İnanmadık sn. Başbakan!!!

Geçen akşam, Mustafa Alkan’ın “ER Meydanı” programını, büyük bir keyifle izledim. Konuğu, Başbakan Ömer Kalyoncu’ydu ve Başbakanın da dediği gibi, Sn Alkan, dersini çok iyi çalışmıştı. Özenle seçmiş olduğu soruları, büyük bir ustalıkla sordu. Her zaman beğenerek izlediğim, Alkan, bu programda, çok daha başarılı bir performans sergiledi. Ama Sn Başbakan için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Vicdan rahatsızlığından mı, gelen baskıların artmasından mı, yoksa en yakınları tarafından bile terk ediliyor olmasından mı bilinmez ama, eskisinin aksine, çok düşünceli idi ve sıkça köşeye sıkıştı. Bir yanı gerçekleri söylemek isterken, diğer yanı, politik konuşma yapması gerektiğini söyler gibi bir ruh hali sergiledi. Sorulan sorular, tüm kamuoyunun merak ettiği yerinde sorulardı ama ne yazık ki, alınan cevaplar ya “kem, küm”, ya da çelişkiliydi. Mustafa Alkan, soruyor; “ Kabine değişikliğine kim karar verir?” Başbakan, “ MYK karar veriyor ama tabi sonuçta benim görüşlerim de alınıyor” diyor. Ama birkaç soru sonrasında konu, “ kabineyi gençleştirme” açıklamasına geliyor. Sevgili Mustafa, yaş kıyaslamasını doğru bulmadığını ama etrafta, “eğer bu bir gençleştirme girişimi ise, başbakan neden gençleşen kabinenin başında?” gibi bir söylemin, dolaştığını söylüyor. Başbakan, daha önce verdiği yanıtı unutarak, “Kabine, benim kabinem, ben kendi kendimi neden değişeyim ki” gibi bir yanıt vererek, “ kararları ben veririm” der gibi, kendi kendiyle çelişiyor. Zira bu cevap, MYK karar verse de beni değişemez demenin yeri. Sonra yine, “ kabine değişikliğinde, parti içi dengeler mi gözetildi?” sorusuna, “Parti içi dengeler çoktan oluşturulmuştur. Parti içi bir dengesizlik mi var?”diyerek,verdiği yanıtla, parti başkanı Sn. Talat’ın; “kabine içi değişiklikte, parti içi dengeler de gözetilerek yapıldı” açıklaması ile ters düşüyor Sn Başbakan. Şimdi siz, “başbakanın bu çelişkili açıklamaları çok mu önemli, biz alışığız zaten” diyeceksiniz belki. Ama hem bu çelişkili açıklamalar, hem de başbakanın sorular karşısındaki sıkıntılı tavırı, bu işin, söylendiği gibi, MYK’nın kararı ile yapılmış bir gençleştirme girişimi olmadığını gösteriyor. Bu yapılan değişikliğin, başka bir yerden belki de Türkiye’den gelen telkinlerle, belli amaç için yapıldığı kuşkusunu doğuruyor. Hele ki, Türkiye’den gelen suyun dağıtımının özelleşmesi ve ayrıca KIB-TEK’in özelleşmesi gündemdeyken, bu olayın gündeme gelmesi çok manidar. Kaldı ki; Başbakanın, Önder Sennaroğlu’nu kastederek; “Önder güçlüdür, bunu da, kısa sürede atlatacaktır” demesi,  neyin göstergesi sizce? Tabi ki, tüm bunları, eleştiri olsun diye yazmıyorum. Artık KKTC’yi, kendi yetkililerimiz, kendi iradeleri ile ve kendi halklarının çıkarlarını gözeterek yapsınlar istiyorum. Tüm isyanım bunun için. Başbakanın, ne Türkiye’den yapılan dayatmalara göre, ne de, iç siyasetteki hesaplara göre ülke yönetmesini istemiyorum. Kurultay hesabı ile yapılan müsteşar ve müdür atamalarını yanlış bulduğu halde, “Müsteşarlara karşı çıkarsanız, sorun çıkar.. Müsteşar yüzünden koalisyon bozulmaz.”  açıklamasını onaylamıyorum. Zira bir başbakanın görevi, sırf, koalisyonu devam etsin diye, her tür yanlışa göz yumarak,  değil, yanlışları düzelterek, halkın çıkarını gözeterek, ülkenin huzurunun devamlılığını sağlamaktır. Sn Başbakan, koalisyonu yönetmekle değil, ülkeyi yönetmekle mükelleftir. Er Meydanı programında, Sevgili Mustafa’nın yaptırdığı gibi, ekranlardan, gözümüzün içine bakarak, “ Yaptıklarım içime sindi” diyebilmelidir. Aksi taktirde, Mustafa Alkan’ın, yürekten gelen ve hepimizin sesi olan, o, içten  cümlesine alışmalı. İnanmadık size Sn. Başbakan Böyle devam ederseniz; İnanmayacağız da!!!!