Karın Tokluğuna Ölüm…

(Fugasa’dan Soma’ya yol bağladık)   İş dönüp, dolaşıp, O, doyumsuz, ahlaksız, vicdansız “KÂR” etme cehaletine dayanıyor. Daha fazla kazanma hırsı; insanlara, doğaya; tüm dünyaya hükmetme hastalığı… Yasa yok, denetim yok, kural yok. Bakanların, bürokratların tümü PATRON olunca; Yabancı sermaye ile yerli ortaklarının kazancı, ballı, börekli, kaymaklı olur… Canın, Yüreğin, Ciğerin yanmış… Yuuuh çekmişsin, Defol diye bağırmışsın, Katiller diye yırtınmışsın… YÜZÜNE TÜKÜRSEN, YARABBİ ŞÜKÜR, YAĞMUR YAĞIYOR, Yediğin dayak ve öldüğün kalır sana… Sorun; vahşi kapitalizmin sömürüsü. Trafo patlamış, alev almış, maden çökmüş; bunlar neden değil, sonuçtur. Ve sonunda toprak altında can veren garip gureba… Hayatları kararan, binlerce geride bıraktıkları. OL TRAJEDİ BUNDAN İBARET… Ya bizim hikâyemiz? Bilirsiniz Kıbrıs’ın adı Cuprum’dan gelir. Bakır yani. Bakır madeninin sanayide kullanılmasından bu yana… Lefke’de Fugasa’da, Kalavason’da çıkarılmış. Kıbrıs’ın yoksun ve yoksul köylüleri, köle gibi çalıştırılmış yeraltında. Bu maden ocaklarında kaç kişi can verdi, kaçı sakat kaldı bilinmiyor. Bilinen o ki; Bakırın ayrıştırılması için gereken ısı, ormanların kesilip yakılmasından elde edilmiş. Yeşil adanın çölleşmesi böyle başlamış. Sömürgeciler çekip gidince, bize çevre kirliliği ve kanser illeti kaldı. Ha Fugasa, ha Soma, Ha yıllar önce, ha bugün. Açlığa, yoksulluğa isyan eden insanın elde ettiği, Karın tokluğuna ÖLÜM. Vicdansızın, despotun, diktatörün eline geçen, ölenlerin kanları ile çoook para. Güç, azamet, saygınlık. Geçmişten bu güne kadarki unvanlarına bakın; KRAL, SULTAN, PADİŞAH, ŞAH, ÇAR, ŞANSÖLYE, PAPA, PİSKOPOS, ŞEYH, REİS-İ CUMHUR VE BAŞVEKİL, EFENDİ, AĞA… BİN YAŞA… Ki; Adın, şanın, namın YÜRÜSÜN…