• BIST 9640.08
  • Altın 2937.802
  • Dolar 34.5954
  • Euro 36.5792
  • Lefkoşa 8 °C
  • Mağusa 5 °C
  • Girne 11 °C
  • Güzelyurt 6 °C
  • İskele 5 °C
  • İstanbul 7 °C
  • Ankara 1 °C

Kadın da erkek de eşit aldatıyor

Kadın da erkek de eşit aldatıyor
Kadın da erkek de eşit aldatıyor

Türkiye’de evlilikler azalıyor, boşanmalar artıyor. Önceki yılın Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre boşanmaların yüzde 38,7’si evliliklerin ilk beş yılında gerçekleşti. 

Son 10 yılın ortalaması alındığındaysa Türkiye’de boşanan çift sayısı yüzde 29 artış gösterdi. 

 

Tüm bu veriler bize neyi anlatıyor? En çok kim ve nasıl evlilik dışı ilişki yaşıyor? İnsanlar neden sanal birliktelikleri gerçeğine tercih ediyor? Birlikteliklere dair soruları Psikiyatr Murat Dokur’a yönelttik.

‘Aldatma boşanma nedeni değil’

Şiddetli geçimsizlik, boşanmaların en yaygın gerekçesi. Peki Türkiye’de aldatmalar ne kadar yaygın?

Reklam

Aslında Türkiye’de aldatma olayları hep fazlaydı. Bugün de öyle. Sadece daha görünür hale geldi. Ancak aldatma, başlı başına bir boşanma nedeni değil.

Neden değil?

Aldatma ilişkideki diğer sorunlarla birleştiğinde çoğunlukla ‘şiddetli geçimsizlik’ haline dönüyor ve yollar ayrılıyor.

Siz aldatmayı nasıl tanımlıyorsunuz?

Aldatma olgusal bir sınır ihlalidir. Kişiler bir anlaşmaya varır ve bu anlaşmanın tüm şartlarını konuşurlar. Konuşulmayanlar dahi bilinmiş olarak kabul edilir, bunlara uyulması beklenir. Toplum, kültür ve kurumlarla da bir çerçeveye oturtulur. Bu çerçevenin dışına çıkan kişi anlaşmaya uymamış olur, bunun adı da aldatma olur. Aldatma kelimesi aynı zamanda pek çok şeyi de ifade eder. İfade ettikleri tek tek incelenmeli.

Nasıl yani? 

“Kocam beni aldatıyor” diyen bir danışanıma, ne kadar süredir aldatıldığını sormuştum. “30 yıldır” demişti. Bu durumda 30 yıldır başka ilişkileri olan bir erkek ‘aldatıyor’ oluyor. Ya da karısına başka bir ilişki yaşadığını söyleyerek kendini aldatan kategorisine sokmayan erkekler var ki, bu da bir inkar hali tabii.

İlişki dışı ilişki yaşayanların sayısında neden artış var? Değişen ne? 

Günümüzdeki ilişkiler daha likit hale geldi. Mesafeler hızla kısalıyor. Özellikle internetin devreye girmesiyle daha hızlı duygu tüketimi yaşıyoruz. Ancak bunun daha iyi ya da kötü olduğunu söyleyemeyiz.

‘Kadın da erkek de evlenmeden yaşamayı tercih eder’

Bunlar olumsuz şeyler değil mi? Niye daha kötü değil?

Bugün artık ilişkilerden eskiye kıyasla daha kolay vazgeçiliyor. Oysa önceden ‘katlanmak’, ‘sineye çekmek’ vardı. Şimdi bu git gide azalıyor.

Evliliklerin sayısında da  her geçen yıl azalma yaşanıyor. İnsanlar yalnızlığı mı yoksa evlenmeden birlikte yaşamayı mı tercih ediyor?

Evlenmeden yaşamayı tercih ederler. Gerek kurumsal nedenler, gerek kolay ayrılmaya yol açmasın diye belirlenmiş olanı tercih etme hali var. Burada kadın ya da erkek farketmiyor. Toplumsal ve kültürel belirlenmişliklerle birliği muhafaza etme hali hakim.  

