Game of Thrones’ta Mountain (Dağ) rolünü canlandıran Hafþór Júlíus ‘Thor’ Björnsson, "Bazı kadınlar, iri adamları seviyor, bazıları da korkuyor. Ama genelde ilgililer, merak ediyorlar, sanırım 'Bunu da denemeliyim!' diyorlar. Alışkın olmadıkları bir şey..." diye konuştu. Her iki saatte 1.5 kilo et yediğini belirten 2.06'lık 190 kiloluk Björnsson bin yıldır kırılamayan bir rekoru kırdı ve 650 kiloluk bir kütüğü beş adım taşıdı.
Björnsson'ün Hürriyet'ten Ayşe Arman'a verdiği söyleşinin bazı bölümleri şöyle:
Türkiye’ye hoş geldiniz... İlk gelişiniz mi?
- Evet, ilk gelişim! O yüzden de çok merak ediyordum. Şu ana kadar her şey mükemmel. İnsanlar çok sıcakkanlı, yemekler nefis! Dün gece gittiğimiz yerdeki etler müthişti mesela. Benim için sürpriz olan yollar oldu. Ya yokuş aşağı ya da yokuş yukarı...
Yokuşlardan başka ne şaşırttı sizi?
- Bu kadar çok hayranım olduğunu görmek! Tanıştığım herkes ‘Game of Thrones’ izliyor ve beni tanıyor...
İnsan bu kadar büyük olunca başka nerelerde zorluk yaşıyor?
- Yeterince büyük bir araba bulamamak mesela. Neyse ki pick-up’ım var, ona sığıyorum. Bir de genel olarak evlerdeki kapılar 2 metre, bense 2 metre 6 santim olduğumdan, başımı çarpmamak için eğilmek zorunda kalıyorum. Sonra kıyafetlerimi hep diktirmem gerekiyor. Hazır kıyafet bulmak neredeyse imkânsız. Bir tek ABD’de bulabiliyorum, XXXL alıyorum.
Sık seyahat ediyor musunuz?
-Evet. Son bir yıl çok yoğun geçti. ‘Game of Thrones’ yüzünden ünüm oldukça arttı. Ama seçici olmaya gayret ediyorum. Çünkü halen ‘World’s Strongest Man - Dünyanın En Güçlü Adamı’ için yarışıyorum. Bir yanda oyunculuk yaparken ve sık sık seyahat ederken müsabakalara hazırlanmak zor. O yüzden bir denge tutturmaya çalışıyorum. Ama yine de bana gösterilen ilgiden fevkalade memnunum!
Dünyanın en güçlü ikinci adamısınız... Ve birinci olmak için uğraşıyorsunuz, muhtemelen de olacaksınız. Neden bu kadar önemli?
- E çünkü ben bir erkeğim. Ve biz erkekler için gücün her türü önemli. Fiziksel güç de... Belki genetik olarak böyle kodlanmışız, bilmiyorum. 27 yaşındayım ve ‘dünyanın en güçlü adamı’ unvanı benim için bir onur. 2009’da müsabakalara katılmaya başladım. Beş defa ilk üçe girdim. Sürekli ikinci en güçlü adam olmaktan da sıkıldım. Tabii ki birinci olmak istiyorum, bunu yapıncaya kadar da pes etmeyeceğim.
Yani dünyanın en güçlü insanı olacaksınız...
- Aynen öyle! İzlanda’da güçlü olmak mühimdir. Bir değerdir. Önem veririz, saygı duyarız. Çünkü biz Vikinglerin soyundan geliyoruz. Üç defa üçüncü sırada yer aldım, iki yıldır da ikinci sıradayım. Artık birinci olma zamanı geldi. Bu arada biz İzlanda olarak dünyanın en güçlü insanları arasındayız, ‘Strongest Man’ unvanını sekiz defa kazandık. Ben de ülkemden kazanan dokuzuncu kişi olacağım. Herkese 350 binlik İzlanda’nın dünyanın en güçlü insanlarına sahip olduğunu göstermek istiyorum.
