,5 derecelik sıcaklık artışı 9 yıl içinde aşılabilir.
227 milyar dolar: Sigorta şirketi AON’un hesaplamalarına göre, bu yıl doğal afetlerden kaynaklanan küresel ekonomik kayıpların ulaştığı miktar.
İklim müzakereleri, 18 Kasım’a kadar devam edecek ve konferans sonunda bir bildiri yayımlanacak. Türkiye, zirvenin ikinci haftasında iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında güncellenmiş ulusal katkı beyanını açıklayacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.