1993-96 yılları arasında işlenen 18 faili meçhul cinayete ilişkin davada verilen beraat kararlarını bozan istinaf mahkemesinin bozma gerekçesi yaptığı kanıtlar, cinayetlerin faillerinin en başından bu yana devlet tarafından bilindiğini ortaya koyuyor. Kanıtlar, MİT arşivine giren belgelere rağmen cinayetlerin faillerinin 25 yıldır sistematik olarak korunduğunu, MİT yetkililerinin de failleri bilmelerine rağmen belgeleri savcılıklara iletmediğini gösteriyor.
Gökçer Tahincioğlu/T24
MİT’ten gelen tutanaklara göre, Tarık Ümit, Mehmet Ağar’ın cinayetlerin talimatını verdiğini, çete arasında öldürülenlerin üzerinden çıkan paranın paylaşımı konusunda sıkıntı yaşandığını o dönem açıkça anlattı ve görüşmeler tutanağa döküldü. Ümit, MİT’le yaptığı görüşmelerden sonra çete tarafından kaçırılarak öldürüldü. Ümit’le teması kuran MİT Kontterör eski Daire Başkanı Mehmet Eymür ise duruşmalarda hem bu görüşmelerini açıkladı hem de cinayetleri neden ihbar etmediği konusunda, “devlet işi” açıklamasını yaptı.
Eski İçişleri Bakanı ve Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, emekli Yarbay Korkut Eken, Özel Harekât Başkanvekili İbrahim Şahin ile özel timci polislerin, 1990’lı yıllarda işlenen 18 faili meçhul cinayetle ilgili yargılandığı davada verilen beraat kararlarını bozan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi (istinaf), çarpıcı gerekçeler ortaya koydu.
İstinaf, “18.02.1995 tarihinde Tarık Ümit ile kaçırılmasından 14 gün önce yapılan görüsmeye ait bant çözümlerinin, bu çözümlerin bir gerçekliği yansıttığını bildiren tanık Hakkı Yaman Namlı beyanının değerlendirilmemesini” bozma gerekçesi saydı.
Söz konusu kayıtlar dava dosyasında bulunuyor. MİT’ten gelen 13 sayfalık tutanakta, “görüşenler” Mehmet Eymür ve Zafer Balamir, “Görüşülenler” Tarık Ümit ve Hakkı Yaman Namlı olarak belirtiliyor. Tape dökümlerinde şu konuşmalar yer alıyor:
Cinayet tepkisi: “Gözlerinden öperim”
Tarık Ümit: "Gece Fevzi Aslan’ı aldık, işi bitti. Yanımda Ziya, üç kişi daha var. Gece saat 23.00’te evraklar, daha önce evrakları almıştık. Ben Ziyalara dedim ki; ‘Siz İstanbul’a dönün, cumartesi günü oluyor bu hadise tamam mı ağabey’. Birimin patronu İbrahim Şahin. İbrahim Şahin ve ekibinin işi bu, tamam mı ağabey? Burada görev İbrahim’in. Ne Ağar’a ..ne ona katiyet suretle olmaz, çirkin...
Mehmet Ağar. Arabadan açtım; Mehmet Ağar’ın emri var santrala 24 saat hangi saatte olursa olsun, Tarık Ümit aradığı zaman bağlayacaksınız. Onu da biliyorum açtım buna, buldular. Dedim o konu halloldu dedim. Böyle gayet sevinçli bir şekilde ‘Çok memnun oldum, gözlerinden öperim… Neredesin’ dedi. ‘Yorgun musun’ dedi ‘Değilim’ dedim. ‘Gelebilir misin’ dedi, ‘Zaten gelmeyi düşünüyordum’ dedim. ‘Ben, müsteşar beyin evinde misafirim’ dedi… 02.00’de aradım müsteşarın evini, ‘Yeni binaya gel’ dedi. Hadise bu, gel dedi bu akşam gitme kal burada, ‘Ben seni istersen polis evine istersen Hilton’a götüreyim’. ‘Yok ağabey’ dedim çektim döndüm. Sabah Korkut bey efendiye niye haber vermemişiz..."
