Kaymakçı, “Biz Türkiye olarak sorunların çözülmesi adına müzakere ve diyaloğa açığız, ancak Yunanistan diyaloğa başlamayı dahi şartlara bağlıyor. Eğer AB bütün bunları görmezden gelip, aynı çizgide ilerlemeye devam ederse, bunun sonuçlarına hepimiz katlanırız” dedi.
Faruk Kaymakcı "Pandemi Sonrası Dünyada Uluslararası Düzen ve Değişen Dinamikler" başlığıyla 4'üncüsü gerçekleştirilen TRT World Forum 2020'de,"Türk Dış Politikası: Değişen Dünya Düzeninde Gelenek, Jeopolitik ve İdeoloji" başlıklı oturumda konuştu.
Oturuma, Kaymakcı'nın yanı sıra ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi ve Kahire Amerikan Üniversitesi Rektörü Francis Joseph Ricciardone, Jacques Delors Enstitüsü Yönetim Kurulu Üyesi Joachim Bitterlich ve Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'nın (SETA) Genel Koordinatörü Burhanettin Duran da katıldı.
Son dönemde dünya genelinde keskin bir dönüşüm ve değişim yaşadığının altını çizen Kaymakcı," Bu nedenle ekonomik ve siyasi anlamda ciddi kırılmalar yaşanıyor. Ayrıca dünyada jeopolitik dengeler de değişiyor. Bütün bunlar yalnız Türkiye için değil, tüm dünya için endişe verici gelişmeler." ifadelerini kullandı.
Büyükelçi Kaymakcı, bu değişim ve dönüşümü değerlendirerek, şunları kaydetti:
“Öncelik bir sağlık krizinden çok daha ciddi bir kriz olan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını ile karşı karşıyayız. Bu ciddi sorun hayatlarımızı, iletişimimizi ve ekonomilerimizi etkiliyor. Bunun dışında son yıllarda dünyanın birçok bölgesinde terör saldırılarına şahit oluyoruz. İklim değişikliği ve eşitsizlik de diğer büyük problemlerimiz arasında. Ayrıca yönetimsel problemler yaşanıyor ve seçim sonuçlarını beklemek de problemleri çözmüyor. Öte yandan bu yönetimsel problemler nedeniyle popülizm ve aşırı sağ hızla yükseliyor. Dünya her geçen gün daha da karmaşık bir yöne doğru gidiyor. Bence demokrasilerimizde bazı güncellemelere ihtiyacımız var."
Kaymakcı, Atlantik Okyanusu'nun iki tarafı arasındaki ilişkilerin son dönemde çok yara aldığını kaydederek, Çin, Hindistan ve Rusya'nın yükselen güç olduğuna dikkati çekti.
Türkiye'nin son derece güçlü bir diplomatik geleneğe ve geniş diplomatik ilişkiler ağına sahip olduğunu belirten Kaymakcı, ülkenin jeopolitik olarak doğu ile batı arasındaki eşsiz konumuna da vurgu yaptı.
Kaymakcı, Türkiye'nin diplomasi geleneği ve jeopolitik konumuyla Avrupa'nın bir parçası olduğunu vurgulayarak, " Ne yazık ki Avrupa'dan gereken desteği görmekte sorunlarla karşılıyoruz. Örneğin bazı AB üyesi ülkeler Türkiye'nin Birliğe üyeliğini veto edebiliyor. Bazı üye ülkeler AB'yi dar görüşlü bir milletçilik oyunu olarak görüyorlar." diye konuştu.
Türkiye'nin son dönemde proaktif bir dış politika benimsediğini hatırlatan Kaymakcı, Avrupa'nın Türkiye'yi destek olmamakta diretmesi durumunda, Türkiye'nin başka alternatiflere yönelebileceğini kaydetti.
Kaymakcı, Türkiye'nin her zaman "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesiyle hareket ettiğinin altını çizerek, girişimci ve barış yanlısı bir dış politika izlediğini ifade etti.
Türkiye'nin 4 milyondan fazla Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yaptığını hatırlatan Kaymakcı, pandemi sırasında da Türkiye'nin 155'den fazla ülke ve 9 uluslararası organizasyona yardım eli uzattığını kaydetti.
Kaymakcı Türk dış politikasının stratejik hedefinin Avrupa Birliği'ne üyelik olduğunu belirterek, "Türkiye'nin AB'ye üyeliği her iki tarafın da çıkarına olur. Bu bir kazan-kazan durumudur. Sorunlarımızı kendi aramızda çözebiliriz." dedi
Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de yaşanan meseleleri çözme konusunda Avrupa ile ortak hareket etmeye istekli olduğuna değinen Kaymakcı, şunları kaydetti:
" Biz bu konuda AB'den pozitif bir dış politika ajandası görmek istiyoruz. Ekim ayındaki Avrupa Konseyi kararları Yunanistan ve Güney Kıbrıs Yönetimi'nin taleplerini karşılama şartı güdüyordu. Bunu tabii ki kabul edemeyiz. Hepinizin bildiği gibi Yunanistan ve Güney Kıbrıs'tan sorunların çözülmesi adına bir işaret bekliyoruz. Kıbrıs'ta Annan Planı'nı reddettiklerine şahitsiniz. Ege ve Akdeniz'de küçücük adaların veya kayalıkların, ana kıta ile aynı haklara sahip olamayacağını hepiniz biliyorsunuz. Biz Türkiye olarak sorunların çözülmesi adına müzakere ve diyaloğa açığız, ancak Yunanistan diyaloğa başlamayı dahi şartlara bağlıyor. Eğer AB bütün bunları görmezden gelip, aynı çizgide ilerlemeye devam ederse, bunun sonuçlarına hepimiz katlanırız."
Bitterlich de konuşmasında Türkiye'nin Doğu Akdeniz konusunda endişelerini büyük oranda anladığını dile getirerek, " Bu konu her yönünden ele alınmalı. Türkiye ile AB arasında her iki tarafın da çıkarları ile uyuşacak bir çözüm geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum" diye konuştu.
Büyükelçi Ricciardone de konuşmasında, ABD'nin AB ile Türkiye arasındaki ilişkilere verdiği öneme dikkati çekerek, tarafların birlikte hareket etmesinin önemine vurgu yaptı.
Öte yandan Türkiye'nin Doğu Akdeniz bölgesinde Mısır ve İsrail ile ilişkileri geliştirme fırsatına sahip olduğuna değinen Ricciardone, şunları kaydetti
"Türkiye ve Mısır, güçlü devlet geleneğine, güçlü ordulara, ekonomik ve siyasi güce ve büyük nüfusa sahip iki ülke. İsrail ise nüfus olarak büyük olmasa da güçlü bir orduya sahip. Eğer Türkiye, Mısır ve İsrail bir çizgide bir araya gelebilirse, bu durum bölgede güvenlik, refah ve istikrarın artmasını sağlar. Bu anlamda Türkiye'nin Avrupa, Mısır ve İsrail ile birlikte ortak hareket etmesinin, dört taraf için de muazzam çıkarlar barındırdığına inanıyorum."
Ricciardone, ABD'nin gelecekte de Türkiye'nin "Yurtta sulh, cihanda sulh" politikasını uygulamasını umduğunu belirterek, Türkiye'nin geleneksel olarak ABD'nin önemli bir müttefiki olduğunu hatırlattı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.