Yıkılan otelde, büyük bölümünü Kuzey Kıbrıslı öğrenciler ile rehber ve rehber adaylarının oluşturduğu 72 kişi hayatını kaybetti.
Öğrenci
Dava sürecindeki üçüncü ve en kapsamlı bilirkişi raporunu Dokuz Eylül Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi hazırladı.
Raporda otelin, “çekiçleme etkisi ile yana doğru çökmediği, öne doğru çöktüğü tespiti” yapıldı.
"Çekiçleme etkisi" bitişik binaların depremde birbirlerine zarar vermesi olarak tanımlanıyor.
Raporu hazırlayan uzmanlar bina “1998 Deprem Yönetmeliği’ne uygun yapılmış olsa idi yapının depremde yıkılmayacağı” sonucuna vardı.
Raporda ayrıca, oteldeki ikinci asansörün, statik hesaplar açısından kusurlu olduğu, beton niteliğinde inşaat tekniği açısından sorunlar olduğu, kaçak katın sonuca etki ettiği tespitleri yapıldı.
İsias’ta hayatını kaybeden ailelerin avukatları, mimar Erdem Yıldız, inşaat mühendisleri Mehmet Göncüoğlu ve Hasan Aslan’ın da sorumlu olduğunun bu raporla ortaya çıktığını söyledi.
Bilirkişi raporu sonrası bir açıklama yayımlayan aileler, "tutuksuz yargılanan sorumluların tutuklanmasını ve görevlerini ihmal eden kamu görevlililerinin de yargılanmasını istiyoruz." mesajını verdi.
Davada otel sahipleri, Ahmet Bozkurt ve Mehmet Fatih Bozkurt ile mimar Erdem Yıldız tutuklu yargılanıyor.
Üçü tutuklu 11 sanıklı davada suçlanan isimler için 22 yıl 6 aya kadar hapis cezası isteniyor.
Dava kapsamında hazırlanan iddianamede şüpheliler, "bilinçli taksirle birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olmakla" suçlanıyor.
Otelde hayatını kaybeden çocukların aileleri davaları Kıbrıs’tan Adıyaman’a yaptıkları seyahatlerle yerinde takip ediyor.
Kuzey Kıbrıslı aileler ve avukatları yargılamanın, “bilinçli taksir” değil daha ciddi cezalar öngören “olası kast” suçlaması üzerine kurulması gerektiğini savunuyor.
Davanın ilk duruşması 2 Ocak 2024'te yapıldı.
22 Ekim'de yapılan dördüncü duruşmada, haklarında soruşturma izni çıkarılan kamu görevlilerinin dosyalarının “akıbetinin öğrenilmesine de” karar verildi.
Bir sonraki duruşma 3 Aralık'ta yapılacak.
6 Şubat'ta İsias Otel’de ne yaşandı?
Geçmiş yıllarda İsias Otel, Adıyaman’ın önemli otellerinden biriydi.
6 Şubat depremleri sırasında otel binası yıkıldı.
Kuzey Kıbrıs’taki Gazimağusa Türk Maarif Koleji’nden Adıyaman’a voleybol turnuvası için giden kız ve erkek voleybol takımı oyuncuları, veliler ve öğretmenlerden oluşan 39 kişilik kafile, depremler sırasında burada konaklıyordu.
Burası, tur rehberleri tarafından da tercih edilen bir oteldi.
Depremler sırasında Turist Rehberleri Birliği’nden yaklaşık 40 kişilik bir grup da eğitim için otelde kalıyordu.
Binanın yıkılması sonucu, Kuzey Kıbrıslı öğrenciler ile rehber ve rehber adaylarının büyük bölümünü oluşturduğu 72 kişi hayatını kaybetti.
Yaşamını yitiren, çoğunluğu öğrenci 35 Kuzey Kıbrıslı'nın cenazeleri, Gazimağusa’da defnedildi.
Bu ölümler, şehrin 1974’teki savaştan sonraki en büyük toplu kaybı.
Ada’da, hayatını kaybeden öğrenciler “Şampiyon Melekler” olarak anılmaya başlandı.
Kuzey Kıbrıslı aileler hem hukuk mücadelesi vermek hem de çocukları adına çeşitli projeler yürütmek amacıyla Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği'ni kurdu.
Dernek, davayla ilgili büyük bir kampanya başlattı.
Derneğin, bu kampanya kapsamında sosyal medyada kullandığı etiket ise #isiasortakdavamız oldu.
İddianame neler var? Bina neden yıkıldı?
Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianame, 2023 yılı Aralık başında kabul edildi.
İddianamede 5'i tutuklu 11 sanık hakkında “bilinçli taksirle birden fazla işinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan 2 yıl 8'er aydan, 22 yıl 6'şar aya kadar hapis cezası talep ediliyordu.
Daha sonra iki sanık tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
BBC Türkçe'nin incelediği iddianameye göre göre 1993’te otelin ruhsatı konut olarak alındı ancak ruhsat, 2001’de otel olarak yenilendi.
Raporda; kolon ve kirişlerin etriye aralıkları, kanca özellikleri, bindirme boyları, ankraj ve kenetleme boylarıyla ilgili eksikliklerin bulunduğu, donatı detayı eksikliklerinin binanın yıkılma nedenlerinden biri olabileceği, beton basınç dayanımlarının gerekli şartları sağlamadığının tespit edildiği belirtildi.
Dosyaya göre 2016’da binaya ruhsatsız kat eklendi ve deprem güvenliği göz ardı edilerek yapılan bu kat, yapının taşıyıcı sistemine ek yük getirdi.
Sanıkların binanın yapım tarihinde geçerli olan Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik esaslarına yeterince uymadıkları belirtilen iddianamede, dönem itibarıyla bilim ve fennin gerektirdiği teknik şartlara aykırı davranarak binanın yıkılmasında kusurlarının bulunduğu ifade edildi.
Bilinçli taksir ve olası kast arasındaki fark nedir?
Ceza hukukunda bilinçli taksir ve olası kast kavramlarının ikisi de istenmeyen bir neticenin gerçekleşebileceğine dair öngörüye dayanıyor.
Bilinçli taksirde öngörülmesine rağmen istenmeyen neticenin gerçekleşmeyeceği inancıyla hareket edilmesi, olası kastta ise istenmeyen neticenin öngörülmesi ancak bunun kabullenilmesi söz konusu.
BBC Türkçe'ye konuşan İsias Otel davasındaki müşteki avukatlarından Deniz Özbilgin, bu farkı şöyle açıklıyor:
“Örneğin trafikte kaza yapmayı ya da birine çarpmayı istemiyorum ama kendime de o kadar güveniyorum ki makas atmak ve hız sınırını aşmak gibi kural ihlalleri yapabiliyorum.
"Bu müteahhit ya da bu fenni mesuller (Yapıyı denetleyen kişiler) işlerini düzgün yapmazken, şüphesiz ki birilerinin ölmesini istemediler ama sonuçta birileri öldü. 'Burada bilinçli taksir var' deniyor. Yani bunun olacağını öngörebilirlerdi ama istemiyorlardı. Kilit kelime bu, öngörebilirlerdi ama istemiyorlardı. Olası kastta ise öngörüyor, istemiyor ama umursamıyor. Dolayısıyla bizce bir kasıt var.”
Kuzey Kıbrıslı aileler davaya nasıl yaklaşıyor?
Olayda 14 yaşındaki kızı Serin’i kaybeden, kendi de enkazdan yaralı olarak kurtulan Doğu Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Pervin Aksoy İpekçioğlu, iddianame için “Gayet cesaretsiz bir şekilde yazılmış” yorumunu yapıyor.
Ailelerin ve avukatların öncelikli talebi, şüphelilerin bilinçli taksir değil olası kasıt üzerinden yargılanmaları.
BBC Türkçe'ye konuşan Doç. Dr. İpekçioğlu, bu taleplerini şu şekilde gerekçelendiriyor:
“Yapı açısından birçok usulsüzlük var. Bürokratik açıdan da bir sürü hukuka aykırılık var. Dolayısıyla bu kadar usulsüzlük, bu kadar hukuka aykırılık üst üste geldiğinde olası kast dışında başka bir kusur türünün uygulanması mümkün değil.
“Binanın yapımına 1993’te başlandı. 1996 Türkiye deprem haritasında Adıyaman ikinci derece risk bölgesi olarak yer aldı. Ve siz bunu 2001’de otele çevirirken hiçbir önlem almıyor, hiçbir tahlil yapmıyor, güçlendirme vs. yapmıyorsunuz. Binayı sağlam yaptığınızı ve depreme dayanıklı olduğunu iddia ediyorsunuz sonra bilinçli taksirle yargılanıyorsunuz. Bu mümkün değil.
"Bilinç taksirde öngördüğünüz sonucu önleyebileceğiz düşüncesiyle hareket edersiniz. Nasıl önleyeceklerdi ki? Neye güvendiler ki? Olası kast dediğimiz kusur türünde ise evet istediğiniz bir sonuç değildir, ama sonuçları da umursaz, rıza gösterirsiniz, 'Olursa olsun' dersiniz.”
Avukat Özbilgin, bilinçli taksir ile olası kast arasında ciddi bir ceza farkı olduğunu, olası kastta istenen cezanın 20-25 yıl hapse kadar çıktığını aktarıyor.
Doç. Dr. İpekçioğlu ise ceza konusunda şunları ekliyor:
“Bilinçli taksir, en çok 2 yıl ile 15 yıl arası bir ceza öngörür. En üst şekilde halde işlendiği için belli oranda bir arttırma olabilir. Bunun da en yüksekten olduğunu farz edersek 22,5 yıl yapıyor. Fakat bu zaten yeterli değil. Bunun iyi hal indirimi var, koşullu salıverme durumu var vs. Dolayısıyla maksimum verilen cezaya göre bunun 7, 8, 9 yıl gibi bir yatarı olur. Düşünün, Turizm ve Kültür Bakanlığı’nın defalarca denetim yapıp dört yıldız verdiği bir otel yıkılıyor ve yetmiş iki can ölüyor.”
Doç. Dr. İpekçoğlu, depremden hemen sonra Kuzey Kıbrıslı yetkililerin binadan karot ve demir örnekleri aldığını, Kuzey Kıbrıslı akademisyen ve uzmanlarla kendilerinin de kapsamlı bir bilimsel rapor hazırladıklarını ve bunu mahkemeye sunacaklarını söylüyor.
‘Şüpheli yelpazesi genişlemeli’
Kuzey Kıbrıslı aileler ve avukatları, olası kast dışında ikinci taleplerinin ise şüpheli yelpazesinin genişlemesi olduğunu söylüyor.
Onlara göre, sadece müteahhit ve fenni mesullerin (Yapıyı denetleyen kişi) yargılanması yeterli değil.
Doç. Dr. İpekçoğlu birçok eksiğine rağmen binaya yapı ruhsatı verilmesinin büyük bir sorun olduğunu savunuyor:
“Bir bina yapacaksınız, belediyeden izin almanız lazım. Ruhsatının verilebilmesi için birden çok imza gerekiyor. Ayrıca bir zemin etüdü yok. 1993 yılında verilen bir statik plan yok. Aile apartmanı olarak inşaatına başlanan bir binayı 2001’de otele çevireceksiniz ve hiç düzgün hesap yapmayacaksınız. Çalakalem verilen raporla 'Bu temeller, bu kolonlar, bu binanın ağırlığını taşır' diye dosyaya evrak vereceksiniz ve buna dayanarak karşılığında yapı ruhsatı alacaksınız. Benim bunu anlamam mümkün değil. Bu binanın yapımında tüm kusurlu olanlar baştan sona yargılanacaklar.”
Avukat Deniz Özbilgin, 1999 Marmara Depremi’nden sonraki yargılamalarda da sadece müteahhitlerin üzerinde yoğunlaşıldığını, bunun yanlış olduğunu, sadece İsias Otel değil tüm 6 Şubat depremi davalarında yelpazenin genişlemesi gerektiği görüşünde:
“Müteahhidi tutukladım, 'Oh bitti' deniyor. Bu çok vahim. Evet, müteahhitler sorumlu. Ama sadece onların yargılanması yeni yıkımları engelleyecek mi? Haydi bilinçli taksir ve kastı geçtim, diyelim ki, bizzat kasten bir müteahhit, 'Bir bina yapayım da deprem olsun da içinde insanlar ölsün' dedi. Müteahhit müebbeti aldı. Peki bu, ailelerin içini soğutacak mı ya da adalet yerini bulmuş olacak mı?
"Biz istiyoruz ki bu davalarda verilecek kararlar ile bundan sonra malzemeden çalma, projeye aykırılık, plana aykırılık, imara aykırılık vs. gibi her tür aşamadaki sorumlular yargılansın ve insanların elleri, ayakları titresin, uykuları kaçsın. Bir daha bunu yapamasınlar.”
aileleri suçladıkları, otel sahipleri ve ihmali olan kamu görevlilerinin ceza alması için hukuk mücadelesi başlattı.
Otelin sahipleri, yıkıma depremin büyüklüğünün neden olduğunu savunuyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.