Çok değil belki bundan otuz sene öncesine kadar sanki başka bir dünyada yaşıyorduk.
Bugün sabah kahvemi yaptıktan sonra aklıma çocukken annemle komşu veya tanıdıklarımıza gittiğimiz sabah kahvelerini hatırladım.
Kahveler ikram edilirdi yanında o zamanın popüler fırınlanmış bisküvisi ile birlikte...
Biz çocukların en sevdiği şey ise o bisküviyi annemizin kahvesine batırıp batırıp yemekti.
Yanılmıyorsam gidilen misafirlikteki her evde, özellikle yaz mevsimi ise etrafımızı inceden inceye yasemin kokusu sarardı. Bazen de “ful” dediğimiz yine kokusu güzel ve kalıcı çiceklerin de kokusunu alırdık. Bu ikisi genelde her evde vardı.
Telaşsız, sakin bir şekilde, güle oynaya misali gidilen sabah kahvelerinin de o çocuk aklımla bende iz bırakması belki de bu yüzdendir.
“Bir kahvenin kırk yıllık hatırı var” diye bir laf vardır. Bu lafın anlamının eskilerde kaldığını düşünüyorum dersem; yıllardır kahve içtiğim sevgili dostlarıma haksızlık ettiğimi düşüneceğim, sözüm meclisten dışarı diyelim ki bizde kırk yıllık hatırı olan dostlarımı üzmeyelim...
Çoğu insanın içinde artık ne kahvenin kırk yıllık hatırı ile ilgilenme isteği var ne de insanların birbirlerinde hatırı var mı gibisinden ince düşüncelere değer verme isteği...
O yüzden varsa kahve içip dertleştiğiniz, güldüğünüz, ağladığınız dostlarınız; onların kıymetinin, varlıklarının ne kadar eşsiz bir hazine olduğunun da farkındasınızdır.
Biliyor musunuz? Dünya hızlı dönmüyor, yine aynı hızla dönüyor. Sadece hızla eline geçen herşeyi, etrafında gördüğü herkese aç bir şekilde bakan ve gördüğü herşeyi uçsuz bucaksız bir şekilde tüketmek isteyen yeni bir toplum modeli ortaya çıkıyor son zamanlarda...
Bu yüzden dünyanın sanki eskiye oranla hızlı döndüğü düşünülüyor.
Yok öyle birşey...
Seviyorum...
Neyi mi?
Kahvemi hatırı sayılacak şekilde içmeyi...
Seviyorum...
Neyi mi?
Kahvemi kiminle içtiğime dikkat etmeyi...
Niye biliyor musunuz?
Birşey farkettim,o da insanları, işte; bu kahve içme ritüelinde en iyi tanırsınız...
Bazen kahvemi yalnız içerim. O an gün içerisinde, hayatım içerisinde yaptığım, yapacağım her ne varsa düşünmeyi, yoluna koymayı severim.
Bazen de hiç birşey düşünmeden kahvenin kokusunu içime çekerek içerim.
İnsan olduğumuz için her anımız her anımıza uymayabilir.
Önceden de çoğu şeyi kestirmek mümkün değil.
Nasıl demiş Cemal Süreyya; “ Gözlerinin kahvesinden koy ömrüme; kırk yılın hatırına sen kalayım.
Güzel dostlarımızın hatırına...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.