Evlilik bireyi özgürleştirmiyor mu? 

Birliktelik bireyselliğe karşıt bir durumdur. Bu yüzden birlikteliği, olabildiğince bireyselliğe de fırsat veren bir şekilde yaşamak gerekir. 

Yani hem evlenmek, hem de özgür olmak istiyoruz öyle mi?

Evet çünkü yaşamımızı güvende ve özgür olma duyguları arasında sürdürürüz. Bir yandan sağlam bir yapıda olmaya ihtiyaç duyarken, bir yandan da devinebilmek, fertleşebilmek yani özgürleşmek isteriz. 

‘Bu süreçte büyük bir iç acı ve keder var’

Kişiler, yakın çevrelerindekilerle mi yoksa tanımadıklarıyla mı ilişki kuruyor? Hangisi daha yaygın? 

Biri diğerininden daha belirgin olduğu söylemek zor. Çok geniş ve çeşitli bir dağılma olduğunu biliyoruz. Her ikisi de diyeyim.

Aldatılan ne yaşıyor, nasıl bir acıdan bahsediyoruz? 

Büyük bir iç acı var. Hissedilen şey tam anlamıyla bir biyolojik acı diyebiliriz. Ardından yas sürecine geçiş başlar. Bu da organizmanın kendini toparlama, yenilenmeye hazırlanma sürecidir diyebiliriz.

Sonra ne olur? 

Bu süreç kolay olmaz zira bu sırada ilişki de bizimle beraber devam eder. Bu yüzden canımız da yanmaya devam eder. Toparlanma sürecine geçiş gecikir.

Hangi kaygı ve korkular yaşanır bu sırada?

Var olmakla yok olma arasında bir salınma vardır. Yalnızlık duygusu ve keder derinden hissedilir. Orada bulunmak istememe, değersizlik, çaresizlik vardır. “Aldatılma zordur” deriz. Bazen de “Aldatılma çok zordur” demeyi tercih ederiz.

“Bir kere aldatan mutlaka yine aldatır” denir. Siz nasıl bakıyorsunuz?

Hayır, bunu her durum için söylemek zor. 

Peki ya “Kadın affeder ama unutmaz” sözü… Kadın sonsuza dek unutmuyor mu? 

Kadının kayıplarla kurduğu ilişki çok nettir, sıkıdır ve tekrarlayıcıdır. Eğer çok büyük bir acı değilse, erkeğin yaşanmışlıklarla bağlantısı bu denli sıkı değildir; hatırlaması için bir uğraş vermesi gerekir. Zaten “Doğa ilişkiyi kadına vermiştir” deriz. İlişkinin aklı, kadının aklıdır.

Kadınlar içten içe affetmiyorlarsa ilişkilerine neden devam ediyorlar peki? Yalnız kalma korkusu ve ekonomik durumun bunda payı var mıdır? 

Kadın, içerisi ve dışarısı diye hesap yaptığında içeride kalmak daha ekonomikse kalmaya devam edebiliyor. Burada hem manevi hem de maddi çok nokta sayılabilir. Hangisi daha az maliyetliyse gayri ihtiyari olarak onu seçer. 

Kadın aldatıldığını nasıl anlar? 

Bir kere kadınlar, erkeklere göre daha çabuk anlar çünkü çok iyi işleyen sensörleri var. Kadın, erkeğin aynı hatlarda hareket etmediğini çabucak görür. Bunu kadının aklından önce bünyesi farkeder ama ilk başta bu duruma karşı sesini çıkarmayabilir.   

Fotoğraf: DHA

Neden?

Bir soruşturma ve delil toplama evresi vardır. Bunları çok iyi yapar kadın. 

Kadın, delilleri topladıktan sonra nasıl tepki verir?

“Delilleri topladım ama bunları söylersem bu iş boşanmayla sonuçlanır” diye düşünür. Böyle bir durumda adam da “Peki o zaman boşanalım” diye cevap verebilir. Kadın bu noktada “Ben boşanmaya hazır mıyım” sorusunu sorar. Hazır olmadığını gördüğünde de delilleri ortaya dökmeyi erteler.