Buldan böyle öldürüldü
“Buldan’ın olayında arabadayız. Durak yanında iki tane...Üç, ben dört, Muhsin beş, Mikail altı, tamam mı? Biz onları kaptık. İki tanesi, Muhsin’in siyah Mercedes’ine bindirdik, kelepçeledik bindirdik. Bir tanesi de bu. Arabasına bildirdik. Ben onları otelden yolcu ettim. Ben tek başıma kendi arabamla... Gittik. Bu adamlarla benim hiçbir temasım olmadı. Arabadan indirdik. Bam bom yürüdük gittik. Ağabeyciğim adamlar burada çağırırsın, yarın sabah. Adamları aldın.
Şimdi bak ağabey bu arada enterasan bir hadise var. Ferda telefon etti korkudan. Bunun yerini tespit ettik. Ben otele telefon ettim Turan’a, çocukları oteldeydi. Onları kaptı orada buluşturduk. İşin başında Ziya bana geldi Birol diye biri daha vardı, İbrahim Şahin de vardı. Artı üç kişi de var. O gece 05.00-06.00’da Buldan’ı arıyoruz, Savaş Buldan’ı daha yerini tespit etmedik. Biz beraber yapacağız operasyonu.
Üç kişi askerler, üç kişi de polis, tamam mı ağabey? Yer tespitine telefon açtık. Oraya gittik. Ziya’lar yok, malzemelerin hepsi de Ziyalarda. Bir ceket, bir pantolon, belinde tabanca, başka şey yok. Otele gittik, Ziya nerde dedi, başıma gelen felakete bak dedi. Manyak niye malzeme almadın deyince ‘ağabey kızdım-almadım dedi. O gece hiçbir malzemesiz bunlar geldiler yanlarında bir adam var, kim bu; Mikail. Onu bir kez gördüm, o da bize takıldı gittik...”
“Eken, sürekli para istiyor”
Eymür: İranlı olayında ne para döndü. Yani o Yeşil’e ödenen para çerez. Yeşil’e 300 bin mark, bir de 50 bin dolar ödeniyor.
Tarık Ümit: Biz de borç yüklüyüz. Bir gün geldi (Korkut Eken) 150 milyon borcum var. Para istiyor, Ağabey müsait değilim. İki karış surat, bir tavırlar, bilmem neler. Sanki borcum var ib..ye. Şimdi benden 20 milyon para aldı. 3-4 gün sonra geldi bu sırada ben ona 70-80 milyon para verdim. ..20 senedir ben buna para veriyorum. Bu geldi bir gün, bir hışımla telefon etti bana. ‘Geliyorum’ dedi geldi. ‘Siz parayı götürüyorsunuz’ dedi. ‘Bu işler böyle olmaz’ dedi. Ne parası dedim. ‘Şeyin üzerinden 90 bin mark para varmış’ dedi. ‘Parayı aldınız’ dedi. ‘Şeyde 20 bin mark varmış’ Birincisi Behçet... 200 bin mark varmış, onu da almışsınız...
Eymür: Bunlara ne oldu
Tarık Ümit: İbrahim’e gitmiş ...vallahi 5 milyonu ...kasadan çıkardım verdim diyor ib..ye. Şimdi Behçet Cantürk’ün üzerinde çıkan para 20 milyon TL’sı tamam. Fevzi Aslan’ın üzerinde çıkan para 3 bin mark. Bir 100 bin TL, bir 50 bin Tl, bir de 20 bin TL.
“Ağar’a, ‘çocukların harçlığı yokmuş’ dedim”
Eymür: Abdullah Çatlı seni götürürse üzerinde parayı da alacaktır.
Tarık Ümit: Götürebilirse alsın. Şimdi bu 3 bin markı, evrakları ben hayatımda üst baş araması yapmadım. Üç tane çocuk yanımda, çocuklar getirdiler evrakları. Bir 14’lı silah, bir araba, bir yedek şarjör.. Götürdüm Mehmet Ağar’a. Bir paket de eroin, şöyle bir paket eroin. Saat gece 02.30’da Mehmet Ağar’ın koydum önüne. Mehmet Ağar’a çocukların hiç harçlığı yokmuş dedim. Götür ver dedi. Sabahleyin geldim. 3 bin mark, 100 bin TL, 50 bin TL, 20 bin TL, İbrahim Şahin’e. Çocukların da ismini de bende. 3 kişi, Ziya polis memuru, onlara verdik.
“Kaburgalarını kırdılar”
Eymür: (Korkut Eken’i kast ederek) Tarık Ümit’i niye öldüreceksin, dedim. Onun evinde kalıyorsun, dedim. Senin yaptığın işler ayyuka çıktı. Her şeyinden haberim var. İranlı konuları var, dedim. İranlı konusu Yeşil’in işi, dedi. Yeşil ile Tarık’ın işi, dedi. Ben de sana sormuştum ya bir alakan var mı diye.
Tarık Ümit: Hayır şimdi bak ağabeyciğim Bu işten onun haberi yok. Resmî haberleri yok. Sizin de öyle. Diyelim ki Yeşil ile ben İranlıların işini bitirdim, sizin emriniz yok, onların da emri yok başkasının da.
Eymür: İkiniz mi yaptınız yani?
Tarık Ümit: Bu cinayettir, o zaman görevlerini yapsınlar. Öyle değil mi? Bu cinayettir o zaman devletin üç dört tane birimi var.
Eymür: Yeşil’i aldılar, ancak bu olaydan sonra hiçbir sual bile sormadılar. Kaburgalarını kırdılar. İranlı olayı filan hiçbir şey yok ona da. Telefon ediyorlar gece. Ankara Emniyet Müdürü (Orhan Taşanlar). İşte sizin adamınız. Sanki tanımıyorlarmış gibi… Şimdi tezgah başka. O da biliyor onu, Ağar’la da bununla ilgili konuştuk dedim, o zaman yarın sabah birini gönder bunu aldırıver dedi. Hadise çıkarmış. Bunlar ağzına içki dökmüşler falan... Biz alsak olaya para da girmiş, İranlı olayında bizi ortak edecekler...
Ağar’ın Öcalan planı
Tarık Ümit: Mehmet Ağar bana dedi ki, bu vatan hepimizin, tamam hepimiz el ele vereceğiz ne yapılacaksa yapacağız. ‘İki tane önemli hadise var. Bir tanesi Abdullah Öcalan. Bir tanesi hem vatan, hem millet, ayrıyeten de benim özel işim’ dedi. O şerefsiz Dursun Karataş… Para ile 5 tane Çeçen, tamam. Ben bunlara milyon dolar para vereceğim. Kardeşim bunu Ağar’a söyledim tamam dedi. Biz bu Suriye’den gelen vatandaşla bunları götürdük. Ben Çeçenlere ha babam para veriyorum. Ben gideceğim Öcalan’ı alacağım. Nasıl alacağım ağabey malzemeleri yok, o yok, bu yok.
Mehmet Ali Birand’a suikast
Tarık Ümit: Ben Mehmet Ağar’dan yapılan işlerni mesela ben ona resmen mani oldum. Bir şeyi kaldırıyorduk ağabeyciğim. Topal’ı kaldıracaktık. Hiç lamı cimi yok. Evine gitim fotoğraflarını götürdüm verdim, Pazartesi günü Topal’ı kaldırıyorduk. Ulan dedim Tarık Ümit akıllı ol. Ağar çok tehlikeli ve akıllı adam çok profesyonel. Mehmet ağabey dedim, senin adına...öyle bir konu oldu ki böyle böyle şeyler istendi...ben de bunu geldim verdim, ama iki nüsha yaptım bir nüshası burada buyurun dedim.
Eymür: Kim istedi, isteyen?
Tarık Ümit: Özel
Eymür: Esasında bence en önemli hedeflerden biridir yani.
Tarık Ümit: Tamam da şey yanlıştı, yapılacaksa onu ben dışarıdan yaparım ben onun ne bok yediğini nerede sıçtığını nerede oturduğunu dışarıda hiç sessiz onu ortadan kaldırırız O basit. Çocuk oyuncağı. Ağar’a anlattım. Aman Tarık dedi. Aman dedi...gelin dedi çok başımız ağırır dedi. Bunu hemen düşüneceğim dedi tamam ve o işi...
Eymür’ün yanında bulunan Zafer Balamir: Onu Mehmet Ağar, Doğu Perinçek için mi söyledi, Mehmet Ali Birand için mi?
Tarık Ümit: Birand için
Balamir: Topal dedin de
Tarık Ümit: Topal topal o da topal.
Eymür: O da topal. Ben öbürünü söyledi zannettim.
“Ağar, pasaport ayarladı, Güven, Kaygısız’ı öldürdü”
Tarık Ümit: Yok işi oraya getirdik. Bu arada İngiltere’de bana bir liste verdi. O şey işte. Sendika Başkanı Mehmet Kaygısız, Hasan Gül, Yunanistan Sorumlusu Kani Yılmaz. Nurettin’e dedim ki, biraz da gaz verdim Nurettin’e. Mehmet Ağar’a dedim ki ben Nurettin’le görüşüyorum. Adam bize itimat ediyor. İnsan psikolojisi çok enteresan. Şimdi sen bana dersin ki git oğlum şu işi bitir. Kendime de 4. adamı bulurum. Güvendiğim adama derim ki Mehmet ağabeyinin de... Adam yapar. Ama şenin karşına gelip de tamam mı ‘aslanım koçum’ şöyle bir yaptın mı? Psikolojik bir şey. Ben adamı olgunlaştırdım. Mehmet beye dedim ki ‘ağabey senden bir ricam var. Bu adamları...
Bu adamların sana gelmesi. ‘Ya aslanım, koçum’ de, bir mahsuru yoksa. ‘Ne demek’ dedi. Babamın işi... aynen tabiri bu. Nerede görüşürüz. ‘Buraya getir, kapalı görüşmeye gerek yok’ dedi. Açtım Nurettin’e ‘hemen atla gel’ dedim, Atladı geldi Ankara’ya. Doğru Mehmet Ağar’ın odasına götürdük. Tamam, Nurettin sen kötü bin insan değilsin’ dedi. ‘Senin zararın kendine’ dedi ‘Belli bir yaşa geldin’ dedi. Karı kız konuştu, ‘reklam olma’ dedi. Tamam. ‘Bazı şeylerin vardı. Senden de bunu beklerdim’ dedi. Dedi ki vize problemleriniz vardır, sorun değildir dedi. Çağırdı Aslan’ı (dönemin emniyet üst düzey yöneticisi) pat pasaport.
Cumartesi günü gitti kendisi daha Mehmet Ağar sefarete. Cumartesi konsolosluktan Amerikan vizesi aldı. Sabahleyin uçağa bindirdik. Nurettin’i yolladık. Arkadan bana listeyi verdiler. (tutanakta isteği yazıyor) Ben açtım Nurettin’e ‘Nurettin liste bu’ dedim. Bak dedi ağabey’ dedi, bak dedi. Sana öyle bir müjde vereceğim ki’ dedi. Dedim oğlum akıllı ol... Çok heyecanlı biliyor musun... hissediyor... Sen git Kürt mahallesine (İngiltere-Londra’da) ağabey onu ara, bunu ara. Şey gelmiş önüne. Telefonu...İki saat sonra Mehmet Kaygısız bom diye. Bizzat kendisi. Oradan voltala. Bir telefon ettim konuşmadan iki-üç saat sonra. Ağabey dedi. Kaygısız devrildi’ dedi. Ulan ne diyorsun sen. Vallahi dedi. Bir haber aldın mı? ‘Ağabey kendim devirdim’ dedi."
“Onu kimse kurtaramaz”
"Dedim ‘yaralı maralı’. ‘Mümkün değil’ dedi. Onu kimse kurtaramaz. Ulan şimdi gece arayayım mı ? hani öldü mü. Ölmedi mi?... Bizim Düzceli bir arkadaşımız var şeyde, İngiltere’de. Açtım ona telefon ‘Hemen Kürt mahallesine git. Böyle böyle bir hadise oldu mu öğren bana’ dedim, haber ver. Yarım saat sonra ‘ağabey adam ölmüş’ diye aradı. ‘Kim öldürmüş’ dedim. ‘Abi acayip dedikodu var. Nurettin Güven kendi vurmuş’ dedi. Açtım Mehmet Ağar’a telefon. Ağabey dedim bir tanesi vurulmuş. ‘Yapma ya’ dedi. Vallahi dedim. Aman... bak şimdi işler iyi gidiyor ağabeyciğim. Bu arada...
Eymür: Güzel işler yani. Böyle buna hiç kimsenin bir diyeceği yok..."
Görüşme sızınca Tarık Ümit ortadan kaybolduTapeler, dava dosyasına girdiği dönemde, gazeteci Adnan Keskin tarafından haberleştirilmiş ancak taraflar o dönemde de bir açıklama yapmamıştı. Tapelerle ilgili olarak istinaf mahkemesinin işaret ettiği Namlı, savcılıkta verdiği ifadede, görüşmeler konusunda şunları kaydetti: “Tarık Ümit’le görüşmelerimizde iki tane öldürülecek kişiler listesinden bahsediliyordu. Bunlardan biri uzun liste, diğeri kısa listeydi. Bu listelerde M.Ali Birand, Mustafa Süzer, İbrahim Tatlıses, Mahsun Kırmızıgül gibi kişilerin de isimlerinin olduğunu Ümit’ten duydum. Tarık Ümit’ten yine duyduğuma göre bu liste gayri nizami harpçilerin daha doğrusu Özel Harp Dairesi’nin işi olduğunu, listenin MGK tarafından onaylandığını sık sık söylüyordu. Bu listelerin bilgisi ve onaylayanlar arasında özel harp kökenli JGK olan Fevzi Türkeri, Kemal Yamak isimli paşaların isimlerini sık sık duydum. Hatta bir ara Tarık Ümit bana “bak şerefsizler ne yapmışlar. MİT başkanlığı dışındaki emniyetle birlikte gerçekleştirdiği bazı olaylara ilişkin duyumları da MİT başkanlığına bizzat ben bildiriyordum. Bu kapsamda Ümit, bir gün bana 40 kişilik kısa bir liste, bir de üç haneli oluşan ölüm listesinden bahsetmesi üzerine, bu durumu MİT Başkanlığı’na ben bildirdim. Muhtemelen 18 Şubat 1995 tarihli görüşmeye MİT Başkanı beni de davet etti. Bu görüşme sızınca da Tarık Ümit 2 hafta sonra ortadan kayboldu.” |
Cavit’in ifadesi de dikkate alınmadıİstinaf mahkemesi, Cavit-1 doc. isimli word belgesinde geçen ifadelerin ve belgeyle ilgili ifade veren Cavit Özkan’ın anlatımlarının delillerle birlikte değerlendirilmemesini de bozma nedeni saydı. Söz konusu, “18 Kasım 1997 CAVİT” ibaresi ile başlayan dokümanda şöyle deniliyor: “Behçet Cantürk ve şoförünün öldürülmesi, Savaş Buldan, Hacı Karay ve Adnan Yıldırım cinayetleri, Tarık Ümit, MİT ve Galerici Fevzi Aslan ile kardeşinin öldürülmeleri infaz timi Özel Harekatçı polislerden oluşuyor...” Eken eğitti, Ümit çalıştırdı Özkan, 5 Ocak 2012’de Ankara Başsavcılığı’na verdiği ifadesinde ise şunları söyledi: “Tarık Ümit devlet için çalıştığını söyledi. Bana da ‘Devlet için çalışabilirsin. Zaten aranıyorsun. Bu sayede rahatça gezersin’ dedi. Burhaniye’de işlenen bir cinayet nedeniyle aranıyordum ve teklifi kabul ettim. Korkut Eken’in Özel Harekat polislerine eğitim verdiği İzmir Menteş Köyü’ne gittim. Burada eğitim aldım. Tarık Ümit’in yanına gönderildim. Ümit ‘Cavit Güllep’ sahte kimliği ile bir silah verdi. PKK’ya yardım eden işadamlarını ya da örgütün kasası olan kişileri tespit edip Ümit’e bildiriyordum. Hikmet Çiçek’in evinde bulunan 19 sayfalık el yazılı dökümanı ben yazdım... Cantürk’ün kaçırılması işini Ümit organize etti... Cantürk’ün öldürüldüğünü Ümit’in ertesi gün Uzi silahla yazıhaneye gelmesiyle anladım.” |
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.