Belki ekonomist değilim, Fakat ekonomik konularda fazlaca kitap okur ,ülke ekonomilerinin yapılarını ve de para politikalarını araştırırım.Meselaözellikle,Dolar,yen ve Euro paritelerini ,bu ülkelerin aylık ithalat ve ihracat dengelerini ve bu rakamların paritelere yansımasını değerlendirmeye çalışırım.
Temel olarak kalkınma ülkelerin ithalat-ihracat dengelerinde verdikleri açığın büyüklüğü ve de ihracat aleyhine oluşacak açığın bacasız sanayi dediğimiz turizm ve benzeri gelirlerden kapatılıp kapatılamayacağı hesaplamasına bağlıdır.
Bizim ülkemize gelince durum çok çok vahimdir. Hemen hemen hiçbir üretimimiz olmadığı, olan sektörlerimizde de önümüze heyula gibi ihracat engeli (Başta TC tarafından) konduğu için inanılmaz bir dış ticaret açığı oluşmaktadır. Bu açığı bacasız sanayi ile kapatmamız mümkün olmadığı için kalkınmamız da mümkün olmamaktadır.
Tabi kendimize özgü bir para birimimiz olmadığı ve kullandığımız paranın ne değerini nede faizlerini tespitte müdahale edemeyeceğimiz için bu konuda sadece deniz üzerine yazı yazmakla yetinebiliyoruz.
Bütün bu olumsuzlukların yanında mevcut üretim kalemlerimizi korumak ve de onların miktar ve kalitesini artırırken maliyetlerini düşürmek programlarını yapmıyoruz, En azından ürettiğimiz ürünlerin karşısındaki ithal ürünlere karşı direncini da koruyamıyoruz. Örneğin yerli bir bulaşık deterjanın fiyatını ithal edilen emsallerine karşı koruyamıyoruz, hatta halkımızı yerli üretim mallarının korunması yönünde teşvik etmeyi dahi zül kabul eden hükümetler tarafından yönetiliyoruz.
1986’dan itibaren ekonomik kalkınma paketleri ile kalkınmayı (Dayatma paketler)sağlamak iddiasında olanların yaptıklarına bakılırsa yapılan hiçbir şey kalkınmaya yönelik değildir.Bütün yapılanlar Çalışanların ücret ve sosyal haklarının geriletilmesi,personel istihdamları konusunda müthiş kısıtlama,hatta ve hatta göç yasası ile adlandırdığımız yasa ile Devlete alınan memurların maaş olarak asgari ücret seviyesine indirilip,tüm diğer emsallerine verilen sosyal hakların sıfırlanması prensibine sahiptirler.Tüm paketlerle hedeflenen Devlet harcamalarını azaltmak,kamu kurum ve kuruluşlarını batırıp özelleştirmek kısacası bir sermaye devleti yaratmaya yöneliktir.
Ne gariptir ki bizi yönetenler göz göre göre bu paketlere harfiyen uymakta ve sonumuzu hazırlamaktadırlar.
Hâlbuki kalkınma için yapılması gereken temel gereksinimler vardır. Üretim maliyetlerinin aşağı çekilmesi, emsal ürünlere karşı avantajlı duruma getirilmesi ve de ihracatı artırarak ihracattan elde edilecek katma değer ile kalkınmayı sağlamak.
Üretimin ana girdilerini, Hammadde, enerji giderleri, nakliye giderleri, finansman giderleri ve ambalaj giderleri olarak sıralayabiliriz.
Uyguladığımız kalkınma paketlerinde bu yönde yapılması gerekenler ile ilgili herhangi bir öngörüye rastladınız mı? Bunlar ekonomik paketlerde yer almıyorsa buna itiraz ediyor muyuz? En önemlisi kendi ekonomik kalkınma planımızı hazırlamaktan aciz miyiz? Niye bu paketlere körü körüne evet deyip kendimizi mahkûm ediyoruz?
Her şeyden önce bizde uygulanan ekonomik model tamamen tüketim ekonomisine dayandırılmaktadır. Hatta başka ülkelerde karlı olan Devlet kurumları özelleştirilip para kazanırken bizde özelleşme değil peşkeş çekme durumları yaşanmaktadır. Hiçbir hükümet bize falan kurumu satıp para kazandık diyemez. Hepsi bedavaya gitmiştir. Sözde para kazanacağız diye özelleştirdiğimiz Ercan hava alanı özelleştirmesi gibi.
Özelleştirme konumuz olmadığına göre üretmenin esaslarına bakalım.
Üretim için önce avantajlı sektörlerimiz belirlenmeli ve de bu alanlar teşvike açılmalıdır.
Üretimin temel girdileri olan elektrik, su gibi enerji giderleri için yatırım yapılmalı ve bu girdiler ucuzlatılmalıdır.
Üretim için öngörülen kredilere ulaşım kolaylaştırılmalı ve de faiz oranları minimize edilmelidir.
Üretimde önemli olan üretim alanının seçilmesi, projelendirilmesi ve de rantabilite hesaplarının yapılmasıdır. Rantabilitesi uygun projelere onay verilmeli ve ancak bu projeler teşvik kapsamına alınmalıdır.
KKTC’de ağır sanayi yatırımları gerçekleşemez. Bizde turizm’e dayalı sanayi, gıda, ambalaj kabı üretimi, deterjan, temizlik malzemesi gibi sanayi dalları kurulabilir.
Bunların kalitesi kadar, gümrük duvarları ile koruma altına ve de haksız rekabetin önüne geçme de hükumetlerin öncelikli görevidir.(Devam edecek)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.