Eşini artık takip etmeyi bırakır mı peki?

Takibe devam eder. Kadının yaptığı şey aslında sadece sessiz kalmaktır. Sonra bu durumu değiştirmeye çalışır, problemi çözme çabaları devreye girer. İşe yaramadığında çatışma, terapi arayışına girme, boşanma gibi durumlar yaşanır.

Erkekler? Onlar aldatıldıklarını nasıl anlar? Kadınlar kadar kolay çözebiliyorlar mı? 

Erkekler, kadınlar kadar ince ayar olmuyor. Eşlerinin daha dalgın ve düşünceli olmaları, onlara sarılışlarında ya da tonlarındaki değişim gibi eksikliklerden yola çıkarak anlayanlar var tabii. Ancak erkek, önce tüm bu değişiklikleri aktüel sebeplerle ifade etmeye çabalar.

Bu değişiklikleri nasıl yorumlarlar yani?

Erkek önce “Bugünlerde işi yoğun”, “Morali bozuk” ya da “Çocuk yoruyor” gibi nedenleri düşünüyor. Bu yüzden kadınlara kıyasla erkeklerin anlaması zaman alır. 

Yaygın düşünceye göre erkeklerin daha çok aldattığı söylenir. Peki ya deneyimlerinize göre… Kim daha çok aldatıyor?

Terapi müracaatında bulunan her iki çiftten birinde ilişki dışı ilişki var. Ve ilişki dışı ilişkilerde de kadın ve erkek oranları eşit.

‘Aldatmalar en çok 35-45 yaş arası yaşanıyor’

Hangi yaş grubunda başka bir kadını eşine tercih etme daha sık yaşanıyor? 

Genelde orta yaşa doğru başlıyor. En yoğun yaş aralığı 35-45. Orta yaşın yeniden değerlendirilmesi, döl alma, çocuk yapma, çocukların büyümeye başladığı evreler en çok boşanmaların yaşandığı yaşlar olarak karşımıza çıkıyor zaten.

Erkeklerin evlilik dışı ilişki yaşama gerekçeleriyle kadınların ki farklı mı? 

Salt cinselliğe dayalı olanlarda kadın da erkek de eşit… Diğer yarısındaysa farklılaşıyor. İlişki dışı ilişki yaşayan kadınlarda daha duygusal bir seyir varken, erkeklerde aksine giderek duygusu azalan bir süreç oluyor.

İlişkilerin yorgun düşmesi, heyecanın azalması, cinsel isteksizlik gibi nedenlerde çocuk sahibi olmanın payı var mı?

Biyolojik olarak çiftleşme, üreme bileşeni var. Çocuk olduktan sonraysa bu bileşen zayıflamaya başlıyor. Daha çocuk merkezli bir yaşam başlıyor ve ilişki kalitesi etkileniyor. Günümüzde insanlar çocuk, kariyer, ekonomik hesaplar, yorgunluk gibi dış etkenlerle hayatlarını sürdürüyor. Bunlardan geçici olarak etkilenen çiftlerin kaygı duymamaları çünkü koşullar değiştiğinde kaldıkları yerden devam edebileceklerine dair kanaatimiz var.

Aldatmaların sonradan ilişkiye olumlu etkisi olduğu görülüyor mu? Canlandırdığı evlilikler var mı? 

Bir kısım için evet. İlişkinin kendi içinde giderek güç kaybetme noktasında aldatma bir sarsıntı yaratır. Daha sonra ilişkinin ayarları ve akışı yeniden değişir. “Böylesi daha iyi oldu” dedirten bir yere vardığı da olur. 

Cinsel uyumsuzluk, tatminsizlik aldatma gerekçesinin ne kadarını oluşturuyor? 

Cinsellik ile ilgili sıkıntılar varsa işimiz daha zor oluyor. Cinsellikle ilgili bir sorun yoksa, o ilişkide geri kalan sorunlar daha kolay hallediliyor.

Peki hangi durumlarda cinsel uyumsuzluk yaşanıyor? 