"Kolum birine çarpsa tehlike yartıyor"
Sevgilinizle yatakta uyurken, Allah korusun, yuvarlansanız üstüne, kız ezilir ölür... Ya da sevgiyle üstüne atlasanız, nefes alamaz boğulur... Bu tür zorluklar yaşıyor musunuz?
- (Gülüyor) Komik ama gerçek bunlar… Bu konuda kesinlikle dikkatliyim. Çünkü çok güçlü ve iriyim. Kollarım da ağır. Kollarımı yanlışlıkla birine çarpsam çok ciddi sonuçları oluyor, karşımdaki acı çekiyor. Böyle bir şey de oldu. Bir defasında kız arkadaşımın ağlama sesiyle uyandım. Meğer ben uyurken kolumu havaya kaldırmış, sonra da onun yüzüne indirmişim. Uyurken yüzüne yumruk yemiş gibi olmuş, e tabii ağlamaya başladı. Çok çok özür diledim ama acısını bir süre dindiremedim. Yüzüne buz koyduk...
Neden bu büyük adamların mutlaka kollarında dövme oluyor?
- Belki de kaslı bir kolda daha güzel duruyordur.
Hangisi ilk dövmeniz?
- Sırtımdaki. Etnik bir dövme o. Sol kolumda kızım var, böylece seyahat ederken o hep yanımda. Tepesinde iki ejderha var. Onlar kızımı benim için koruyor. Bu kolumda da aslan var. Kariyerimin başında ben ‘Aslan’ ismiyle anılıyordum. Çünkü yarışmalarda her zaman kükrüyordum. Sonra ‘Thor’ olarak anılmaya başladım. ‘Hafpor’ çok zor bir isim, gerçek ismimi insanlar pek hatırlayamıyor, o yüzden ‘Thor’ demek daha kolaylarına geliyor, aslanın üzerindeki Thor dövmesi…
Peki bu bacağınızdaki?
- Elvis Presley. Diğer bacağımda da Marilyn Monroe var.
Onun gibi kadınları mı beğeniyorsunuz…
- Tabii.
İri kadınları mı küçük kadınları mı?
- Her tür kadını beğeniyorum.
Siz bir yerden içeri girince, insanların tepkisi ne oluyor?
- Genellikle şaşırıyorlar. Bakıyor, sonra bir daha bakıyorlar. “Bu da ne!” diye düşünüyorlar. Bense alışkınım bu tepkilere, gülümsüyorum ve yürümeye devam ediyorum.
Peki tüm bunların arkasında yatan gerekçe ne? Zengin olmak mı, ünlü olmak mı, “Ben İzlandalıyım, Vikingim, özüme dönüyorum!” mu? Ne?
- (Gülüyor) Biz İzlanda’da, herkesten daha iyi olmak isteriz. Bunun için çaba harcarız. 350 bin nüfusumuz olmasına rağmen yakın dönemde sizin futbol takımınızı yendik. Düşünün ki siz kaç kişisiniz, biz kaç kişiyiz. Ama işte biz her şeyde gerçekten iyi olmak için savaşıyoruz. Asla pes etmiyoruz. Bu ne parayla ne de şöhretle ilgili bir şey. Bu bir meydan okuma. İzlanda’nın tüm dünyada daha fazla tanınmasını istiyoruz...
Sizin gibi koca adamlar, yufka yürekli mi olur?
- Başkaları için konuşamam ama ben öyleyim! Bunun da kaslarımla bir alakası olduğunu zannetmiyorum, merhametliyim. Duygusalım. Empati yeteneği gelişmiş biriyim.
‘Strong-man’lerin yaşlılığı nasıl oluyor?
- Kaslar büyük oranda eriyor. Yaşlandığımda büyük ihtimalle güçlü olmak yerine, iyi görünmek için uğraşacağım ve sağlıklı olmaya çalışacağım. Kesinlikle spora devam edeceğim, bu kadar yoğun olmasa da... Böyle büyük biri olmak kolay değil, çok enerji gerektiriyor. Çok yediğim ve bu kadar iri olduğum için kendimi ağır ve yorgun hissettiğim de oluyor. Dünyanın en güçlü adamı olduğumda “Tamam bu kadar!” diyebilirim ama o zamana kadar devam!
"Kadınlar bir de büyük adam denemek istiyor"
Bu boy ve kiloda bir adamın sevgili bulması kolay mı?
- Sevgili bulmak benim için hiçbir zaman sorun olmadı. Kadınların bir kısmı benim gibi büyük adamları ilginç buluyor...
Kadınlar sizi görünce ne hissediyor?
- Bu kadınına göre değişiyor. Bazı kadınlar, iri adamları seviyor, bazıları da korkuyor. Ama genelde ilgililer, merak ediyorlar, sanırım “Bunu da denemeliyim!” diyorlar. Alışkın olmadıkları bir şey...
Evet, itiraf ediyorum, böyle bir korkum var. Çünkü ben bu kadar büyük değildim, böyle olabilmek için çaba sarf ettim, çok çalıştım. E şimdi de dünyanın en güçlü adamı ünvanını almadan küçülmek istemiyorum!
Nasıl bir hayatınız var?
- Hayatım pek çok insan için sıkıcı olabilir. Çok düzenli ve disiplinli. Sürekli spor yapıyorum.
Nasıl besleniyorsunuz? İki saatte bir, 1.5 kilo et yediğiniz doğru mu?
- Doğru. Telefonda alarmım var, bana hatırlatıyor.
Geceleri ne yapıyorsunuz peki?
- Uyku da çok önemli. 6 ile 8 saat arası uyumam gerekiyor. Ama yemek yemem de gerekiyor. Bir de çok su tükettiğim için sık sık tuvalete gidiyorum. Sistem şöyle işliyor: Tuvalete kalkıyorum, sonra uyku sersemi elimi yıkıyorum. Tuvaletin çıkışında bile yemek var. Onu yiyorum, tekrar uyuyorum...
Hep protein mi tüketiyorsunuz?
- Hayır, karbonhidrat da var. Ekmeğe tereyağı ve reçel sürüp yiyorum, köy peyniri yiyorum. Benim kadar büyük bir insanın, böyle kalabilmek için karbonhidrat alması da gerekiyor. Bir de vücudumda çok kas var, o kaslar da çok fazla enerji yakıyor. Bu nedenle de karbonhidrata ihtiyacım var. 12 öğün filan yemem gerekiyor. Yoksa küçülürüm, bunu istemiyorum.
"İkinci adam her zaman loser'der"
‘Mountain’ rolünden sonra hayatınız nasıl değişti?
- Acayip değişti. Dünya çapında üne kavuştum. Fakat şu andaki tek hedefim, dünyanın en güçlü adamı unvanını almak. O zamana kadar bu işi bırakmayacağım. Bir ‘loser’ (kaybeden) olmak istemiyorum.
Niye ‘loser’ olasınız ki, zaten ikinci adam olmuşsunuz...
- İkinci adam her zaman ‘loser’dır. Birinci olan kazanır!
1000 yıldır kırılamayan rekoru kırdınız... 650 kilo taşıyarak beş adım attınız. Manyak bir şey! Ya beliniz kırılsaydı?
- Evet, bunu daha önce deneyenin beli kırıldı. Ama işte iz bırakan şeyleri başarmak için risk almanız gerekiyor.
O anda aklınızdan ne geçti?
- Rekoru kırarken mi? Ailemi ve kızımı düşündüm. Bunu onlar için yapıyorum. İnsanların, “Bu, imkânsız!” dediği bir şeyi yapmak hoşuma gidiyor. Kızımın “Babam için imkânsız diye bir şey yoktur!” demesi benim için çok değerli.
Bu rekorun gerçekten 1000 yıldır kırılamadığı doğru mu?
- Evet. Bu ağırlığı kaldırmanın imkansız olduğunu düşündüler. Ben de hiçbir şeyin imkânsız olmadığını söyledim. Söylemekle kalmadım, gösterdim. İnanırsan, her şey mümkün. Ayrıca ben bir Vikingim!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.