Yakın Doğu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Çarşamba Konuşmaları çerçevesinde Turuncu salonda “Sanatın İki Farklı Alana Yansıması: MESNEVÎ VE TIP’TA SANAT” konulu bir panel düzenlendi. Yöneticiliğini YDÜ İlahiyat Fakültesi dekan yardımcısı Yrd. Doç. Dr. İhsan KAHVECİ’nin yaptığı panele YDÜ Eczacılık Fakültesi’nden Dr. Mehmet İlker GELİŞEN ve Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Sezai KÜÇÜK konuşmacı olarak katıldılar.
Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada, Dr. Mehmet İlker Gelişen sunumunda “Tıp ve Sanat” konusunu ele alarak sanat, anatomi ve çeşitli hastalıklar arasındaki ilişkilere dikkat çekmiştir. Bu kapsamda ressam Rembrandt’a ait “Dr. Nicolaes Tulp’un Anatomi Dersi” adlı tablonun özelliklerini vurgulamış, Peter Paul Rubens ve Luca Signorelli gibi eserlerinde anatomi çalışmalarını ön plana çıkaran ressamlardan söz etmiştir.
Ardından tablolarında çeşitli hastalıkları betimleyen (Leonardo da Vinci’nin “Mona Lisa” tablosunda yüksek kolesterolü, Rembrandt’ın “Banyosunda Betşeba” tablosunda meme kanserini tasviri gibi), hastalıklardan etkilenip tablolarında o hastalıkları resmeden (Pieter Brueghel’in “Ölümün Zaferi” tablosuyla veba salgınını resmetmesi gibi), çeşitli hastalıklar nedeniyle sanatlarını icra etmekte zorlanan (çocuk felci geçiren Frida Kahlo ve ağır bir romatizma hastalığı bulunan Pierre-Auguste Renoir gibi), görme bozukluklarının tablolarını etkilediği (diyabetik retinopati’nin Edgar Deas’ı, takarakt’ın Claude Monet’i, astigmat’ın El Greco’yu, renk körlüğünün Ferdinand Léger’i etkilemesi gibi), duygu bozukluklarını tablolarına yansıtan (Edvard Munch, Louis Wain, Francisco José de Goya gibi) ressamlara örnekler vermiştir.
Konuşmasının sonunda Van Gogh’un resimlerindeki sarı noktaları açıklanmaya çalışan Dr. Mehmet İ. GELİŞEN Michelangelo’nun insanın yaradılışı çizimindeki Beyin benzetmesi vurgulamasıyla sunumunu sonlandırmıştır.
Yrd. Doç. Dr. Sezai Küçük ise “Mevlânâ ve Mevlevîlerde Sanat” üzerinden sunumunu gerçekleştirdi. Sanatın esasen Yüce Allah’ın cemâl sıfatının bir yansıması olduğuna, sanatta estetik yanında ahlâkî duruşun önemli olduğuna vurgu yaptı. Mevlevî dergahlarının bir sanat okulu olduğunu ve buralardan pek çok sanatkar yetiştiğine temas ederek yetişen sanatkarlar arasında musikîşinaslar, şairler, hattatlar, hakkâklar, nakkaşlar, müzehhibler, minyatürcü ressamlar, neyzenler, hatta marangozlar ve aşçılar gibi daha birçok güzel sanat erbabı insanın bulunduğunu belirtmiştir. Bu arada konuşmacı, musikîşinas ve aynı zamanda bestekâr olan Mevlevî İsmail Dede Efendi, Mevlevî Hafız Mehmed Zekâî Dede, Mehmed Celâleddin Dede’ye de özel olarak atıfta bulundu.
Sanatın ifade tarzları arasında bulunan musikî, sema, şiir, hat, tezhib vb. sanatları icra eden Mevlevîlerin Mevlâna ve fikirlerinden ilham aldıklarını, diğer bir ifadeyle Mevlânâ’nın bütün bu sanatkarlar üzerinde etki bıraktığını dile getiren konuşmacı son olarak Mevlevî sanatkarlardan saat tamircisi “muvakkit” Ahmet Eflâkî Dede’den söz ederek konuşmasını tamamladı.
Panelin sonunda son sözü alan Yrd. Doç. Dr. İhsan Kahveci ise aslında Allah’ın sıfatları arasında “Yaptığı ve yarattığı her şeyi mükemmel Yaratan” manasındaki “sâni‘” sıfatının bulunduğundan bahisle sanatkarların yaptığı işin aslında gerçek sanatkarın sanat eseri olan kainatı keşfetmek ve onu eserine yansıtmaktan ibaret olduğunu belirterek oturumu kapattı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.