Yetersizlik olduğunda ya da yetersizlik korkusu oluştuğunda yaşanıyor. Cinsellik edinimi bireyin doğuşundan programlı aslında. Ancak kendi kendine ketlemesi, sere serpe olmakta zorlanması, eksik öğrenilmişlikler, yanlış bilinenler… Yetersizlik duygusu kadar yetersizlik korkusunu da yaşatıyor. 

Fotoğraf: DHA

Neden yetersiz hissediyoruz? Evlenmiş olmamıza rağmen eşimizden utanıyor muyuz? 

Evet utanıyoruz. Yetersizlik ve yetersizlik korkusu arasındaki bileşen utanma duygusudur. ‘Olunması gereken’ olarak yetiştiriliyoruz, sonraysa ‘Olabilirsiniz’ dendiğinde zorluk yaşıyoruz. 

‘Cinsellikte kadın kadar erkek de utanıyor’

Peki kadın mı yoksa erkek mi daha fazla utanıyor?  

Eşit. Erkekler de bir o kadar utangaç.

Ekonomik sorunlar, iş ortamındaki rekabet, stres, yorgunluk gibi nedenlerden dolayı insan bir dönem cinsel isteksizlik yaşamaz mı? Bunun adı hemen cinsel uyumsuzluk mu olur? 

Hayır olmaz. Kadın ve erkek modelleri gereği hayatta kurduğumuz ilişkide bir hiyerarşi ile yaşarız. Hayatın akışı, kayıplar, önemli hastalıklar gibi nedenler bu hiyerarşide, kiminde cinselliğin ikinci, kimindeyse yedinci sıraya düşmesine neden olur.

Bir de sanal ilişkiler var. Bu tür ilişkiler, gençlerde mi yoksa orta yaş ve üzerindekilerde mi daha yaygın? 

Bütün yaş gruplarında var.

Ne oldu, ne yaşandı da aşk ve cinsellik ekrandan tercih edilmeye başlandı? 

Bir kere internete çok kolay ulaşılabiliyor. Arzulanan kişiyi filtreleyebiliyor. Yani çok çeşitlilik var. Ve bir o kadar da zahmetsiz ve masrafsız bir süreçten bahsediyoruz. 

‘İnternet cinselliğin AVM’si gibi’

Tüm bunlar insana gerçek bir ilişki yaşıyormuş hissini veriyor mu? 

Gerçek olan ve gerçek gibi olan arasında ekonomik hesap yapıldığında, doyuma ulaşmada internet tercih edilebiliyor. Cinsellikten erotizme kadar çok çeşitli bir AVM gibi internet. 

İnternette yaşanan ilişkilerde gerçek kimlikler saklanıyor mu? 

Evet, çoğu saklıyor. Zaten internette özne özelliği geride duruyor. Bir nesne olunuyor. Dolayısıyla nesneler arasında bir ilişki kuruluyor. Öznenin tatminine hizmet ettiği sürece bu ilişki var oluyor. 

Arama motorlarında ‘Sanal aldatma, aldatma sayılır mı’ gibi sorulara bakılmış. Sanal ilişki ile gerçek ilişki farklı mı? 

Aldatma olgusal sınır ihlalidir ve sanal olan da ihlalin bir çeşididir.

Öyle olsa bile sanal aldatmanın yaşandığı ilişkilerin telafisi daha kolay olmuyor mu? 

Oluyor çünkü sanal ilişkiler, ‘yeterince gerçek olmadığı’ algısı yaratıyor. Böyle olunca da telafisi ve baş edilebilirliği kolaylaşıyor. Yani insanlara “Biri başına gelecek, gerçek olanı mı yoksa sanal olarak aldatılmayı mı tercih edersin”diye sorsanız, hemen herkes “Sanal aldatma” cevabını verir. 

Peki internette ilişki arayışında olanlar yalnızca evliliklerinde sorun yaşayanlardan mı oluşuyor? 

Hayır. Heyecan, macera arayışı, can sıkıntısı gibi nedenler de kişileri internete yöneltebiliyor. Örneğin depresyon içinde bir nefes almak ya da değişik, çeşitli haz alımları arayışında olanlar yönelebiliyor. 

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler