• BIST 9549.89
  • Altın 3005.985
  • Dolar 34.5383
  • Euro 35.9979
  • Lefkoşa 14 °C
  • Mağusa 11 °C
  • Girne 17 °C
  • Güzelyurt 13 °C
  • İskele 11 °C
  • İstanbul 5 °C
  • Ankara 3 °C

İşin iyisi dokuz ayda…

Kıvanç BUHARA

AZ GİTTİK… UZ GİTTİK… KIVANÇ BUHARA “ -Erişir menzl-i maksuduna aheste giden, Tiz-i devran edenin payına damen dolanır!” Hani derler ya; “ –Anladıysam Arap olayım!” Arap olmamıza gerek yok… Az biraz beyin jimnastiği ile, lisedeki edebiyat derslerinden anımsadıklarımızla; Yukarıda, yazımın girişinde belirttiğim iki mısralık deyimi Türkçeye çevirelim! Türkçe, Arapça ve Farsçanın karışımından oluşan bir deyim. Osmanlı sarayında konuşulan, halkın anlamadığı bir garip dil! Hani, Türkiye’nin Reis-i Cumhuru cenap Tayyip Erdoğan’ın, ecdadımızın dili Osmanlıcayı öğrenmeliyiz dediği karışım! Bugün Osmanlıcayı öğrenmek isteyen biri, üç dil eğitimi alması lazım! Yüz yıllardır Anadolu’da Yunus Emre’nin, Dadaloğlu’nun, Köroğlu’nun, Pir Sultan Abdalın konuştukları Türkçeye… …Orhan Veli’nin, Oktay Akbal’ın, Cahit Irgat’ın, Nazım Hikmetin konuştukları dile çevirirsek… Şöyle bir şey çıkar ortaya: “- Yavaş giden, hedefine ulaşır, Acele edenin bacağına eteği dolanır!” Anladınız değil mi? “ – Acele giden ecele gider “ “ – Acele işe şeytan karışır” “ – Sabırla koyduk, helva oldu” Ve daha bir o kadar anlamlı deyim var aceleciliğin zararları üzerine!   Biliyorum; Hemen “ Kıvanç gene nereye bağlayacak?” diye düşünmektesiniz… “ İşin iyisi dokuz ayda olur “ derler ya… Yolunu şaşırarak, yanlışlıkla dünyamıza gelen uzaylı, ormanın kuytu bir köşesinde, genç bir çifti iş üstünde görür. “ – Öyle aceleyle, nefes nefese ne yapıyordunuz? “ diye sorar. Uzaylının bir şeyden anlamadığını gören dünyalı, gırgır olsun diye; “ – Çocuk yapıyorduk “ der. Uzaylı merak eder! “ – Peki, bu çocuk dediğiniz her ne ise, kaç zamanda olur? “ Dünyalı yanıtlar: “ – Dokuz ayda” Uzaylı şaşkınlıkla dünyalılara bakar ve sorar:   “ – Dokuz ay sonra doğacak çocuk için bu aceleniz neydi? “ diye sorar! Hem Rumlarda hem de bizde bir acelecilik, bir sabırsızlık ki sormayın… Sanki elli yıldır dizlerini döven, kahırdan kan kusanlar bizler değilmişiz gibi… O kapı, bu kapı… Nedir bu kapı meselesi? Bırakın; isteyen kapıdan, isteyen yoldan, isteyen tarladan, bağdan, bayırdan, dağdan geçsin! Kime ne? İster türkü söyler, isterse ıslık çalar gelip geçerken! Sana ne? İster Ercan’a iner, isterse Baf’a! Kim, neden karışır? Kısa bir metin ve iki imza: Akıncı ve Anastasiadis… İki tarafta da bu halk desteği oldukça!

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları